1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Hacı Süleyman Çakır sağ olsaydı o da...

Bir rivayete göre 1958 yılında dönemin kudretli Bakanlarından Hasan Polatkan, Opera yapmak için girişimlerde bulunmuş.
Proje bile hazırlatmış.
Eskişehirli "Opera" fikrine pek sıcak bakmamış.
Hatta karşı çıkanlar bile olmuş.
Çaresiz kalan Polatkan , bu fikirden vazgeçmek zorunda kalmış.
-"O halde buraya ne yapabiliriz ki?" Diye düşünmüşler sonra.
O tarihlerde Eskişehir'in en zengin ailelerinin başında gelen Hacı Süleyman Çakır "Ben buraya bir Okul yaptırayım" fikrini ortaya atmış.
Benimsenmiş bu fikir.
Gerekli bürokratik işlemler halledilmiş ve Hacı Süleyman Çakır Okulunun temelleri atılmaya başlanmış.
Zira...
O tarihlerde şehrin en çok ihtiyaç duyduklarının başında Okul geliyormuş.
Dahası.
Temeli atılan Okul binası, Eskişehir'de hayırsever marifetiyle yapılan ilkokul olma özelliği taşıyormuş.

KOLONLAR BİNAYİ TAŞIMAZ OLDU
Hacı Süleyman Çakır Lisesi, uzun yıllar eğitim verdi.
Zaman zaman Kız Lisesi, bazı dönemlerde kızlı- erkekli, bir dönem de Anadolu lisesi olarak binlerce öğrenci yetiştirdi.
Yıllar yordu binayı.
Sonunda, kolonlar taşımaz hale geldi.
Tek çare boşaltılması ve yıkılmasıydı.
İşte şimdilerde de o yapılıyor.
Yani...
Binlerce öğrencinin anıları ile birlikte Hacı Süleyman Çakır Lisesi binası yıkılıyor.
Hacı Süleyman Çakır Lisesi binasının yıkımı sonrasında, yerine ne yapılacağı hala muallâkta.
Kimilerine göre yeniden buraya aynı adı taşıyan bir Okul yapılacak.

O YILLARDA OKUL BİNASIYDI İHTİYAÇ.
ŞİMDİ İSE OTOPARK VE MEYDAN
Yukarıda da söyledik, O yıllarda Eskişehir'in en büyük ve elzem ihtiyacı Okul binasıymış.
Bu güne gelindiğinde ise Eskişehir'in ihtiyaçları ve öncelikleri değişmiş vaziyette.
Bu gün Eskişehir'in Okul ihtiyacı yok.
Okul binasından daha çok Meydan ve Otopark ihtiyacı var.
Yıkılan Hacı Süleyman Çakır Okul binasının olduğu alan, bu iki ihtiyacı da karşılayabilecek konumda.
Altı Otopark, üzeri Meydan yapıldığında, Eskişehir'in o bölgesini de rahatlatacak ve prestij sağlayabilecek bir proje burada uygulanabilir.
Kaldı ki.
Buraya yapılacak böylesine bir proje, çevre esnaf ve Tüccarını da rahatlatabilir.
Şimdi birileri çıkacak ve "Bu okul alanı şartlı bağışlandı. Amacı dışında kullanılamaz. Hem Milli Eğitimin uhdesinde" gibi şeyler söyleyip, bu alanda bu projenin niçin uygulanamayacağını öne sürecek.
Bunları biz de biliyoruz.
Ama...
Türkiye de, ucunda kamu yararı olduğunda yapılamayacak iş olmadığını da çok iyi biliyoruz.
Kaldı ki...
Bu gün Hacı Süleyman Çakır yaşıyor olsaydı ve mevcut bu durum kendisine sorulsaydı, şüphesiz o da bu fikri benimser ve "O yıllarda Okul binası elzemdi, bu gün ise Otopark ve Meydan elzem hale geldi" derdi.
Sonuç olarak...
Hangi ülkeye giderseniz gidin, en az 150 200 yıllık Okul binalarını görürsünüz.
Bizde ise...
Yapımında ki hatalar ve kullanılan teknoloji nedeniyle Okul binaları 50 yılda yıkılmak durumunda kalınıyor.
Tıpkı Süleyman Çakır Lise binasında bugün olduğu gibi.
Bu arada...
Yıkılan sadece bina olmuyor tabi.
O Okul binasında yıllarını geçiren on binlerce insanın anıları da, o Okul binasıyla birlikte yok oluyor.
Hani diyoruz ki...
Hiç olmazsa...
O anıların olduğu binanın yeri ve çevresinde yaşanan anılar, Eskişehir halkının tamamının kullanabileceği bir meydan'da yaşasın.
Üzerine yapılacak modern bir Okul binası, orada ki yaşanmışlıkları da silip atmasın.
Umarız olur.
Ama unutmayın...
İstenirse olur...
.....

