
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
HAPI YUTMAK!
Cuma günü, Eskişehir' de konuşan CHP Genel Başkanı Sayın KILIÇLAR' ın, "Hayırda hayır vardır.'' sözü veya 12 Eylül Anayasası'nın, eksikliklerini ve Türkiye'nin, daha çağdaş ve güçlü bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirtmesi, seçmen tarafından dikkate alınır mı zaman gösterecektir. Ancak Anayasa değişikliği hazırlanışından, yasalaşmasına kadar geçen süre çok iyi değerlendirildiğinde, Sayın KILIÇDAROĞLU' na, hak vermemek mümkün müdür?
Maalesef, Türkiye' de, siyasetçiler, düşüncede saplandıkları kalıplaşmadan çok zor kurtuluyorlar. Bu tabloyu, Anayasa değişikliği ile ilgili gelişmelerde, net şekilde görmek mümkündür. Tüm dünyada ülkeler, Anayasal değişiklikleri, toplumun tüm kesimleri ile uzlaşarak hazırlanır. Çünkü Anayasalar, toplumsal uzlaşma metinleridir. Ne var ki Türkiye' de, bu ilke gözetilmiyor. Hatta vatandaşın içeriğini öğrenmemesi veya beğenmediği maddeleri tercih dışı bırakmaması için, "HAP" şeklinde sunuluyor. Nitekim Sayın Erdoğan, 'Anayasa paketi "HAP" gibi, hazır hale getirildi' dedi.
Anayasa Mahkemesi, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna ilişkin iptal davasında, Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili bazı maddelerin kısmen iptaline karar verdi. Kısmen iptal edilen maddeler dışında, Anayasa paketi, "HAP" şeklinde, referanduma götürülecek.
MHP ve CHP, referandum için, "hayır" kampanyası başlattı. Hatta MHP, Referanduma hayır kampanyasının, 19 gerekçesini de kamuoyu ile paylaştı. Eskişehir' de, Milliyetçi Hareket Partisi İl Yönetim Kurulu de "Referandumda Hayır" oylarının daha fazla çıkması için, İl Başkanlık Divanında güçlendirme yaptı. Çok sayıda sivil toplum kuruluşu da, "HAYIR" kampanyasına, destek vereceğini açıkladılar.
Elbette söz konusu olan referandum değil, "HUKUK" ve "ADALET" kavramlarıdır. Halkoylamasından, "EVET" çıkarsa; hukukçulara göre, bu sonuçla ülkemizde yargı bağımsızlığı ve hukukun sonu olacaktır.
Ayrıca 12 Eylül'de, referandumda oy kullanacak seçmen, "EVET" derse, demokrasinin olmazsa olmaz ilkeleri; yasama, yürütme, yargı bağımsızlığı 12 Eylül Anayasası'ndan daha geriye gidecek, iktidarlara da daha geniş bir yargı bağımsızlığı müdahalesi yetkisi verecektir. Bu da yüksek yargıyı kontrol altına almak demektir. Bu da tehlikeli ve korkutucu bir durumdur. Ayrıca da onca gün varken Referandumun 12 Eylül darbesinin yapıldığı güne getirilmesi de dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.
Avrupa Birliği, seçmene yönelik olarak, "Çok memnunuz, pakete evet oyu verin" çağrısı, hiçte hayra alamet değildir. Bu AB' nin, demokrasiye ilişkin çifte standartlarının, yeni ayıplı bir belgesidir. Çünkü AB ülkelerinin, mevcut hukuk düzenlerinde, hiçbir siyasi iktidarın, yargı bağımsızlığına böylesi müdahaleleri söz konusu bile edilemez.
12 Eylülde yapılacak referandum, yargı bağımsızlığı açısından çok önemlidir. Çünkü sadece bugünün değil, gelecek nesillerin hukukunu da etkileyecektir. Hazırlanış yöntemi ve zamanlaması itibarıyla, toplumsal uzlaşı ve beklentiler karşılanmamakta, yargı bağımsızlığını mevcut durumdan daha geriye götürmektedir.
Hukuk devletinin, olmazsa olmazı yargıdır. O nedenle de yargının bağımsızlığının ve dolayısıyla tarafsızlığının da sağlanması gerekmektedir. Yasama ve yürütmenin, özgürlüklere aşırı ve belirlenmiş ölçütlerin dışına çıkılması, hukuka aykırı işlem ve eylemlerinin durdurulması amacıyla, bu iki organdan ayrı ve tamamen bağımsız bir organa gereksinim duyulması sonucu yargı ortaya çıkmıştır. Ayrıca yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olmayan ülkelerde, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri yoktur.
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını isteyen, topluma karşı sorumluluk hisseden herkes, referandumda ''hayır'' diyecektir. Çünkü çağımızda, artık yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olsun mu, olmasın mı aşaması bitmiştir. Yargı, bağımsız ve tarafsız olmak zorundadır. O nedenle de gelecekte, mutlaka yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanacaktır. Ancak referandum için, harcanan zaman ve maddi kayıp(150milyon Tl.) asla geri getirilemeyecek, kaybeden de her zaman olduğu gibi siyasetçiler değil, Türk halkı olacaktır.
Diğer yandan Anayasa değişikliğinin, "HAP" şeklinde seçmene sunulması, aslında seçmenin iradesine ipotek koymaktır. Ayrıca seçmen, bu hapı yutarak, hangi derdine çare bulacak, o da meçhuldür. Oysa "HAP YUTMAK" demek: " Başı fena halde belaya giren, ya da girmek üzere olan kişilerin, durumunu anlatan sözdür. Hâlbuki hapı yutması ve iyileşmesi gereken, seçmen değil siyasetçilerdir. O nedenle de seçmen, 12 Eylül' de, Anayasa değişikliğine, "HAYIR" diyerek, bağımsız ve tarafsız, "YARGI" ya sahip çıkmalı, siyasetçilerin, doğru düşünmelerine de vesile olmalıdır.