
Gürcan Banger
İdeolojiler öldü mü?
Batı ülkelerinde –özellikle Avrupa’da– sol düşünce, işçi eksenli olarak gelişmiştir. Sol partilerin oluşumunda işçi hareketleri ve sendikal faaliyetler etkili unsurlar olarak yer almışlardır. Bu nedenle ağırlıklı olarak 19’uncu yüzyıldan başlayarak, sol çizgide emekçilerin ağırlıkları net olarak belirmiştir.
Türkiye’de kapitalizmin gecikmiş gelişimi nedeniyle; sol düşüncenin sosyal ve siyasal yelpazedeki yerini alması, farklı koşullarda ortaya çıkmıştır. Kısaca; sol düşüncenin Türkiye’de ortaya çıkışı, Batıdakinden çok farklıdır. Bugün ülkemizde solun yaşadığı pek çok sorunun ana kaynağı burasıdır. Solun gelenek sorunları nedeniyle toplumun zihnine yerleşmesinde süreklilik sıkıntıları vardır.
Solun, Türkiye’de emekçi köklerini bulmasındaki sorunlar, sol düşüncenin bazı ülkelere uygun, bazılarına ve bu arada Türkiye’ye de uygun olmadığı biçiminde yorumlanamaz. Yukarıdaki tespit, sadece düşüncenin çıkış noktasının farklarını ifade eder. Yukarıda sözlerimden çıkarılacak sonuç, Türkiye’de ve örneğin Avrupa’da solun farklı gelişim çizgisi izlediğini anlatır. Bugün ülkede siyaset alanında yaşanan pek çok sorun, gerçekte sağ ve sol ayırmadan tüm partilerin ortak sorunları olarak görünmektedir.
Emek-sermaye eksenine göre tanımlanmaları yanında; sağ ve sol partileri ayıran bazı temel faktörler vardır. Sağ düşünce, genelde kendini muhafazakâr görünümlü geleneksel ve yerel değerlere göre konumlandırır. Sağın, statüko esaslı olarak politika geliştirmesindeki ana faktörlerden biri budur. Sol düşünce ise kendini emeğin ortak değerleri, sömürüsüz bir dünya, çevrenin korunması vb gibi evrensel değerlere göre konumlamaya çalışır.
Sol, başta olmak üzere; Türkiye’deki siyasal partilerin kendilerini bu odaklara göre tanımlayıp konumlandırmalarında esastan sorunlar vardır. Bu nedenle; özellikle sol partiler, Batıdaki benzerleri ile eşdeğer bir ideolojik çizgi görüntüsü vermezler.
Hukuksal ve yasal sıkıntılar bir yana; sol partilerin sendikal bağlantıları ve emekçi kesimlerle ilişki ve iletişimleri yok denecek düzeylere inmiştir. Sol partiler, dünyadaki ekonomik ve sosyal gelişimi anlayıp yorumlamaktan hayli uzaktırlar. Dünya sol hareketinden etkileneceklerine, liberal düşünce akımlarının kötü bir yorumcusu olarak yer almayı tercih etmektedirler. Ne ulusal düzeyde, ne de yerel düzeyde çağın getirdiği yeni sorunlara yeni açılımlar ve yeni çözümler getirmenin çok uzağında durmaktadırlar. Batıda sol partilerin çok sağlam bir kurumsal yapıları olmasına rağmen, ülkemizde sol partiler derleme-toplama bir topluluk olma özelliğini aşamamışlardır.
Sol parti, diğerlerinden farklı olarak ideolojik içerik demektir. Ne yazık ki; ülkemizdeki sol partiler, “Artık ideolojiler öldü” yanılsamasına kendileri de inanmışlardır. Hâlbuki ölen ideolojiler değil; ideoloji fanatikliği ve katılığıdır. Bir sol parti, hem ideoloji temelli, hem de yorumlama ve uygulama esnekliğine sahip olmalıdır. Geçtiğimiz yüzyılda ideolojilerin katı kalıplar olduğu gibi yanlış bir anlayış oluşmuştu; bu nedenle kendiliğinden bir ideoloji karşıtlığı ve düşmanlığı oluşmuştu. Bu yanlış fikri düzeltmenin yolu, sol partinin söylem odağına doğru siyasi ideolojiyi tekrar yerleştirmektir.
Toplumun yoksul kesimlerinin sağ partilere, gelişmiş kentlerin ve görece daha varlıklı vatandaşların ise sol düşünce görünümlü partilere oy verme çelişkisini önce doğru anlamak gerekir.