
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
İSLAMOFOBİ!
Avrupa İslamofobi Raporu”na göre, İslamofobi, Avrupa Birliği’nin, demokratik düzeni, sosyal barışı ve değerleri için olduğu kadar, farklı kültürler, dinler ve milletlerin bir arada yaşamasına yönelik, büyük bir tehdit haline geldi
Yine rapora göre, Rusya’dan Portekiz’e, Yunanistan’dan Letonya’ya kadar hemen hemen tüm Avrupa kıtasını kapsayan, 2016 Avrupa İslamofobi Raporu’nda, ortaya çıkan bulgulara göre eğitim, istihdam, medya, siyaset, yargı ve internet gibi, farklı alanların tamamında, İslamofobi, ciddi ve gözle görülür, bir artış göstermektedir.
Avrupa’daki Müslümanların, özellikle gündelik yaşamlarında, daha da görünür hale gelmiştir. Bugün gelinen noktada, İslamofobi artık Müslümanlara yönelik, sadece retorik bir nefret söylemi olma eşiğini çoktan aştı ve okul, iş yeri, cami, toplu taşıma araçları ve sokakta Müslümanlara, yönelik fiziki saldırılarda kendini gösteren, somut bir düşmanlık halini aldı.
Müslümanların, ya da İslam dininin, makul bir şekilde eleştirilmesi ile Müslümanlara, yönelik nefret söylemleri üreten, İslamofobik tutumlar, birbirinden net bir şekilde ayrılmalıdır. Dolayısıyla da Müslümanlara ve İslam’a yönelik, makul eleştiriler İslamofobik olarak değerlendirilemez.
Ayrıca Müslümanlar, hem içeride, hem de dışarıdaki düşman olarak görülmektedir. Batı toplumlarında Müslümanların kendileri ile eşit haklara sahip vatandaşlar olmadıklarına dair geniş bir kabul vardır.
ötekileştirme ve ayrımcı muameleye tabi tutmak, Müslümanların şeytanlaştırılması ile beraber yürümektedir. Böylesine derin bir güvensizlik ve düşmanlık ortamı, Müslümanlara yönelik fiziksel saldırılar ve siyasi kısıtlamaların yapılmasına olanak sağlamakla kalmayıp normalleştirmekte ve savunulur kılmaktadır
Avrupa şehirlerinde, minarelerin yasaklanması, ya da Müslümanların ifade özgürlüğünü kısıtlayan diğer tüm düzenlemeler, bu tespiti doğrulamaktadır. Dolayısıyla medya ve toplumun geniş kesimlerinin siyasetçilerin, bu tür kararlar almalarını kabul ettiği ve desteklediği bir ortamda, Müslüman mülteci veya göçmenlerin, Avrupa’ya, gelmesine karşı ortaya çıkan, bu güçlü muhalefet şaşırılacak, bir durum olarak görülmemelidir.
Müslüman olduğu belli olan kadınlar, birçok yerde toplumsal olarak dışlanmış durumdadır. Eğitim ve istihdam alanında olan ayrımcılık, başta olmak üzere, Müslüman kadınlara karşı nefret suçları, sonucunda, Müslüman bir kadının sokakta saldırıya uğrama oranı, Müslüman erkeklere göre yüzde 70 civarında daha yüksektir. Saldırıya maruz kalan kadınlar, üzerinde telafisi zor izler bırakmaktadır.
Aslında asırlardır Batı ülkelerinde İslamofobi vardı. Nitekim Haçlı seferleri ile İslam yok edilmek istenmiştir. Haclı seferlerin hazırlanmasında Papa II. Urben ve Papaz Piyer Lermit başlıca rol oynadılar. Ancak Haçlı Seferleri, bugün terör örgütlerinin verdiği zararı vermedi.
Batı ülkelerindeki insanlar, çeyrek arayla gelen iki büyük savaştan, gözleri korktu. Bu korku içinde, paktlar ve İttifaklar oluşturuldu. Siyasetçiler, “Barış” kavramını söylemlerinden düşürmediler. Hatta savaş yapmamak üzere yemin ettiler. Bu durum, politikacıların elini kolunu bağladı.
Batı ülkeleri, savaşın yerini alabilecek, dünyaya yönelik politika, strateji ve senaryolarını yürütebilecekleri, özellikle de dünyadaki çıkarlarını koruyabilecekleri, şiddete yönelik bir arayış içine girdiler. Sonuçta da “TERöR” denen belayı buldular. Böylece dünyada, savaşların yerini de terör aldı.
Bugün dünyada, özellikle de İslam dünyasında, El kaide, DAİŞ, El Nusra, Taliban, Boko Haram, PKK, PYD gibi, terör örgütlerinin arkasında, Batı ülkeleri var. Bu terör örgütleri ile halkın, tabiriyle bir taşla, dört kuş vuruyorlar.
-Terör örgütleri ile Haçlı Ordularının, veremediği zararı, İslamiyet’ e veriyorlar.
- İslam ülkelerindeki petrol, doğalgaz gibi, doğal zenginleri istedikleri gibi kullanıyorlar.
- Ellerindeki demode silahları, İslam ülkelerine pazarlıyorlar.
-Ayrıca, Ortadoğu ile birlikte, Kafkas ve Orta Asya’ nın, zengin enerji kaynakları, Batı tarafında kontrol altında tutulmak isteniyor. Bu nedenle de Batı ülkeleri, bu bölgelerde kilit durumuna gelen, güçlü bir Türkiye ve başka bir ülke istemiyorlar.
İçinde bulunduğumuz çağda, insanlar, kalleşçe öldürülüyor, toplumdaki herkes hedef alınıyor. Günahsız insanlar pusuya düşürülerek, hayatına son veriliyor.İnsan hakları savunucusu, emperyalist ülkeler de dünyadaki çıkarları için, terör örgütlerini kullanıyorlar. Batı ülkelerinin farklılıklara, özellikle de Müslümanlara, saygı ilkesine meydan okuyan tutumu, endişe ve kaygı vericidir.