Şehrin valisi bir ziyarette, Kızılinler suyunun yetersizliğinden söz ediyor.
'Bulduğumuz su 52 derece, bu ısıdaki suya kimse yatırım yapmaz' diyor.
Bu işin sonunun bu verilerle olmayacağını söylemek istiyor.
Aynı günlerde;
Şehrin milletvekilleri ve belediye başkanı ise bakana çıkıyor.
Şehrin termal değerlerini öve öve bitiremiyor.
***
Kulakları çınlasın, eski Valimiz Kadir Çalışıcı'nın Kızılinler için çabalarını bugün gibi hatırlıyoruz.
Kızıliner'in termal bölge olarak ilan edilmesinden tutunda, suyun çıkarılması ve değer ölçümlerinin resmi raporlar altına alınmasına kadar her şey ile uğraşmıştı.
Ki;
O uğraşılardan sonra bizim belediyelere ise plan yapma işi kalmıştı.
Tepebaşı Belediyesi'de hemen kolları sıvayıp, uzun uzadıya çalışmalarla tam 8 klasör boyutunda planları hazırlamıştı.
Odunpazarı Belediyesi'de, Tepebaşı Belediyesi'nin hamlesi altında kalmayarak 'ben iktidar belediyesiyim' havasıyla hemen işe koyulmuş;
'Bu işi asıl benim yapmam gerek' diyerek, kendi kısımlarının planlanması için çalışmaya başlamıştı.
***
Öğrendiğimize göre Odunpazarı bu planları hala bitirememiş.
Tepebaşı'nın kendi planlarını profesyonel kadro ile ancak 2,5 yılda tamamlayabildiğini düşünürsek, Odunpazarı'nı daha çok bekleyeceğimizi kolaylıkla söyleyebiliriz.
Tek umudumuz ise, bakanlığın planları hemen onaylaması, Odunpazarı bölgesi için 'eksikler tamamlanacak' şartı ile bunu yapması.
Olmayacak şey değil.
**
Gördüğünüz gibi;
İş artık sadece bakanlığa kalmış gibi görünüyor.
Her ne kadar Vali; 'Bu ısıdaki suya kimse yatırım yapmaz' dese de, bizim suyun sıcaklığının termal turizm için yeterli olduğunu herkes kabul ediyor.
Çünkü en kıymetli su ısısının vücut ısısına en yakın su ısısı olduğunu biliniyor.
Bizim iki kuyudan çıkan su sıcaklığını 38-40 derece olduğu düşünülürse, bu suyun direk kür merkezlerinde kullanılması yeterlidir.
Ki;
Diğer şehirlerde sıcak suyun soğutularak verilmesinden dolayı suda yaşanan değer kayıpları Eskişehir'de olamayacak.
Termal özellikli su ile insanlar direk temas edebilme özelliğini sadece Eskişehir'de yaşayabilecek.
Türkiye'nin en değerli termal suları sadece Eskişehir'de olacak!
Pek çok yerde olduğu gibi insanlar termal su diye sadece sıcak suyun içine girip çıkmayacak!
***
Vali'nin söylemek istediği galiba yatırımcıların aynı su ile otellerini de ısıtmak istemelerinden kaynaklanıyor.
O yüzden pek çok yatırımcı su ısısının en az 90 derece dolayında olması gerektiğini söylüyor.
Yatırımcı daha çok insan sağlığından ziyade cebini düşünüyor çünkü.
Vali Bey'de büyük olasılık kendisine söylenen bu bilgilerin ardından 'bizim suyun ısısı yeterli değil!' diyor olabilir.
Oysa;
Eskişehir'e yatırım yapacak (ki bu yatırımlar için hazırda bekleyenlerin olduğunu Ahmet Ataç üzerine basa basa söylüyor) kişiler otellerini değişik metotlarda da ısıtabilir.
Bundan ekonomik olarak çok fazla etkilenecekleri de düşünülemez.
Öyle olsa İç Anadolu'da bulunan tüm büyük tesislerin tamamı kışın kepenk indirirdi değil mi?
***
Lafı uzatmayalım;
Başta da dedik...
Vali 'Suyun bu ısısı ile işimiz olmaz' diyor.
Buna karşılık, vekiller ve başkan bakan ile bu işin olurunu konuşuyor.
Aynı zamanda bakanlık planları yapan Tepebaşı Belediyesi'ni bakanlığa davet ediyor.
Son derece olumlu bir görüşme gerçekleştiriliyor.
O yüzden biz Eskişehirlilerde umutlarımızı artık yeşertelim.
Artık somurtmaktan vazgeçip,'Biz hiçbir şeyi başaramayız' psikolojisinden de sıyrılalım.
Çeşitli bahaneler ortaya koyarak, nimetimizin boşa akmasına artık seyirci kalmayalım.
Bakanlıktan bu işin onayını almak için ne gerekiyorsa hep birlikte yapalım.
Kendimizden önce yatırımcıların çıkarlarını düşünmek gibi konularla daha fazla vakit kaybetmeyelim.
Öyle ya;
Yazıda da bahsettiğimiz gibi, ülkenin en değerli sıcak sularına sahibiz. (Sağlık Bakanlığı'nın raporları ile sabittir)
Ancak hala 'o olmaz, bu olmaz' mantığı içine girme hatasına düşüyoruz.
Bırakalım artık benzer düşünceleri de, şu Kızılinler'i artık nihayetine erdirelim.
Hem sıcak suları boşa akan şehir olma ayıbından kurtulalım, hem de bu şehrin bazı şeyleri başarabileceğini cümle aleme kanıtlayabilelim.
Belki de bu işle, bu şehir prangalarını bile kırar, ne dersiniz?