1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İnsanlar bunaldı be arkadaş!

Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri...
Başkan adaylarının etrafında iştahla koşturan ve çalışanların dışında kim varsa resmen bunalmış.
Kimle konuşsak, aynı şeyi söyleyip "Bitse de kurtulsak arkadaş!"diyor.
Gelen gidenden, telefonlardan, araya konulan adamlardan yılmış hepsi...
-"Bakacağız-edeceğiz" sözleri de çok etkili olmamış ki, günlerdir ayakları bir türlü kesilmemiş işyerlerinden...
Öyle anlar gelmiş ki, işyerinde oy istemek için gelen her ekibin birer elemanının, aynı anda oturduğu ve hepsinin de oyunu talep ettiği durumları yaşamışlar.
Ne yapacaklarını, nasıl davranacaklarını bilemez hale gelmişler kısacası...
Birine "Tamam" dese, diğer tarafı küstürecek...
Birine "tamam size oy vereceğim" dese, diğer tarafın taraftarları alışverişi kesecek.
Birine "Sizinleyim" demeye kalksa, diğer taraf neredeyse hain ilan edecek.
İyi de! Yarışın her iki tarafta da kıramayacağı, alışveriş içinde olduğu, geçmişte çok yardımlarını gördüğü insanlar var...
Yarışın her iki tarafında, ricasını kıramayacağı, sözünden çıkamayacağı, "Kusura bakma" diyemeyeceği aracı insanlar var...
Öylesine bıkmışlar ki olup bitenden, sormayın gitsin!
Gelen giden, araya giren, telefon eden, destek ve oy yerine para istese, hiç düşünmeden çıkartıp verecekler.
O denli Sıtkı sıyrılmış hepsinin...
Anlayacağınız, "size hizmet edeceğiz" diye çıkılan yarış, kendilerine eziyet sürecine dönmüş adeta...
"En iyi hizmeti biz veririz" diye çıkılan yol, üyelerin burnundan getiren bir hal almaya başlamış.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Fark olmayacaksa, orada kimin oturduğunun ne önemi var?


Sayın Kılıçdaroğlu...
"Yerli kömürü çıkarmayıp el alemin kömürünü getirene asla ve asla oyunu verme. Babanın dedenin hatırı için, onun verdiği mücadele için, milli kurtuluş savaşı için oyunu verme. Milli sermayemizdir kömür. Enerji lobisine, yabancı kömür lobisine Türkiye'yi teslim etmişseniz Türkiye'nin adamı değil lobicilerin adamısınız." gibi sözler ediyorsan...
Türkiye'nin var olan kömürünün çıkartılmasını ve bu kömürün enerjide kullanılmasını tavsiye ediyorsan...
Bu sözlerin hemen arkasından "Yalnız! Bu kömürleri çıkartıp enerjide kullanırken verimli tarım arazilerini yok etmeyeceksin. Yerleşim yerlerinin ortasına maden ve santral kurmayacaksın. Kötü teknolojilerle havayı-suyu kirletip, insanların sağlığıyla oynamayacaksın." Diye eklemiyorsan...
Yani...
Söylediklerin yukarıdaki haliyle kayıtlara geçiyorsa...
Birileri de çıkar "Sen böyle istemiyor muydun? İşte biz de tam da söylediğini yapıyoruz. Yerli ve milli kömürümüzü çıkartmak ve bu kömürden elektrik üretmek için Alpu'ya Termik santral kuruyoruz" der ve haklı çıkar...
Hatta...
AK partinin il başkanı çıkıp, sizin bu sözlerinizi hatırlattıktan sonra "Hiç bir sözünüz, hiç bir haliniz tarafımızda muteber değildir." der ve haklı çıkar...
Dahası...
Bugüne kadar, Eskişehir'de kurulacak termik santrale karşı mücadele verenlere güzel bir gol atmış olursunuz...
Demek ki neymiş?
İnce eleyip sık dokumadan, üzerinde detaylı ve çok yönlü çalışılmadan, ayakları yere basmayan, sadece eleştiri adına söylenen sözler, bir gün söyleyeni, kendi sözleriyle karşı karşıya bırakabilirmiş...
Şimdi bu yazıyı okuyup da "Ne olmuş canım! Başta Erdoğan olmak üzere AK Partililerin tamamı bugün söylediklerinin yarın tam tersini söylüyorlar. Onlarınki görülmüyor da Kılıçdaroğlu'nun bu söylediklerine mi gelip takıldınız?" diye düşünenler olabilir...
Aslında bizim de tam olarak söylemek istediğimiz bu...
Bir fark olmayacaksa, oralarda kimin oturduğunun çok da önemi yok hani!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bundan sonra dönene selam verenin!


Bektaşi halkla hiç ilgilenmez hatta kimseye selam vermez, devamlı içermiş.
Yine ayyaş ayyaş dolaşırken bir bilgeyle karşılaşır.
Bilge ona uzunca nasihat eder, insanlara selam vermenin ne kadar önemli olduğunu anlatır.
O günden sonra Bektaşi keçi görür selam verir, ağacı görür ona selam verir, havada uçan kargaya selam verirmiş.
Yoldan geçmekte olan değirmenciyi görür ona da selam verir ve "beni değirmenine götür un nasıl olur merak ediyorum" der.
Değirmenci kabul eder ve değirmene giderler.
Bektaşi değirmenin kapısına selam verir ve incelemeye başlar ve incelediği değirmenin her parçasına selam verir.
Dönmekte olan değirmen taşı dikkatini çeker ve selam vererek incelemeye başlar; bu arada ceketi, un öğütmek için dönen taşların arasına sıkışır. Ceketini çeker lakin gücü yetmez ve yere düşer. Ezilip ölmekten canını zor kurtaran Bektaşi:
-"Bundan sonra dönenlere selam verenin taa..." diye basar küfrü...
Siyasetin eski tadı tuzu yok.
Sağ-Sol diye bir kavram neredeyse kalmadı.
Sağcı olarak bildiğiniz çoğu insanı Sol'da, Solcu olarak tanıdığınız insanları sağ partilerde görmek artık kimseyi hiç de şaşırtmıyor.
Ancak...
Şöyle de bir durum var...
Parti ve fikir değiştirenler, terk ettikleri fikirleri ve partilerinde "hain" olurken, değiştirdikleri fikir ve gittikleri partilerinde ise çok da baş üzerinde tutulmuyorlar.
Hatta.
Ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranabilme gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorlar ki, bu durum da karizmalarını bir hayli etkiliyor.
Yukarıdaki fıkra misali...
Dönene selam vermeye yemin edenlerin hışmına uğruyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi