4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

KAVRAM KARGAŞASI!

İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Nihat Taşkın ve Mehmet Ali Pekgüzel 'in hazırladığı ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 2 bin 455 sayfalık iddianamede, Ergenekon terör örgütünün yönetici ve üyelerinin örgütü, "Derin Devlet" kabul edip dışa karşı da bu şekilde gösterdikleri ifade edildi. "Yasal dayanağı bulunmayan, esasen bir hukuk devletinde yasal olarak bulunması da mümkün olmayan bu örgütlü yapı, Anayasal kurumların yetki ve sorumlulukların hiçe sayarak devlet adına, devlet ve millet yararına hareket ediyormuş görüntüsü vermeye çalışmaktadır. Bu yöntemle, kamu kurumların baskı altına alıp devlet yönetiminde etkili olmayı, sivil toplum kuruluşlarını da örgüt amaçları doğrultusunda yönlendirmeyi amaçladığı belirlenmiştir" denildi.
Elbette devletin, ilgili Kurum/kuruluşlarının bilgisi dışında kurulan örgütlerin, "Derin Devlet "olması mümkün değildir. Varsa böyle bir örgütlenme mutlaka önlenmeli ve mensuplarına da caydırıcı cezalar verilmelidir. Ancak bu alanda, yıllardır kavram kargaşası yaşandığı da ortadadır. Aslında son yıllarda, "derin devlet " le ilgili tartışmalar, insanımızın kafasında ikilem yarattı. Bu alanda, ağzı olan konuşuyor. Her siyasi cinayet sonrası olduğu gibi, Hrank Dink' in öldürülmesinden sonra da derin devlet, gündeme getirildi.
Oysa dünyadaki tüm ülkelerde, "derin devlet" kavramı vardır. Ülke çıkarlarını korumak ve kollamak içinde, örtülü olarak sürekli gündemdedir. Ancak ülkemizde ise siyasi iradenin, hataları veya toplum tarafından kabul görülmeyen olaylar, dış ve iç şer odakların senaryoları, sürekli 'DERİN DEVLETE ' mal edildi.
Ayrıca Türkiye' de bazı kesimler derin devleti TSK ile eşdeğer tutma gayreti içinde oldu. Oysa derin devlet, devletin üst kademesinin; Cumhurbaşkanı, MGK, TSK Komuta kademesi, MİT, Başbakanlık gibi devletin milli siyaset belgesini hazırlayan ve bunun uygulanması için gerekli tedbirlerin almasını sağlayan kurumların oluşturduğu; yasalarda yeri olmayan ancak teamül denilen alışagelinmiş kurallar çerçevesinde, Devletin bekası, milli birlik ve beraberliğin bütünlüğü için çalışmaların tümünün organize edilmesi tüm bu kurumların mutabakatı ve anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez kuralları dahilinde yapılır ki yapıcı şema bütününe literatürde derin devlet denir.
Hülasa, derin devlet, devletin, kendi kendisini koruma refleksidir. Derin devlet, zaten devletin bir uzvu, unsurudur. Derin devletin görevi, devletin bekasını sağlamaktır. Onu "derin"e iten, meşruiyetini şüpheli hale düşüren sebep, demokratik devlet işleyişinden koparak, kendi başına çare üretmeye kalkışmasıdır.
Ayrıca derin devlet adına yapılan olayları ve cinayetleri önlemek için, ülkede devlet boşluğuna meydan verilmemelidir. Yani devlet, her alanda görevini eksiksiz yapmalı, hiçbir gelişmeyi, icraatı ve olayı, seyrine bırakmamalı, sürekli kontrolü altında tutmalıdır.
Ayrıca Türkiye'de, derin devlet yok. Derin çeteler var. Son yıllarda Türkiye' de, kendilerini derin devlet diye satmaya çalışan, birtakım birimler vardır ama bunların bazıları tamamen ve kısmen çete halini almıştır. Hatta bunların bazıları, başka ülkelerin gizli servislerin denetimine girmiştir.
Derin devletle ilgili, dünyadaki uygulamalar, demokratik şeffaflığın artırılması, karar alma süreçlerinin şeffaflaştırılması, devlet otoritesini kullananların olası eylemlerinin tahmin edilebilir hale gelmesi, devlet icraatlarının, kamuoyu denetimine tamamen açılması; demokratik kültürün, geliştirilmesi yönündedir.
Elbette Türkiye'de de rejimi, istiklalimizi, ülkemizin menfaatlerini, korumak ve kollamak için, tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de, "DERİN DEVLET" stratejileri olacaktır. Problem, "DERİN DEVLET" değildir. Bu kavramın anlamını bilmeyen, yanlış kullanan veya şahsi çıkar ve amaç için kullanmasına da, zemin hazırlayan, fırsat ve izin veren, siyasi otorite ve kurum/kuruluşlardır.
Öte yandan son yıllarda, yalnız derin devletle değil, diğer ortak değerlerle ilgili de kavram kargaşası yaşanıyor. "ULUSALCILIK", "MİLLİYETÇİLİK","ATATÜRKÇÜLÜK" "KUVA-İ MİLLİYE", "ERGENEKON" ve "İSLAMİYET" gibi unsurlar, Türk milletinin ortak değerleri ve var oluş nedenleridir. Ancak yıllardır, bu kavramları kalkan yapanlar veya olumsuz her olayın nedenleri olarak göstermek isteyen, hatta bu unsurları sorumlu tutan kesimler var. Bilinmelidir ki bu unsurları, çıkarları doğrultusunda kalkan yapanlar veya erozyona uğratmak isteyenler, Türk milletinin düşmanı olup, ayrıca da ihanet içindedirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi