4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

İFTAR SOFRALARI


Ramazan Ayın' da, iftar davetleri artar. Dostlar, iftara davet edilir. Onların davetine gidilir. Birlikte iftar edilir. Bu gelenek, hem insanların birbirlerine yaklaşmalarını sağlar, hem de yardımlaşma ve cömertlik duygularını canlandırır. Ayrıca Ramazanda, iftar vermenin sevabı büyüktür.
  Ayrıca Ramazan ayı, iftarlarıyla, yaşattığımız nadir güzelliklerden biridir. Ramazanda, iftar sofralarında, yoksulların olması, ayrı bir huzur ve ayrı bir renk katar. Bu sofralar o zaman Halil İbrahim Sofrası olur.
             Ramazanda verilen, güya iftar yemeklerinde, siyasetçiler, dair müdürleri, belediye başkanları, yerel yöneticiler, sayılı zengin iş adamları, bürokratlar, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, sofranın başköşesinde, yerlerini alırlar. Oysa Dinimiz ve geleneklerimize göre, iftar sofralarında, başköşesinde, yoksullara yer vermek gerekir.
Vilayet, belediyeler, sivil toplum örgütleri, verdikleri iftar çadır ve yemeklerinde, sıcak bir tas çorbaya muhtaç, yoksul vatandaşlarımız, yok denecek kadar azdır. Ayrıca devletin imkânları ve amaç dışı para ile verilen iftarların, sevap olmadığı da söyleniyor
Nitekim Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, devlet kesesinden verilen iftarların, ''Sevap hanesine yazılmayacağını''belirttikten sonra,"'Bu konu bir gelenek olmuş, devlet adamları, iftar yemekleri veriyor. Ancak devlet kesesinden, verilen iftar, kişinin sevap hanesine yazılmaz. Kişi, kendi parası ile iftar verirse, sevap olan budur. Yoksa devletin temsil ağırlama giderinden, iftar verirsen, hem de şatafatlı iftarlar verirsen, bu sevaba girmez.
''diyerek, iftar yemeklerine açıklık getirdi.
İftar sofraları ve Ramazan ayında, yediğimiz lokmanın, "HELAL" olup olmadığının, muhasebesinin yapıldığı ay da olmalıdır. Çocuklarımıza, yedirdiğimiz lokmanın, helalliği üzerine düşünmemiz gerekiyor.
İftar sofralarında, yedikleri lokmanın helal olup olmadığında, tereddüt eden insanlarımız, yedikleri yemek karşılığını kadar, bir fakire katkıda bulunabilirler. Bu tutumları ile o sofrada, bir yoksulun bulunmasını da sağlamış oldukları gibi, tereddütlerini de ortadan kaldırmış olurlar.
İslam dinine ve geleneklerimize göre, iftar genellikle, yoksul insanlarımıza verilir. O nedenle de İftar ve sahur sofralarında, fakirlere yer verilmelidir. Hatta Belediyelerin, vermiş olduğu iftar yemekleri, yoksul vatandaşlara yönelik olmalıdır.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem:"Ramazan ayında, kim helal kazancından, bir oruçluyu iftar ettirirse, Ramazan'ın, bütün gecelerinde, melekler ona dua eder ve Kadir Gecesinde, Cebrail Aleyhisselâm onunla musafaha eder (tokalaşır). Cebrail Aleyhisselâm kiminle musafaha ederse, onun kalbi incelir ve gözlerinin yaşı çoğalır." Buyurmuştur
Öte yanan, peygamberimiz,"Ramazan ayında, kim helal kazancından bir oruçluyu iftar ettirirse, Ramazan`ın, bütün gecelerinde, melekler ona dua eder ve Kadir Gecesinde Cebrail Aleyhisselâm onunla musafaha eder (tokalaşır). Cebrail Aleyhisselâm kiminle musafaha ederse, onun kalbi incelir ve gözlerinin yaşı çoğalır." demişti
Dinimiz, iftar sofralarını, özellikle muhtaç olanların, fakir fukaranın çevresinde oturduğu ve zenginlerin de ellerindeki imkânlarını paylaştığı alanlar olarak değerlendirir, Ancak bugün bazı iftarların, farklı imkânlar, hatta devlet imkanlarıyla,şatafatlı iftar şölenlerine dönüştürüldüğüne de tanık oluyoruz.
Elbette gösterişten uzak, dinimizin gerektirdiği şekilde, helal lokma ile iftar veren kişi/kişiler de var. Bu insanlarımız için, önemli olan, maddi değil, manevi zenginliktir. Nitekim Cumartesi günü, bir insanımız, vermiş olduğu geleneksel, iftar yemeğinde, dostları ile buluştu. Geniş bir katılım vardı.
İftar sonrası yapılan sohbetlerde, iftarın ve orucun, şefkat ve merhamet, sevgi ve paylaşma gibi, erdemler noktasında, insanları nasıl birleştirdiğine de tanık olurken, İftar veren dostumuzun ve dostlarının, mutluluğu sözlerine ve yüzüne yansıdı.
Bu tür verilen İftar yemekleri, diğer varlıklı insanlarımıza, örnek olur mu bilinmez ama Eskişehir' de, İftar yemeklerini, genellikle de vilayet, belediyeler ve sivil toplum örgütleri tarafından veriliyor. Hâlbuki iftar yemeklerini, kurum/kuruluşlar değil de varlıklı insanlarımız vermelidir. Dinimiz ve geleneklerimizin, gereği de budur.
Ayrıca iftar vermek için, varlıklı olmak şart değildir. Peygamber efendimiz, (Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. O oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir) buyurunca, Eshab-ı kiramdan bazıları, bir oruçluyu iftar ettirecek kadar zengin olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben peygamberimiz, (Bir hurmayla iftar verene de, yalnız suyla oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevap verilir) buyurdu.
Ne mutlu helal lokma ile iftar verenlere ve iftar yapanlara...

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi