
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Hepsini dolduracaksın bir uçağa...
Dün, iyi CHP’li olduğunu bildiğimiz bir dostumuzla konuşuyoruz…
Konu elbette CHP’de yaşananlar, olup bitenler…
-“Ne olur? Nereye varır?” şeklindeki sorularımız karşısında, oldukça sıkılmış bir tavır içine girip, “sana bir hikaye anlatayım mı?” sordu önce…
Sorduğumuz sorunun cevabını, hikaye bittikten sonra vereceğini belirterek, başladı anlatmaya…
***
Uçakta, yanındaki hoş bayanla sohbet etmeye başlıyor adam.
Kadın model olduğunu söylüyor.
Adam ise klasik müzik eleştirmeni olduğunu…
Kadın “Benim eski kocam da klasik müzikle uğraşırdı. çok önemli bir sınavı geçemedi. Müziği bırakmak zorunda kaldı. Hep haksızlığa uğradığını söylerdi” deyince adam “Acaba tanıyor muyum?” düşüncesiyle ismini soruyor…
Kadın eski kocasının ismini söylediğinde adam hayretle:
-“"Nasıl unuturum bu ismi. Son derece kötü bir müzisyendi. Sınavına ben girdim.” diyor.
Derken, arka koltukta oturan orta yaşlı bir bayan:
-“Afedersiniz. İstemeden kulak misafiri oldum konuşmalarınıza. Aynı kişiden bahsediyorsunuz ve ben de o ismi çok iyi tanıyorum. O'nun hocasıydım. Son derece başarısız bir öğrenciydi ve benim burnumdan getirdi. Hiç sevmedim kendisini.” Diye sohbete katılıyor.
Adam, genç kadına "Hala birlikte misin?" diye soruyor.
Model olan kadın "Hayır" diyor."Ayrıldık. Kendisini bir pilotla aldattığımı öğrenince,terk etti beni" cevabını veriyor.
-"Bahsettiğiniz isimi çok iyi tanıyorum. Zira o kişi bu uçağın kabin amiridir. Uçak havalanınca pilot kabinine elinde kahvelerle girdi. Kapıyı da arkadan kilitlemiş. Pilotlardan haber alamıyoruz. Galiba kahvelerde uyutan bir madde vardı." Diye feryat ederken, bir anda arka koltukta oturan bir başka adam, kendisinin sözü edilen kişinin psikologu olduğunu, bir başkası, arkadaşı, bir başkası da patronu olduğunu söylüyor.
Uçağın içindeki yolcuların tümü, bir şekilde adamı tanıyor.
üstelik hiç biri uçak biletini kendisi almamış.
Bir şekilde, hepsine aynı kişi tarafından ve değişik kanallar vasıtasıyla uçak biletleri gönderilmiş ve hepsi aynı uçakta bir şekilde özellikle toplanmış.
Olay ortaya çıkarken, bir anda uçak sarsılmaya ve düşmeye başlıyor.
O sırada, adamın Psikoloğu, kilitli pilot kabininin kapısını yumruklayıp, bir yandan da "Ne olur bize bunu yapma. Aslında senin yaşadıklarının tek sorumlusu annen ve baban. Onların baskısı sonucu başına bunlar geldi. İnsanlarla ilişkilerinin sağlıksız sonuçlanmasının tek nedeni onlar" diye bağırdığı sırada uçak tüm hızıyla bir evin üzerine düşüyor.
Uçağın düştüğü evin bahçesinde, tam o sırada yaşlı karı-koca’nın kahvaltı yaptığı ve bu karı-koca’nın da adamın anne ve babası olduğu anlaşılıyor…
Anlayacağınız, adam hayatı kendisine zindan eden herkesi bir uçakta toplayarak, hepsinden tek seferde ve aynı anda intikamını alıyor…
***
CHP’li dostumuz anlattığı bu hikayeyi bitirir bitirmez, “hani sohbetimizin başında soruyordun ya bu işin sonu ne olur? Nereye varır?” diye soruyordun ya, hemen söyleyeyim:
İşin nereye varacağını bilmiyorum. Ne olacağını da bilmiyorum. Doğrusu artık çok umurumda da değil. Ha, bana sorarsan “ne yapmak lazım?” diye, ben tıpkı hikayede olduğu gibi, partinin tüm yöneticileri, muhalifleri ve ne kadar CHP’den geçinen seçilmiş varsa hepsini bir uçağa tıkmak gerektiğine inanıyorum. öyle ya, onlar da bizim hayatımızı yıllardır koltuk kavgaları ve koltuk sevdaları uğruna zindan etmediler mi? Başka da bir çözüm aklıma gelmiyor” dedi.