Onca işgal ve istila yaşanıyorken...
-Ana Caddeleri araçlar istila etmiş
-Sokak araları ise park yapan araçların işgalinde.
-Her köşe başını dilenciler işgal etmişler.
-Kafe önlerini ise "Harçlık ver" diyen çocuklar istila etmiş.
-Kent Merkezi resmen beton binaların işgali altında.
-İçlerinde belki de en zararsızları ama, korkanlar için Köpek işgali var şehrin merkezinde.
-Boş arsalar çöp istilasında.
-Özürlüler için ayrılan araç park yerlerini, kafadan özürlüler işgal etmiş halde.
-Okul önlerinde seyyar satıcı işgali...
-Duvar ve Direkler, afiş yapıştırma işgali altında.
-Kapıdan satış yapıp insanların canını yakanlar, şehrin dört bir yanını işgali altına almış.
-Esnafın malları kaldırımları işgal etmiş.
-Kafanızı kaldırdığınız her yeri led ekranlar istila etmiş.
-Araç park edebileceğiniz yerler, esnaflar tarafından dubalarla işgal edilmiş.
-Apartman cepheleri reklam alanı istilasında.
Kısacası...
Çıkın sokağı şöyle bir dolaşın.
Bu yazdığımız işgal ve istilaların birçoğuna şahit olacaksınız.
Günlük yaşamımızı bu denli etkileyen bu kadar çok işgal ve istila yaşanırken Eskişehir'in Nehir ve havuzlarında işgalci balıkların olduğu haberlerinin gazetelerde ve Televizyonlarda ilk haber olması, olsa olsa espridir, belki de ironidir...
Sizce de öyle değil mi?
......

Ataç boşuna "Bu rekor
zor kırılır" demiyor...
Tepebaşı bölgesinde 1-2 diye başlayan Belde evi sayısı, dün Sıraevlerde açılan ile birlikte 19'u buldu.
20'ncisi ise sırada bekliyor.
Bu müthiş bir rakam.
Başka bir müthiş rakam da, açılan Belde evlerinden yararlanan kadın sayısının 50 bini aşmış olması.
Bu da resmen dile kolay gelen bir rakam.
Başka bir rakam daha size...
Tepebaşı Belediyesinin başta Çanakkale ve Ankara olmak üzere diğer şehirlere yapmış olduğu kültür gezilerine katılan kadın sayısı, nereden baksanız 60 bine dayanmış.
Çocuklar için yapılan projelere katılım 20 binleri geçmiş.
Sonuç olarak...
Nereden bakarsanız bakın, tepebaşı bölgesinde Belediyenin dokunmadığı çocuk ve kadın kalmamış gibi.
Özellikle Kültür gezileri öylesine bir hal almış ki, turizmciler Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'a "Ya siz kapatın ya da biz kapatalım. Böyle olmuyor" diyerek, espri ile karışık sitem etmeye bile başlamışlar.
Bu rakamlar ortadayken, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç boşuna "Bu rekor biraz zor kırılır" demiyor...
Düşünsenize...
Bölge nüfusunun neredeyse yarıdan fazlası, özellikle de kadın ve çocuklar, belediyenin yukarıda saydığımız hizmetlerinden direkt yararlanıyor...
......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel ormanda ağaç kesiyormuş, o sırada çevreciler de ormanda yürüyüşe çıkmışlar, Temel'i bu vaziyette görünce bir güzel pataklamışlar... Temel üstü başı perişan halde köye dönerken Dursun a rastlamış, Dursun;
-Ula Temel bu ne hal böyle? diye sormuş, Temel de anlatmış;
- Ormanda ağaç keseydum, birden kalabaluk pir grup Doğan'ın yengesini bozmişum diye dövdü peni, halbuki ne Doğan'ı taniyruuum, ne de yengesuni..

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi