
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Kulübün denetleme raporu niçin açıklan(a)mıyor
Eskişehirspor'a ait hesapların incelenmesi için, Uluslararası denetim şirketi ile sözleşme yapılıp, anlaşma imzalandı.
Şirket, Eskişehirspor'a ait geçmiş yılların defterlerini inceleyecek, bu inceleme sonucunda bir rapor hazırlayacak, bu rapor doğrultusunda da kulübün harcamalarının nerelere yapıldığı ortaya çıkacaktı.
Yapılan harcamaların karşılığı varsa mesele yoktu...
Ancak...
Harcamaların karşılığı yoksa ve harcanan paraya ulaşılamıyorsa, gerekli yasal yollara başvurulacaktı.
Aynı zamanda...
Uluslararası denetim şirketinin yaptığı çalışma karşılığında hazırlayacağı rapor, kulübün gerçek borcunu da ortaya çıkartmış olacaktı.
Kulübün uluslararası denetim şirketi ile sözleşme imzaladığı bizzat kulübün basın sözcüsü tarafından açıklandı.
Ne zaman?
Geçtiğimiz Temmuz ayının ilk haftasında.
O günden bu güne 5 aylık bir süre geçti.
Bu süre zarfında söz konusu uluslararası denetim şirketinin hazırlayacağı söylenilen rapor hala açıklanmadı.
Bu durum ister istemez bazı iddiaları da beraberinde getirdi.
Denetim şirketi raporunun bir türlü açıklanmamasının altına başka nedenler olduğu ileri sürülmeye başlandı.
-"Türkiye bütçesi bile üç ayda çıkartılırken, Eskişehirspor hesapları neden bir türlü açıklanamıyor?" Sesleri yükselir oldu.
Hatta...
-"uluslararası şirketin denetim raporlarını bu yönetim açıklayamaz, çünkü hem mevcut başkan hem de bazı yöneticiler, önceki yönetimde de görev yapan isimlerdi ve bazı harcamalarda onların da imzaları vardı." İddiaları konuşulmaya başlandı.
Kısacası...
Kulübün denetim raporunun bir türlü açıklanamama nedeninin, ucu mevcut kulüp başkanı ve bazı yöneticiler de dokunacağı endişesinden kaynaklandığı ifade edildi.
Şu bir gerçek ki;
Söz konusu denetim raporu açıklanmadığı sürece, bu iddialar artarak devam edecek.
Öncelikle şunu söylemekte yarar var.
Bir önceki yönetimde de yer alan mevcut başkan ve bazı yöneticiler böyle bir endişe içinde olsaydı, uluslararası bir şirketle kulübün denetlenmesi için anlaşma yapmaz, bunun yerine olan biten tüm kusurları kapatma yoluna giderdi.
Bunu yapmak yerine "kulübün geçmiş hesapları araştırılsın, karşılıksız harcamalar ortaya çıksın ve kulübün parasını kötüye kullananlardan hesap sorulsun" diyerek denetim şirketiyle anlaştı.
Anlaştı anlaşmasına ama...
Denetleme şirketinin raporu hala ortaya çıkamadı.
Bu rapor açıklanmadığı için de, iddialar birbiri peşi sıra gelmeye başladı.
Eğer Eskişehirspor yönetimi bu iddialara bir son vermek istiyorsa, beş ay önce sözleşme yaptığı denetim şirketinin yaptığı inceleme sonucu oluşturacağı raporu biran önce kamuoyuna açıklar.
Aksi takdirde...
Raporun açıklanmadığı her geçen gün, konuşulan iddialar daha çok inandırıcı olacaktır.
Demedi demeyin sonra...
.......
Aday adayları tatile çıksın...
CHP il başkanı Nihat Çuhadar, yanına bir yöneticiyi de alarak Yılmaz Büyükerşen'in yanına gitmiş.
Görüşme amacı, aday adaylığı için istifa süresi dolmasına rağmen görevlerinden aday adaylığı için il yönetim kurulundan istifa eden dört il yöneticisinin durumunu değerlendirmekmiş.
Büyükerşen "Benim yapacağım bir şey yok. Konu Genel Merkezi ilgilendiren bir durum" diyerek kestirip atmış.
Bu arada...
Adaylıkların ne zaman ilan edileceği meselesi atılmış ortaya.
Büyükerşen "8 Şubat'a kadar süre var galiba?" Deyince, Çuhadar ve il yöneticisi;
-"Eğer bu iş 8 Şubat'a kadar uzarsa bu işten bir çok insan normal çıkamaz" diyerek bu işin biran önce bitmesini, kendisi dahil tüm adayların biran önce ilan edilmesi gerektiğini söylemişler.
Bunun üzerine Büyükerşen;
-"Madem 8 Şubat çok geç, o halde 1 Şubat'ta açıklarız" cevabını vermiş.
Şimdi CHP içinde bu diyalog konuşuluyor.
Diyalog üzerinden aday adaylarına "gidip rahat rahat tatillerinizi yapın. Nasıl olsa 1 Şubat'a kadar adaylıklar açıklanmayacakmış" esprileri bile yapılıyor...
......
CHP ambleminin ne anlam taşıdığını bilen var mıdır acaba?
Siyaset yapan iki tip insan var.
Birincisi; siyasetin insana karşılıksız hizmet etme aracı olarak gören, ideolojisi, ilkesi, felsefesi olan ve belli bir değer yargısı ile bu işi benimseyenler.
Bunların sayısı bir hayli az.
Üstelik.
Bu kriterlere sahip insanlar ne yazık ki belirli bir yerlere gelemiyor.
Çünkü bir yerlere gelebilmeleri yukarıda saymış olduğumuz özelliklerinden taviz vermeleri ile mümkün.
Bu tavizi veremedikleri için de tercih edilmiyorlar.
İkinci tip siyasetçi ise, toplumda en çok olan siyasetçilerden oluşuyor.
İlkeleri olmayan, ideolojiden bi haber, felsefe ise hak getire.
Bu insanlar siyaseti bir meslek gibi ya da kendi mesleklerini menfaat anlamında destekleyen bir birleşen olarak görüyor.
İnandıkları tek şey; sahip olmak zorunda olduklarını düşündükleri mevkii ve makam ve bunların kendisine sağlayacağı avantajdan başkası değil.
Hiçbir değer yargısı taşımıyorlar.
Siyasetin toplum faydası umurlarında bile değil.
Zaten siyaseti kendi inançları ve toplum için değil, kişisel ikballeri için yapıyorlar.
Son derece cahiller aslında.
En iyi bildikleri iş, partiliymiş gibi görünüp, ikballerini sağlama almak.
Ne gariptir ki her dönem tercih ediliyor bu insanlar.
Kendilerini öyle pazarlıyorlar ki, seçici olan insanlar onlardan vaz geçemez hale geliyor.
Çünkü onların da işine geliyor.
Dün CHP'liliği bize göre tescillenmiş bir isimle sohbet ediyoruz.
-"Artık tamam. Bu şartlarda benim kriterlerimde siyaset yapma olanağı kalmadı. O Yüzden çekiliyorum kenara" diye başlıyor konuşmaya.
-"Olur mu hiç? Senin gibiler de siyasetin içinde olmazsa meydan kimlere kalır hiç düşündün mü?" diyecek oluyoruz.
Hemen kesiyor sesimizi el hareketiyle...
Ardından da...
-"Görmüyor musun CHP'de muhtemel Belediye Başkan adayı ve meclis üyesi olacakları? Hiçbirinin CHP ile alakası yok. İçlerinde öyle isimler var ki, cahillik dizlerinden akıyor. Partinin 5 Ok ambleminin ne anlama geldiğini sorsan, bunu bilmeyecek insanlar var. Amblemin üzerinde ok olduğu için partinin kuruluşunu Kızılderililere bile bağlayan çıkarsa şaşırmamak lazım. Ama bu isimler göreceksiniz meclislerde CHP'yi temsil edecek. Ne ilkeleri, ne ideolojileri ne de felsefeleri olacak. Tek amaçları ise bir koltuk. Çünkü o insanların tamamı siyaseti bir meslek olarak görüyor. Onları o koltuklara her şeye rağmen getirenler ise, bunu ne yazık ki göremiyor. Böyle bir ortamda ilkeli siyaset yapamam" dedi.
Söyleyecek bir şey bulamadık...
Sadece hak verdik...
Ne diyelim?
Belki bu yazıyı yazdıktan sonra birileri en azından merak edip CHP nin ambleminde ki o 6 Ok'un ne manaya geldiğini öğrenme ihtiyacı duyar.
İlke ve ideolojileri hak getire olanlar, hiç olmazsa bilgi sahibi olmuş olur...
......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Yaşlı çiftçi için o yıl çok kötü geçmiş....Ektiği tüm mısırlar perişan, buğday deseniz öyle, elinde satıp geçinebilme ümidini sürdürebileceği tek armut kalmıştır.
Doldurur armutları sepete, tutar şehrin yolunu.. Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalar. Kapıyı; tamamen içini gösteren tülden sabahlık giymiş bir sarışın açar, seksi bir ses tonuyla:
- Evet tatlım..Senin için ne yapabilirim?
Şaşkınlığından zor kurtulan yaşlı çiftçi:
- Satılık çok güzel armutlarım var hanım!!
Adamın heyecanlandığını fark eden afet oyununu sürdürür, sabahlığın üst kısmını açar:
- Armutların bu kadar iri ve sert mi?.
Çiftçi inleyerek:
- Ahh.. Evet..Gerçekten çok güzeller!
Sabahlığın kuşağınıi tamamen açıp tüm vücudunu gösteren fıstık:
- Bu kadar iştah açıcı mı armutların?
Yaşlı çiftçi başlar ağlamaya..Bu kez şaşkınlık fıstığa geçer:
- Neden o gözyaşları bir tanem?
Hıçkırık arasında
- Bayan!! Süne zararlısı buğdayı perişan etti, kımıl iti mısırı berbat etti, şimdide o........nun teki armutları bedava alacak.. Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?