1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Hangisini yönetmek daha zor? Devleti mi? Partiyi mi?

İnsanlarla röportaj yapıyorlar sokakta…
İlk soru:
-“Başbakan olmak ister misiniz?”
İstisnasız herkes “İsterim” cevabını veriyor…
İkinci soru “Peki üstesinden gelebileceğinize inanıyor musunuz?” oluyor…
Yine istisnasız verilen cevapların tümü “neden üstesinden gelemeyeyim ki?”, “yapanlar sanki benden daha mı farklı?”, “Ne var ki devleti yönetmekti? Zaten her kurum ne yapacağını biliyor” şeklinde oluyor.
Sadece birkaç kişi “Emin değilim” cevabını veriyor…
Aynı insanlara, “Filarmoni Orkestrasının şefi olur musunuz?” diye soruyorlar…
İçlerinden tek bir “Olurum” cevabı gelmiyor…
Kimi “ben anlamam o işten” diyor, kimi ise “yapmasına yaparım, elimdeki sopayı sallarım ama ortaya nasıl bir müzik çıkar bilemiyorum” diyor…
Röportajların sonunda şu çıkıyor ortaya…
Devleti yönetmek, orkestra yönetmekten daha kolay…
En azından, vatandaş devletin orkestradan daha kolay yönetildiğini zannediyor…
Şimdi bunu durup dururken niye yazdık…
Elbette CHP’ye bağlamak için…
Şöyle bir 2, 2,5 ay öncesine gidelim…
Muharrem İnce CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmuş…
İyi başlamış, iyi de götürüyor süreci…
Tam 2 ay boyunca CHP’lilerin neredeyse tamamı muharrem İnce’nin devletin başına geçmesi, devleti yönetmesi ve Cumhurbaşkanı olması için uğraştı.
Hem de gece gündüz…
24 Haziran’da seçimler yapıldı…
İşte o günden bu güne geçen süre içinde aynı CHP’liler yaklaşık bir aydır, aynı Muharrem İnce’nin partinin başına geçmemesi için can hıraç uğraş veriyor…
Devletin başına getirmek istedikleri insanı partinin başına getirmemek için çaba harcıyor…
Ne diyelim?
CHP’liler, tıpkı yukarıda anlattığımız röportajdan çıkan sonuç misali, devleti yönetmenin, partiyi yönetmekten kolay olduğunu düşünüyor olsa gerek…


.....


Su ile ilgili bu
sorular yanıtlanırsa…


Eskişehir’in içme suyu ihtiyacını karşılayan tek kaynak Porsuk barajı…
Barajda su seviyesi oldukça düşük.
Bu durum çekilen fotoğraflardan da açıkça görülüyor…
DSİ de zaten yaptığı açıklamada su seviyesinin yüzde 25-27’lerde olacağını söyleyerek bunu onaylıyor…
Var olan su miktarı Eskişehir’in su ihtiyacını karşılayacak oranda değil…
Su seviyesinin düşmesiyle baraj tabanındaki çökmüş ağır metallerin de kullanma suyuna karışma ihtimali var…
Buna rağmen baraj kapakları açılarak su Polatlı’ya pompalanıyor.
Amaç, Polatlı’daki çiftçilerin sulama yapması…
Kimin haklı olduğundan ziyade, var olan bu durum belediyeler ile DSİ arasında bir polemik yaratmış vaziyette.
Olaya her iki taraftan baktığımızda bazı cevaplanması gereken sorular geliyor akla…
1-Koca şehrin susuz kalması mı daha tehlikeli, komşu şehirdeki çiftçilerin tarlalarını sulamaları mı?
2-Polatlı, iklim itibarı ile kuru tarımın yapılması gereken bir bölge. Bu bölgede niçin yeşil yapraklı ve vahşi sulamaya ihtiyaç duyulan tarımın yapılmasına izin veriliyor?
3-İlla ki Polatlı’daki çiftçilerin tarlalarını sulaması gerekiyorsa, bu su Polatlı’ya daha yakın olan Gökçekaya barajından niçin alınmıyor.
4-Polatlı’ya baraj sözü veren, böylece Polatlı’nın su sorununu kökten çözecek olan hükümet niçin bu sözünü yerine getirmiyor.
5-Eskişehir’in kullanma suyunun Sakarbaşı’ndan getirilmesi projesi gündeme gelmişti. Bu projeyi zamanın AK parti il başkanı da desteklemişti. Bunun için bugüne kadar niçin bir adım atılmadı?


