“Türkiye’nin en önemli öğrenci kenti Eskişehir’de son derece ciddi bir emlak krizi yaşanıyor.
Şehrin 3 üniversitesinin uzaktan eğitim kararı alması üzerine öğrenciler şehirden gidince, öğrenciler ile ev sahipleri arasında büyük sorunlar yaşanmaya başlandı.
60 Bin öğrencinin bulunduğu Eskişehir’de evler ve özel yurtlar boşalınca, mülk sahipleri ile öğrenciler arasında yapılan sözleşmelerden doğan sıkıntılar ciddi boyutlara ulaştı.
Mülk ve özel yurt sahipleri bu sıkıntıya çözüm bulunmasını istiyor.
Zira, ortada bir mağduriyet var.”
Haber, Türkiye’nin en büyük emlak pazarlama şirketi TURYAP’a ait…
Eskişehir’de maalesef böylesine bir sıkıntı mevcut…
öğrenciler, okullar uzaktan eğitim kararı üzerine mecburen memleketlerine döndü.
Haklı olarak, boşalttıkları evlere kira ödemek de istemiyor.
öte yandan…
Ev ve yurt sahipleri, ellerindeki sözleşmelere istinaden haklı olarak kiralarını almak istiyor…
Kabahat ne öğrencilerin ne de ev ve yurt sahiplerinin.
Ama…
Her iki taraf da yapılan sözleşmelerden kaynaklı bir sıkıntı ve mağduriyet yaşıyor…
Böylesine bir olay nasıl çözüme kavuşur bilemiyoruz ama sıkıntı göründüğünden daha da ciddi boyutlarda.
Ne öğrencilerin oturmadıkları ev ve yurtlara kira ödeme durumu var…
Ne de…
Ev ve yurt sahiplerinin bu kiraları almadıklarında geçinme şansı…
Acilen bir çözüm bulunmazsa, bu kış bir hayli zor geçecek, mağduriyet daha da büyüyecek gibi…

.....

Yanlışa”yanlış” diyemiyorsan

Hükümet bir program açıklıyor ya da bir uygulama başlatıyor ya…
Ertesi gün bazı mesleki kuruluşlardan bu program ve uygulamalara destek açıklaması geliyor ya…
Biz de bu durumu, “İnanmadıkları şeyi nasıl söylüyorlar” diye eleştiriyoruz ya…
Anlaşılan o ki; birilerinin,  yaptığımız bu eleştirinin maksadını anlayamadıkları çıkıyor ortaya…
Zannediyorlar ki;
Hükümetin program ve uygulamalarına karşı olduğumuz için, bu program ve uygulamalara destek vermeleri nedeniyle bu eleştirileri yapıyoruz.
Hâlbuki alakası yok.
Zira…
Hükümetin yanlış bulduğumuz program ve uygulamaları zaten köşemizde yeterince eleştiriyoruz.
Zannediyorlar ki;
Meslek odalarının başkan ve yöneticilerini hükümete karşı muhalefet yapmaya zorluyoruz.
Hâlbuki alakası yok…
Nitekim iktidara yakın birçok mesleki ve sivil toplum kuruluşu tarafından, iktidarın program ve uygulamalarına karşı inanarak verdiği desteğe bugüne kadar laf söylemişliğimiz yok.
Eleştirdiğimiz nokta; dışarıda, sohbet esnasında, kayıt dışı konuşmalarda “öldük-bittik” diyenlerin, “İşler kötüye gidiyor, iyi yönetilemiyor” diye görüş belirtenlerin, “yapılan destek retsek değil, açıklanan program program değil” görüşünde bulunanların, kamuoyu önünde tam tersi söylemlerde bulunulmalarıdır.
İşte o yüzden soruyoruz“neden inanmadıkları bir şeyi savunmak zorunda kalıyorlar?” diye
İnanarak savunsalar, vallahi de gıkımız çıkmayacak.
***
Şimdi…
Eleştirimizin maksadını anlamayanlar gibi, bu yazımızın da maksadını anlamayan, hatta anlamak istemeyenler mutlaka olacaktır…
Sırf “onlar da anlasın” diye isterseniz bir de örnek vererek anlatalım derdimizi;
Sağlık Sen iktidara yakın bir sendika…
Yarın çıksa, “İktidarın sağlık politikası mükemmel. Hiçbir aksama, sıkıntı yok.” Diye açıklama yapsa, ben dahil kimse yadırgamaz.
Yapabileceğimiz tek eleştiri “tabi ki iktidarın program ve uygulamalarını destekleyecek” olur.
Ama iktidara yakın bu sendika bile meydanlara çıkıp, iktidarın sağlık politikasındaki aksamaları protesto ediyor.
Yani…
İktidara yakın olmasına rağmen, iktidarın yanlışına “yanlış” diye kitlesel  tepki verebiliyor.
öte yandan…
Eğitim Bir Sen de iktidara yakın diğer bir sendika…
Yarın çıkıp “Hükümetin Eğitim politikası mükemmel” dese, yine yadırganmaz…
Ama bu sendikanın başkanı Eskişehir’de yıllardır, eğitimde yaşanan sıkıntıları, eksiklikleri, yanlışları ve haksızlıkları tek tek söylüyor.
Kısacası…
Her ne kadar iktidara yakın olursa olsun, inanmadığı yanlışları savunmuyor.
Kendilerinden böyle bir tepki beklenmemesine rağmen, inandığını söylemekten çekinmiyor…

.....

Siyaset bir tek halk için yapılmaz!

Siyaset ne için yapılmalı?
Siyasetçi
Ya çeşitli menfaatler peşindedir…
Ya makam ve mevki duygusuna kapılmıştır…
Ya da şan ve şöhret peşindedir…
çoğunda “Her gün gazeteler benden bahsetsin’ eğilimi vardır.
Ama…
Aslına bakacak olursanız siyasetin hedefi insan sevgisi esas alınarak yapılacak hizmet olmalıdır…
Ne yazık ki, bizim ülkemizde siyaset “İnsan sevgisi ile hizmet” ten bir hayli uzaktadır.
Bunun yerine…
-“Ben merkezli” siyaset ön plandadır.
-Her türlü yeniliğe kapalıdır…
-Teslimiyetçidir örneğin.
-Nezaketten, zarafetten ve şahsiyetten epey uzaktadır.
-Belli bir birikim, belli bir donanım da gerektirmez.
O yüzden bu ülkede “İnsan sevgisiyle hizmet” etmek amacı ile siyaset yapılmaz.
çeşitli menfaatler elde etmek için yapılır.
Makam, mevkii elde etmek için yapılır…
Şan ve şöhret için yapılır.
Bunlar için yapıldığı içindir ki, siyasetçi gücünü hiçbir zaman halktan almaz.
Gücünü almadığı bir halka da hizmet etme gereği pek duymaz.
İçlerinde taşıyacakları belli bir insan sevgisine de gerek yoktur.
Zira…
İnsanların büyük bir çoğunluğu da kendilerinden farksızdır çünkü.
Güç neredeyse, o gücün yanında olmayı alışkanlık haline getirmiştir pek çoğu.
Kısacası…
Bu ülkede siyaset halk için kesinlikle yapılmaz.

....

BİRAZDA
GüLMEK LAZIM

Aptal sarışın bir kadınla cingöz bir emlakçı uçakta yan yana oturuyorlarmış. Cingöz emlakçı kadının aptal olduğunu anlayınca ona senle bir oyun oynayalım demiş ben sana bir soru sorayım eğer sen bilemezsen her bilemediğinde bana 5 dolar ver sen sorduğunda eğer ben bilemezsem her bilemediğimde 50 dolar veriyim demiş sarışın kabul etmiş.Sonra emlakçi sormuş Dünya ile Ay’ın arası kaç km’dir? Sarışın hiç sesini çıkarmadan 5 doları uzatmış.Sonra sarışın sormuş.
Tepeye 4 ayaklı çıkıp 3 ayaklı inen şey nedir demiş. Emlakçı 50 doları çıkarıp vermiş sonra emlakçı cevap neydi demiş sarışın kadın hiç bir şey demeden yine 5 dolar çıkarıp vermiş.