Sözlerin tamamlanmasının ardından ayrıldık oradan…
Hikayenin CHP ile birleşmesi bize ilginç gelmiş ve ister istemez yüzümüzde bir tebessüm oluşturmuştu.
CHP’li dostumuzun yüzündeki ciddiyet, başından beri olduğu gibi aynen duruyordu…
.....
Niye iplesinler ki?
-Belediye başkan adayını genel başkan belirlerse, o belediye başkanı parti örgününü iplemez.
-Milletvekilini belediye başkanı belirlerse, o Milletvekili partiyi ve örgütünü takmaz.
-İl başkanını belediye başkanı belirlerse, o il başkanı partiyi de, örgütünü de partinin başkanını da umursamaz.
-Parti yöneticilerini milletvekili ya da belediye başkanı belirlerse, o yöneticiler il başkanını hayatta dinlemez.
-Meclis üyelerini belediye başkanı belirlerse, o meclis üyeleri partiye adımını dahi atmaz.
çünkü…
Partide bir yerlere gelenler, önce kendisini o makama getirenlere tabi olur.
Gerisi onu kesinlikle ırgalamaz.
Kendisini o göreve tepeden inme oturtanların haricinde hiç kimseye eyvallah'ı olmaz.
O halde…
-Genel başkanın belirlediği belediye başkanına…
-Belediye başkanının belirlediği milletvekiline…
-Belediye başkanı ve milletvekilinin belirlediği il başkanına…
-İl başkanının belirlediği yöneticiye…
-Belediye başkanının belirlediği meclis üyesine de, kusura bakmayın ama: hiçbir partili çıkıp “benim başkanım, benim vekilim, benim yöneticim” diye sahip çıkmaz…
Buna rağmen sahip çıkanların bir bölümü zaten “Gelen ağam giden paşam” cıdır.
Bir bölümü ise…
Her şeye rağmen partisini düşünen insanlardır.
Ancak…
“önemli olan kişiler değil partimdir” diyen ve yutkunsa da kendisini yukarıda saydığımız şekilde makama paraşütle inlere sahip çıkmak zorunda hissedenlerin de, artık zekâları ve vicdanları ile dalga geçilmemelidir.
.....
Etrafına teslim olanlar…
Koltuğa oturan her kim olursa olsun, çevrelerini sıkı sıkıya sarıp sarmalayanların oluşturduğu çemberden midir bilemiyoruz ama, gerçeği bir türlü göremiyor.
Ya da görmek istemiyor.
çünkü…
çevrelerinde olan insanlar, kendisi ne yaparsa yapsın "Doğruyu yaptınız" diyor.
Meslek yaşamımız boyunca, birçok makam sahibi insanı uyardığımız olmuştur.
Bir tanesi de çıkıp;
-"Doğru söylüyorsun, ben yanlış yapmışım" demedi.
Taa ki, oturduğu koltuğu kaybettikten sonra anladı gerçeği.
O zaman da iş işten geçmiş oldu.
üstelik.
Biz ve bizim gibilerin uyarılarına zamanında kulak asmadığı ve yanlışta ısrar ettiği için kaybetti altında ki koltuğu.
O yüzden, bugünkü yazıyı Eskişehir’i yöneten ve altlarında koltukları olan kişileri bir kez daha uyarmak için kaleme aldık.
Netice itibarıyla…
Koltuklar kimseye baki değil.
Ancak…
Koltuğa oturan, o koltukla mezara gideceğini düşünüyor.
Bu yüzden de, olabildiğince yanlış yapıyor.
Dahası…
Yaptığı yanlışı birileri söylemesine rağmen inanmıyor.
çünkü…
Yanı başında olanlar, her zaman doğru yaptığını söylüyor.
Şimdi bu yazıyı okuyup; "Kimi kastediyorsun?" diye soracaksınız…
Hiç boşuna yorulmayın çünkü yazı o,şu yada bu için yazılmadı.
Zaten her karar veren aynı durumda değil mi ki? İsim verelim…
İnanmıyorsanız bakın Belediyelere, partilere hatta oda ve derneklere.
Hepsinde durum aynı değil mi?
Her yöneticinin yanında sözünü ettiğimiz türden isimler yok mu?
Ve bu yöneticiler bu isimlere sonuna kadar sahip çıkmıyor mu?