.....


Tesadüf bu ya…


3D üretim mühendisliği
Yapay zeka eğitmeni
İnsan DNA programcılığı
İklim düzenleme mühendisliği
Arttırılmış Gerçeklik mühendisliği
Kişisel Gizlilik danışmanı
Kişiye özel organ üretim mühendisliği
Beyin İmplant uzmanlığı
Teknik Etik Uzmanlığı
İş zekası Uzmanlığı
Veri Madenciliği.
İnternet Arkeolojisi
Yukarıda saydıklarımız, bugün için adı bilinmeyen ama gelecekte ihtiyaç duyulan mesleklermiş.
Bu saydıklarımızın 3-4 katı oranında, kısa bir gelecekte ismini bile bilemediğimiz meslekler çıkacakmış ortaya.

Tesadüf bu ya…
İlgili haberi internet üzerinden okuduktan sonra üniversite sınav sonuçlarına ilişkin haberler düşmeye başladı.
-2 milyon 260 bin öğrencinin sınavının geçerli sayıldığı yeni sistemde 40 bin  öğrenci yarım net sınırını bile aşamayarak sıfır çekti.
-511 bin  öğrenci ise sınavın ilk oturumu olan Temel Yeterlik Testi’nde 150 puan barajını geçemeyerek elendi.
-Sayısalcıların yüzde 65’i, sözelcilerin yüzde 25’i baraj altında kaldı.
-1 milyon 877 bin 568 aday, 40 matematik sorusundan ortalama 3.9 soruyu doğru cevaplayabildi. Bu oran fizik için ise 14 soruda 0.4 oldu.
Yukarıda, geleceğin meslekleri ile ilgili haberi okurken, bu haberin arkasından gelmemesi gereken tek haber, ülkemizdeki üniversite sınav sonuçlarının o korkunç sonuçlarının olduğu haber olmalıydı aslında…


.....


 


Yetkiyi vermeye görün birilerine…


-Parti üyesi delegeye yetki verip “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye yetki verir…
-Parti delegesi “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye parti yönetimine yetki verir.
-Parti yönetimi “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye genel başkanı yetki verir.
-Oda, Dernek, Kulüp üyesi “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye yönetim ve başkana yetki verir.
-Vatandaş “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye Belediye başkanı ve Milletvekillerine yetki verir.
-Seçmen “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye ülkeyi yönetenlere yetki verir…
Verilen her yetkide ortaya konulan bir şart vardır…
O şart “sana yetkiyi veriyorum ama sen bu verdiğim yetkiyi kullanırken önce benim isteklerimi, çıkarlarımı ve düşüncelerimi dikkate alacaksın” şartıdır…
Ama-fakat-lakin…
Her şey yetkiyi alıncaya kadardır…
Yetkiyi eline alanlar, bu yetkiyi kullanırken, kendisine bu yetkiyi verenleri dikkate dahi almaz…
Yetkiyi canı nasıl istiyorsa, işine nasıl geliyorsa ve hiç kimse umurunda olmadan kullanır…
Kendisine yetki verenlere “siz nasıl düşünüyorsunuz? Ben şimdi ne yapayım? Nasıl bir karar vereyim?” diye sormayı fuzuli bulur.

çünkü…
O artık kendince tam yetkilidir…


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi