4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

GÜN BİRLİK OLMA GÜNÜDÜR

Ülkemizde, iktidar ve muhalefet kurmayları, ülkeyi, felakete götürecek, mezhepçi, kutuplaştırıcı, düşman yaratıcı söylemlerinden ve uygulamalarından, vazgeçmelidir. Özellikle de AK Parti, kendisini desteklemeyen kesimleri, ötekileştirmekten uzak durmalıdır.
Yine iktidar, demokratik hak olan barışçıl gösterileri, polis gücüyle acımasızca bastırmaktan vazgeçerek, provokatörlere uygun iklim sağlamayı bırakmalıdır. Aksi takdirde, son derece gergin hale gelmiş, mezhepsel ve etnik fay hatları kırılacak, ortama da kaos hakim olacaktır.
Ülkemizde bazı siyasiler ve ilgiler, "Bayrağı indirene müdahale edilseydi barış süreci zarar görürdü." diyerek, mazeret üretmesi de kabul edilemez. Çünkü Bayrağımıza yapılan saldırı; huzura, barışa, birlikte yaşama iradesine, yönelik bir saldırıdır. Bayrak; Türk devletinin, bağımsızlığını ve egemenliğini, birlik ve beraberliğini temsil eder.
İktidarın ve ilgillerin bayrağın indirilmesine, göz yumulmasındaki amaç, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, Kürt vatandaşların oylarını, bir şekilde garantilemek ise durum daha da vahimdir. Veya Bayrak indirme karşısında, hamasi nutuklar atan kesimlerin amacı, milliyetçi oylara da talip olmak ise buda kabul edilemez. Çünkü Bayrak üzerinden, siyaset yapmak, çok tehlikelidir. Ayrıca Bayrağa saygısızlık, sonucu kestirilemeyecek bir süreçtir.
Kahramanmaraş, Çorum, Sivas' daki olayları kaşıyan, gezi'de öldürülen Alevi yurttaşlarımızın, ardından, teselli edici söz söylemeyen, Ancak Reyhanlı'daki bombalamada, ölenlerle ilgili, Sünni vatandaşlarımızın öldürülmesinden büyük üzüntü duyduğunu açıklayan, Aleviler, üzerinde çıkar sağlamaya çalışan siyasiler, Alevi yurttaşlarımızın evlerine, çarpı işaretleri koyan provokatörler, Alevilik üzerinde ahkâm kesen, din adamları, artık mezhepler üzerinden, elini çekmelidir.
Ayrıca Diyanet İşleri Bakanı Prof. Mehmet Görmez, cem evlerinin statüsü konusunda, "Cem evini bir Mevlevihane gibi, Bektaşi dergâhları gibi birer niyaz evi içinde, Allah'ın zikredildiği, anıldığı mekânlar olarak biliyorum. Cem evlerini caminin karşısında, camiye alternatif farklı bir dinin, mabedi gibi görmek Aleviliği farklı bir din gibi göstermenin, çabası olarak ortaya çıkmıştır" sözleri dikkat çekti.
Oysa laik bir ülkede, makamı ne olursa olsun, inançlar üzerinde, yorum yapmak, ülkemizde, mezhepsel kutuplaşmaya ivme kazandırır. O nedenle de, bütün kesimler, inanısın veya inanmasın, bütün inançlara, saygı göstermek zorundadır. Üstelik Türkiye, laik bir ülkedir. Kişi/kişiler, siyasiler, özellikle de devlette görevli kişiler, inançları eleştirmekten veya yorum yapmaktan uzak durmalıdır.
Öte yandan İstanbul'da, Caferilere ait cami kimliği belirsiz kişiler, tarafından yakıldı. Caminin içerisinde bulunan kütüphane bölümünü ateşe veren şahıslar, daha sonra minberin bulunduğu alanı da ateşe vererek yaktılar.
Cami hocası, yaklaşık 1 hafta önce tehdit edildiklerini ve polise başvurduklarını belirterek, 'Siz Caferisiniz taşa tapıyorsunuz, caminizi yakacağız' dediler. Biz polise başvurup, tutanak tutturduk. Ama kimse bizimle gelip ilgilenmedi." sözleri ve polisin kayıtsız kalması, özellikle de İstanbul'da, ibadet yerlerine yapılan saldırılar, hiçte hayra alamet değildir.
Aslın da mezhep ve etnik odaklı kutuplaşmalarla ilgili olarak, geçmişte devleti yönetenlerden sürekli uyarılar geldi. Nitekim Cumhurbaşkanlarımızdan Sayın Sezer' in, " ...toplumu gerecek ve kamplaşmalara ayıracak olan, inanan-inanmayan ayrımından, dinin kötüye kullanılmasına, neden olacak, tutum ve davranışlardan, özenle kaçınılmalıdır. Din, siyasete alet edilmemesi, gereken kutsal bir olgudur. Ayrıca da dindarlarla, kutsal din duygularını, kötüye kullanmak isteyenler, iyi ayırt edilmelidir." diyerek uyarı da bulunmuştu.
Yine Sayın Sezer' in, söylediği gibi, Türk vatandaşları, laik rejim sayesinde, inançlarını özgürce yaşayacaktır. Ancak Laikliğin vermiş olduğu özgürlükle, Cumhuriyet ile barışık olmayan, kimi oluşumların, çağdaş Türkiye görüntüsüyle örtüşmediği ortadadır. Bugün devrim yasalarına göre kapatılması gereken, bu oluşumların, eğitim başta olmak üzere, etkinlik alanlarını genişletme çabası içine girdikleri de bir gerçektir.
İktidar ve muhalefet, ülkeyi felakete götürecek, mezhepçi, ve etnik kutuplaştırıcı, söylemlerinden ve uygulamalarından uzak durmalıdır. Kendilerini desteklemeyen kesimini ötekileştiren ve düşman olarak ilan eden, davranışlardan kaçınılmalıdır. Güvenlik güçleri de barışçıl gösterileri, hoşgörü ile karşılayarak, provokatörlere fırsat verilmemelidir.
Türkiye, her türlü tehlikenin üstesinden gelebilir. Yeter ki İstikrar, özgür, demokratik, üniter ve laik yapısı bozulmamış, toplumsal barışı sağlamış, bir Türkiye, hedef alınsın, Cumhuriyetin, kuruluş felsefesine ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkılsın. İnsanımızı kutuplaştıracak ve ötekileştirecek, tavır ve davranışlardan uzak durulsun... Çünkü bu tabloya, dünden daha çok, bugün muhtacız.
Neden mi?
Sınırlarımızda, devlet kurma aşamasına gelmiş, radikal terör örgütleri, cirit atıyor. Türk-Kürt ve Alevi-Sünni, iç savaşı çıkarmak için, her türlü provokasyon yapılıyor. Provokatörler ise pusuda bekliyor. PKK ve yandaşları açık açık tehdit ediyor. Irak' ta, Türkmenler ise zor durumda...
Hülasa gün, KUTUPLAŞMA, AYRIŞMA VE ÖTEKİLEŞTİRME değil, birlik olma günüdür...

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi