4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

KADINLAR TOPLUMUN MİMARI

                          
           Dünyada ve ülkemizde, 8 Mart günü, Kadınlar Günü, olarak kutlanır
           Dünya Kadınlar Günü, ilk kez 1800’lü yıllarda, bir tekstil fabrikasında, daha iyi çalışma koşulları için, greve giden kadın işçilerin, fabrikaya kilitlenmesi arkasından da çıkan, yangında, fabrika önünde kurulan, barikatlardan kaçamayarak, ölmeleriyle gündeme geldi.
           Aslında kadınlara özgü, bir günün var olması düşüncesi, ilk kez, 26-27 Ağustos 1910’da Kopenhag’da, düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında, ortaya atıldı ve kabul edildi. Birçok ülkede, her yıl kutlanmaya başlandı. 
           Her yıl 8 Mart kadınlar günü;  kadınlara karşı, sömürünün, ırkçılığın, cins ayrımcılığının, erkek egemen değerlerin, kaderin, töre cinayetlerinin, tecavüz, gasp, taciz, baskı ve aşağılanmanın, sorgulandığı bir gün de olacaktır.
           Ayrıca bugünde, kadınlar için, konferans, gösteri ve eğlence gibi, çeşitli etkinlikler düzenlenecek, kadınlar arası dayanışma, birlik ve beraberlik vurgulanacak. Ayrıca tüm kadınların, eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu, yaşam özlemleri ve istekleri dile getirilecek.
          çağımızda, kadınlar zor durumdadır. Nitekim Dünyadaki işlerin, %66'sı kadınlar tarafından görülüyor. Buna karşın kadınlar, dünyadaki toplam gelirin, ancak %10'una sahipler. Dünya'daki mal varlığının ise % 1'ine sahipler.
           Türkiye’ de,,37 milyon 671 bin kadın nüfusu var. Toplam nüfusunun, yüzde 49,8’ini kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının, insan haklan sorunları giderek artmaktadır. Kadınlar, her gün şiddet ve cinayetlerle karşılaşmakta, çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmakta ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır.
             ülkemizde, kadına şiddet, toplum sağlığını tehdit eden boyuttadır. Bir an öne önlem alınmalıdır. Ayrıca kadına şiddet, her yönüyle, insan hakları ihlalidir.O nedenle de kadına şiddettin önlemesi için, toplumun, her kesim, bu sorun ile mücadele için, caba harcamalıdır..
         Kadına yönelik, şiddetin temelinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı yatmaktadır. Kadınlar, eğitim, sağlık, çalışma hayatına ve karar alma mekanizmalarına katılım gibi pek çok alanda ayrımcılığa uğramaktadır.
            Türkiye’de, kadın erkek eşitliği ilkesi, yasal düzenlemelerle güçlendirilmiştir.   Büyük önder Atatürk, kadına, 3. Nisan 1930’ da, belediye seçimlerine katılma, 5 Aralık 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkını verdi. 1935’teki ilk seçimlerde, TBMM’ ye 18 kadın girdi. Türk kadını, siyasi haklarını, Batılı ülke kadınlarından, çok kolay elde etti. Ancak yasal düzenlemeler yaşama arzu edilen boyutta geçirilemedi.
.            Ayrıca tarih boyunca, Türk kadını, hayatın her safhasında, erkeklerin yanında, her türlü sorumlulukları paylaşmıştır. Ayrıca tarihte, Türkler’ de, kadın, erkek konumu eşitti.       
             Nitekim geçmişte, devlet yönetiminde, Hakan ile Hatun’un, ortak karar verdikleri biliniyor. Bir yazılı emre, yalnızca, "Hakan emrediyor ki" sözleriyle başlamak, o emre boyun eğmemek için, geçerli bir nedendi. "Hakan ve Hatun emrediyor ki" ifadesi, buyruğun geçerli olduğunu gösteriyordu. Hakan, tek başına, bir elçiyi kabul etmiyordu. Şölenlerde, kurultaylarda, ibadetlerde, ayinlerde, savaş ve barış meclislerinde, Hakan ve Hatun birlikte yer alıyorlardı. Bugün Türk kadının, her alanda olduğu gibi, siyasi alanda da, tarihteki bu konumdan çok uzaktır.
         Türk kadını, Kurtuluş Savaşında, erkeği ile birlikte cephedeki yerini aldı. Vatanın kurtuluşunda ve bu günlere ulaşmamızda, hak sahibi oldu.
           Nitekim ATATüRK” “ Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından, fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan, hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."demiştir.
            Ayrıca, kadınlar, ülke nüfusunun yarısını teşkil etmelerine rağmen, gerek TBMM’ de, gerekse belediye meclislerinde, yeteri kadar temsil edilmiyorlar. Ayrıca Türkiye’de, her 10 yöneticinin, ancak biri kadındır. İşveren konumundaki, her 100 erkeğe karşın, 2 kadın var.            
              öte taraftan Türk kadını, İyi bir eş ve iyi bir anne olmak yanında, modern kadın, bir taraftan evine çeki-düzen veren, temizliğini ve ihtiyaçlarını karşılayan, "iyi bir ev hanımı" olurken, diğer taraftan da eğer çalışıyorsa, işini özenle, gayret ve istekle yürüten, "iyi bir üretici" olma sorumluluğunu taşımaktadır.
            Türk toplumunun, ailelerin, mimarı ve direği olan kadın, birey olarak dikkate alınmadıkça, sadece korunmaya muhtaç bir konuma konuldukça, kadın erkek eşitliğinden ve demokrasiden, söz edilmesi de mümkün değildir.
               Kadınlar, günü kutlu olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi