1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak...

Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi. Bir kadının, elinde bir kâğıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
- Beni tanıdın mı oğul? Dedi. Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir olgum var; devlet demiryollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine ise almamış…Ne olur bir kere de siz söyleseniz.
Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı... Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle :
- Oğlunu almadılar mı? Dedi. Ben tavsiye ettiğim halde mi almadılar mı? Ne kadar iyi olmuş... çok iyi yapmışlar... İste Cumhuriyet böyle anlaşılacak...
Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu. Ve Atatürk adeta vecd (çoşku) dolu bir sesle:
- işte Cumhuriyetten beklediğimiz netice... Diyordu.
Biz bu diyalogun üzerinden, neredeyse bir asır geçmesine rağmen, bugün hala liyakat ve liyakatsizliği konuşuyoruz…
Bugün hala, Bakanların, vekillerin, iktidar aktörlerinin devlete yerleştirdiği niteliksiz insanları konuşuyoruz.
Biz bugün hala, KPSS sınavında en yüksek puan alanların mülakatta elenip, yerlerine torpil ile en düşük puanı alanların devlet kadrolarına alındığını konuşuyoruz.
Ve biz bugün hala…
 Bundan bir asır önce “İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak” diyen o dahi insanı bir türlü anlayamayan ve anlamak daistemeyenleri konuşuyoruz…


.....


Hangisi övgü ve takdiri hak ediyor sizce?


Para kazanmak ile para harcamak ayrı ayrı kavramlardır…
Para kazanmak ticarettir.
Para harcamak ise kültür…
Para harcarken keyif almak ancak kültürle mümkündür.
Kültürü kısıtlı insanlar çok parası olsa da aslında fakir insanlardır.
çünkü…
Kazanılan parayı harcayacak kültürden yoksundurlar.
O yüzden…
Para biriktirebilmek kadar, o parayı harcayabilecek kültürü de biriktirmek gerekir…
Kısacası…
önemli olan, toplumda “kazanıyor ki harcıyor. Helal olsun!” denilen biri olabilmektir…
Söz konusu yazı ile her ne kadar birilerini kastetmemiş olsak da, yazıyı okuduğunuzda, aklınıza çevrenizde var olan birileri mutlaka gelmiştir…
Muhtemelen önce: para kazanmayı becerip, harcama kültürünün zerresi bile olmayanları…
Ardından da…
Hem para kazanıp, hem de kazandığı parayı harcarken keyif aldığını bildiğiniz çevrenizdeki
insanları düşünmüşsünüzdür?
Ne dersiniz?
Hangisi daha çok övgüyü ve takdiri hak ediyor sizce?


.....


Huylu huyundan vazgeçmiyor işte!


CHP bundan yıllar önce gençlerden oluşan bir ekip kurmuş.
Bu ekip, kendine görev edinmiş.
Adalet Bakanlığından izin alıp,Türkiye’nin her yerinde ki cezaevlerini dolaşıyorlar.
İçlerinde doktor, psikolog, Avukat falan da var.
Kenarda köşede kalmış, arayanı soranı olmayan insanları bulup, onlarla cezaevinde sohbet ediyorlar.
İşte bir Cezaevinde, Hizbullah davasından mahkum olmuş biriyle de görüşmüş bu ekip.
Ziyaret edip, halini, hatırını, isteği olup olmadığını sormuş.
Uzun uzun sohbet etmişler cezaevinde.
Hizbullah davasından tutuklu mahkûm çok şaşırmış bu işe…
Nasıl şaşırmasın ki?  40 yıl düşünse CHP’lilerin kendini cezaevinde ziyaret edeceği aklına gelmez.
Başta biraz temkinli yaklaşmış ziyaret eden CHP heyetine.
Sonra bakmış, ziyaret eden CHP’li heyet samimi, başlamış uzun uzadıya sohbet etmeye.

HHH

Ziyaret sonuçlandığında Hizbullah davasından tutuklu olan şahıs çok etkilenmiş.
Almış kağıdı kalemi eline.
CHP Genel başkanına bir mektup döşenmiş.
Mektubun birinci sayfasında, niçin cezaevinde olduğunu yazmış.
İkinci sayfada, CHP’li gençlerden oluşan ekibin  bu ziyaretinin kendisinde büyük bir şaşkınlık ve hayranlık yarattığını anlatmış.
üçüncü sayfada da;
-"Ben, mücadele verdiğim fikir yüzünden buradayım. Ama benimle aynı fikre sahip olanlar bile gelip ziyaret etmedi beni. Sadece sizin partinizin gençleri geldi. Ben de karar verdim, artık CHP’liyim." demiş.
Demiş demesine ama mektubu henüz bitmemiş.
Artık CHP’li oldu ya!
Mektubun 4’ncü sayfasından, son sayfası olan 10’ncu sayfasına kadar başlamış klasik CHP’li gibi eleştirilerini şu şekilde sıralamaya:
-"Şunu niye partiye aldınız?, Bu konuda niye böyle dediniz?, Şu konuda niçin böyle davranıyorsunuz? Niçin doğru dürüst politika üretemiyorsunuz?"
Anlayacağınız…
CHP’li olur olmaz, CHP’lilerin en büyük özelliği olan “Eleştiri ve muhalefet” özelliğini otomatikman kapıvermiş.

HHH

Evet…
Eleştiri ve muhalefet CHP’lilerin en büyük özelliği…
Partide eleştirecek mutlaka birilerini buluyor CHP’liler…
Bu çoğunlukla kendi partisinin genel başkan ve genel merkez yönetimi oluyor.
Bu olmasa, kendi milletvekili ya da belediye başkanını eleştiriyor…
öyle ki…
CHP’nin içinden çıkıp, ülke genelinde büyük bir hayranlık uyandıran isimler bile, kendi partililerine yani CHP’lilere yaranamıyor.
Tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu gibi…
Şimdi bu da nereden çıktı? Diye soracaksınız…
hemen söyleyelim.
CHP’de kongreler süreci başlıyor ya, işte bu süreç öncesinde İstanbul’da bazı gruplar “Bu Ekrem İmamoğlu partiyi ele geçirecek” diye bir araya gelmeye başlamış.
Ekrem İmamoğlu’nun partiyi ele geçirmemesi için delege seçimlerine daha ciddi asılma kararı almış…
Amaçları ise Ekrem İmamoğlu’nun partideki gücünü tamamen ortadan kaldırmakmış…
Ne diyelim?
Huylu huyundan vazgeçmiyor işte!


......


Biraz da gülmek lazım


Bir kadının bir süreliğine iş seyahati için İngiltere ye gitmesi gerekmektedir. Kadının kocası eşini havaalanına kadar götürür. Karısı:
- "Teşekkür ederim kocacığım, senin için İngiltere’den ne getirmemi istersin?" diye sorar.
Adam güler ve yanıtlar:
- "Bir İngiliz kızı istiyorum hayatım..."
Kadın sessiz bir şekilde kocasından ayrılır ve yola çıkar. 2 hafta sonra adam karısını tekrar hava alanından almaya gider ve sorar:
- "Hayatım gezin nasıldı?" Karısı:
- "Teşekkür ederim hayatım çok güzeldi." Adam:
- "Peki hediyem nerde?" Kadın:
- "Ne hediyesi?" Adam:
- "Hani bir İngiliz kız istemiştim ya..." Kadın:
- "Haa hatırladım, evet elimden geleni yaptım, şimdi biraz beklememiz lazım kız olup olmayacağını görmek için..

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi