HAKKINI ARAMAK BİR İBADETTİR

İki haftadır "Bireysel ve Toplumsal Hak Gaspını İmrenmeyin" başlığı altında Hak Gaspını Kur'an'a göre ve Hz. Muhammed'in ayetlerdeki kesin hüküm mesajı pekiştiren sözleri ışığında gündeme getirdim. Bu yazıda ise haksızlığa uğrayanın, başka bir ifade ile hakkı gasp edilenin hakkını aramasını yine Kur'an ışığında tartışacağım.
Bazı insanlar, kendilerine bir haksızlık yapılmasını, hakkının yenmesini ve hak etmedikleri bir davranış veya sözü kabul etmez, karşılarındaki her kim ise hemen cevabını verir ve varsa bir haksızlığı anında gidermek üzere harekete geçerler. Alttan almazlar, "ayıptır demezler, hakkımı ararsam karşımdakini üzerim veya kırılır, bana küser veya kızar" diye susmaz ve içlerine atıp kendi kendilerini yemek üzere strese fırsat vermezler.
İnsanların bazısı ise, kendisine yapılan bir haksızlığı, yersiz bir sözü, bir iftirayı, göz göre de olsa hakkının gasp edilişini karşılık vermeden sessizce karşılar, cevap vermeye ve hakkını aramaya cesaret edemez, karşısındakini üzmeme ve kırmama uğruna uğradığı haksızlığı içine atar. Ancak zaman içinde bu hak aramayışını kendine dert edinir, keşkelere başlar, uykuları kaçmaya başlar. Tabi iş işten geçeceği için de artık yapacağı bir şey kalmayacağından, çekmekte olduğu stresin etkisi zamanla organik bir hastalığa dönüşebilmektedir. Böylesi bir davranış hem sağlık yönünden, hem de Kur'an'a göre uygun düşmemektedir.
Kur'an'a baktığımızda ilk grup insan, Bakara-178 ve Nisa-89 ncu ayetlerle önerilen prensibe uygun hareket etmiş, yani saldırana saldırmıştır (Bakara-178. 178. Ey iman edenler! Masumları kasıtlı olarak öldürmede size adalet üzere karşılık vermek /kısas farz kılındı. Özgür kişiye karşı özgür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın. Ama öldüren, öldürülenin varsa kardeşi veya en yakınları tarafından ba-ğışlanırsa, uygun görülen diyeti de güzelce ödemesi gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bu açıklamalara rağmen, her kim sınırı aşar ve onlara uymazsa onu acı bir azap beklemektedir. Nisa-89.....Düşmanlıklarına devam eder ve size saldırırlarsa, siz de onlara saldırın, yakalayın ve ceza¬landırın (döveni dövün, öldüreni öldürün). Ve onlarla sırdaş dostluk ve içten bir yardımlaşmaya girmeyin). Zaten Hz. Muhammed'in girişmek zorunda kaldığı bütün savaşları saldırı değil, birer savunma savaşı olmuştur. Bu duruma göre, hak aramak ve aynısı ile karşılık vermek, her biri birer ibadet olan ve Kur'an'da 400'ün üzerinde sayıdaki muhkem-kesin hükümlerden biri olmaktadır.
Ancak uğranılan bir haksızlığa verilecek karşılığın aynısı olması ve aşırıya gidilmemesi uyarısı da yapılmaktadır (Nahl-126. Ve yine herhangi bir konuda olur da tartışma olur, saldırıya uğrar ve bir ceza ile karşılık verme durumu olursa, Sana uygulananın aynısıyla karşılık ver ve aşırıya gitme. Fakat sabreder ve uygun görüp affedersen, elbette bu sabredenler için daha iyidir /daha hayırlıdır). Bu uyarıya, haddini aşmama, saygıdan sapmamayı da ekleyebiliriz. Dikkat edilirse, yapılan haksızlığa sabredilmesi ve affedilecek düzeyde ise affedilmesi üzerinde, ayrıca Şura-43 ncü ayette de durulmakta ve önerilen bu yöntemi uygulamak için olgunluk seviyesine ulaşmanın oldukça zor ve her kişinin harcı olmayacağı da vurgulanmaktadır (Şura-43. Fakat böylesi haksız saldırılara sabretmek ve bağışlamak, şüphesiz en zor ve çok üstün bir davranıştır.. Kaldı ki, haksızlık yapmış olanın da, yapılacak affı takdir edecek ve kıymetini bilecek düzeyde de olması gerekmektedir. İşte bu nedenle Şura-41 nci ayette, af etmese de hak arayanın bu davranışından dolayı kınanmayacağı ve cezalandırılmayacağına dikkat çekilmektedir (Şura-41. Şüpheniz de olmasın ki, haksızlığa uğrayıp haklarını arayan, kendini savunmak için direnen ve hakkını ezdirmeyenler kınanmazlar ve cezalandırılmazlar). Hatta, haksızlığa uğrayanın, bu konuyu başka kişilerle konuşması ve dedikodu gibi yaymasına da hoş bakılacağına Nisa-148 nci ayette açıkça değinilmektedir (Nisa-148. Ve şunu bilin ki, Allah bir olumsuzluğun /kötülüğün açıkça konuşulmasından /dedikodu malzemesi yapılmasından hoşlanmaz. Bundan dolayı haksız¬lığa /zulme uğrayanların sözleri hariç. Allah işiten ve her şeyi bilendir).
Keşke uğranılan bir haksızlığı af edebilecek seviyede olabilsek! Çünkü Maide-45 nci ayette, böylesi bir affı yapmanın, af edenin günahlarından silinmeyi sağlayacağı, diğer bir ifade ile bir nevi günah kefareti sayılacağı vurgulanmaktadır (Maide-45. Örneğin Tevrat'ta Yahudilere; "cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralanana yara" şeklinde, kısası /aynısı ile karşılık vermeyi buyurduk. Kim kısas hakkından vazgeçerse, günahları için bir nevi kefaret ödemiş gibi olur. Ve her kim Allah'ın indirdiği buyrukları doğrultusun¬da karar vermezse onlar artık zalimlerden olmuş demektir).
Hak arama çok önemli ki, Kur'an'da kesin bir ibadet hükmü olarak belirtilmiş ve mutlaka konuşulması üzerinde durulmuştur. Çünkü İsra-53 ncü ayete göre, bir şekilde haksızlığa uğrayan kişi, olur da hakkını aramaz ve sineye çekerse, sürekli olumsuz bir düşünceye saplanacak ve bu durumu, pusuda beklemekte olan şeytana koz olacaktır (İsra-53. Ya Muhammed! Kullarıma söyle: Birbirleri ile konuşurken sözlerine dikkat etsinler ve en güzel bi¬çimde /hak gasp etmeden, hakaret edip gururu incitmeden, fakat hakkını ezdirmeden ve haksızlık edene gereğini de esirgemeden konuşup tartışsınlar. Yoksa şeytan, oluşacak olumsuz düşüncelerini kışkırtıp aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın pusuda bekleyen apaçık bir düşmanıdır).
Kur'an'da birçok ayette, yardımlaşılacaksa iyilikte, salih ameller gerçekleştirmede ve takvada yardımlaşılması istenmektedir. Bu öneriler nasıl önemliyse ve uyulması istenmekte ise, hak aramada ve varsa herhangi bir haksızlığı gidermede de yardımlaşma üzerinde durulmaktadır (Şura-39. Herhangi bir haksızlığı görünce de, o haksızlığı gi¬dermek için yardımlaşırlar).
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi NÖVAK Vakfının "SON DAVET KUR'AN (Kısa tefsirli tercümesi)" ve "İSLÂM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL" kitaplarında bulabilirsiniz.
NOT-2: 14 Ocak 2015 Çarşamba günü saat 17-30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde Halka açık "KUR'AN SOHBETLERİ"ne "REENKARNASYON" konusu ve Necm suresinin yorumlanması ile inşallah devam edeceğim.







Önceki ve Sonraki Yazılar
Gazi Özdemir Arşivi