
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Kim siyasi mevzi sahibi olabilmiş ki?
-Yılmaz Sezer Eskişehirspor kulüp başkanıydı…
Taraftarın sevdiği bir isimdi.
Siyasette şansını dedi.
Bağımsız aday oldu.
5 bin oy ancak alabildi.
Sadece Eskişehirspor kendisine siyasi mevzi kazandırmaya yetmedi.
-Aydın Begiter Eskişehirspor kulüp başkanıydı.
Başarılı bir iş hayatı vardı.
Taraftarın tanıdığı ve sevdiği bir isimdi.
Şansını siyasette denemek istedi.
Anavatan Partisi’nden milletvekili adayı oldu.
Yeterli oyu alamadığı için seçilemedi.
Sadece Eskişehirspor kendisine siyasi mevzi kazandırmaya yetmedi.
-Halil ünal kulüp başkanıydı.
Şehirde tanınırlığı en fazla isimlerden biriydi.
Şansını siyasette denemek istedi.
ANAP ve DYP’nin birleşmesi ile ortaya çıkan Demokrat parti’den milletvekili adayı oldu.
Parti barajı dahi aşamadı, ünal seçilemedi.
Sadece Eskişehirspor kendisine siyasi mevzi kazandırmaya yetmedi.
-Fethi Heper Eskişehirspor’un efsane kaptanıydı.
Eskişehir’in en tanınmış ismiydi aynı zamanda.
çarşıya çıktığında gösterilen sevgiden dolayı adeta trafik kilitleniyordu.
Şansını siyasette denemek istedi.
Belediye başkanlığına, üstelik de dönemin iktidar partisi Anap’tan aday oldu.
Fakat seçimi kaybetti…
Sadece Eskişehirspor kendisine siyasi mevzi kazandırmaya yetmedi.
Eskişehirspor’da başkanlık yapan Zeki ünal, yöneticilik yapan Atilla Aytek de siyasette şanslarını denediler, ama tıpkı diğerleri gibi seçilemediler…
Zira…
Siyaset ve Futbol’a hep ayrı kulvarlar gözüyle bakıldı Eskişehir’de…
Bu kulvarları birleştirmek suretiyle siyasette mesafe almayı hedefleyenlerin hiçbiri siyasette hedefi tutturamadı.
Bakın daha düne kadar Eskişehirspor’un yanında olan, kulübün her başı sıkıştığında aradığı tek isim olan Kazım Kurt’un bile ismi camiada anılmaz oldu…
Şu sıralar AK partiler keşfetti Eskişehirspor’u…
Yarın onlar da büyük ihtimal tarihsel gerçekle karşılaşacaklar.
Muhtemelen…
Eskişehirspor üzerinden siyasi hesabın tutma şansı olmadığını onlar da görecek.
.....
Her ikisi de…
CHP Büyükşehir Belediye Başkan adayı Yılmaz Büyükerşen…
AK parti Büyükşehir belediye Başkan adayı Burhan Sakallı.
Her ikisi de temiz bir seçim kampanyası yürüttü (En azından şu güne kadar)
Her ikisi de güzel bir performans ortaya koydu.
Her ikisi ciddi çaba harcadı.
Her ikisi de seçim argümanlarını ve sosyal medyayı iyi kullandı.
Her ikisi de nezaket ve zarafeti elden bırakmadı.
Her ikisi de iftiralara müracaat ederek seçim sürecini çirkinleştirmedi.
Her ikisi de birbirini aşağılayıcı dil kullanmadı.
Kısacası…
Her ikisi de elinden geleni yaptı…
O yüzden biri seçilmeyi hak edecek, diğerine ise yazık olacak…
.....
Hikaye doğru söyler…
Bu tür hikâyeler yazmak pek âdetimiz değildir ama aşağıda okuyacağınız bir anlamda bu yaşadığımız günleri de az çok tarif ettiği için hoşumuza gitti.
Bir gün yaralı bir kuş Hz Süleyman'a gelerek kanadının bir derviş tarafından kırıldığını söyler.
Hz Süleyman Derviş'i hemen huzuruna çağırır ve ona sorar:
-Bu kuş senden şikâyetçi. Neden kırdın kanadını?
-Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?
Kuş kendini savunur.
Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah'tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın diye emreder.
Kuş o anda;
Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın diyerek öne atılır.
Neden diye sorar Hz. Süleyman
Kuş sebebini şöyle açıklar;
Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar... Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın... çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın…
.....
Havale edilen ekonomi…
Adamın birisi aynı yıl iki kızını da evlendirmiş. Damatlarından biri çömlekçilik, diğeri de çiftçilik yapıyormuş. Düğünden birkaç ay geçtikten sonra karısı; "Gidip kızları bir yokla bakalım, ne yapıyorlar, durumları nasıl" demiş.
Adam önce çömlekçi damadına gitmiş ve biraz sohbet ettikten sonra işlerini sormuş. Aldığı yanıt ilginçmiş:
"Bu yıl, bankadan da kredi kullanarak, çömlek işine büyük yatırım yaptım. Havalar ısınmaya başladığında, seri bir şekilde üretime girişeceğim. İnşallah havalar da iyi gider, yağmur falan yağmaz, hava hep güneşli olur, güneşte çömlekler kurur, ben de bu yıl iyi para kazanırım."
Adam, damadına moral verip, çiftçi olan diğer damadına gitmiş. Hal hatır sorduktan sonra, işleri hakkında da bilgi almak istemiş. O da; "Bu yıl borçlanıp bir de traktör aldım. Toprağı iyice sürüp, mahsulü ektim. Komşunun toprağını kiralayıp onu da ektim. İnşallah, bol yağmur yağar, ben de iyi bir ürün alır, çok iyi para kazanırım" demiş.
Adam eve döndüğünde, karısı kızların durumunu sormuş. O da şu yanıtı vermiş:
"Hanım, bu yıl kızlardan biri kesinlikle hapı yutacak ama hangisi onu bilmiyorum..."
Fıkra normalde burada bitiyor…
Ama bu fıkraya şöyle bir son eklemişler:
O yıl bir yağmur fırtınası arkasından çöl sıcakları, arkasından yine yağmur derken, ne çömlekler kuruyacak fırsat bulmuş ne de ekinler baş gösterebilmiş…
Tahmin edeceğiniz üzere iki damat da iflas etmiş…