
Gazi Özdemir
KUR'AN, AN LAYA AN LAYA OKUNMALI - 2
Yayınlanma:
Geçen hafta, sorumlu tutulacağımız ve Allah kaynaklı tek ilahi ders kitabımız olan Kur'an'ı, Hz. Muhammed'in okuduğu gibi anlaya anlaya ve özellikle gece vaktinde veya sakin zihinde ve her fırsatta okumamız gerektiği üzerinde durmuştum.
Yine konsantrasyonumuzu olumsuz etkileyecek "sayı sayma" ve "belirlenmiş bir sayıyı tutturma" meşguliyetinde de olmamamız gerekmektedir. Çünkü Kur'an, hızlı okumayı ve belirlenmiş bir sayıyı tutturmayı değil, anlaşılmasını ve üzerinde düşünülmesini istemektedir. Biliyoruz ki Kur'an'ı okurken kabul görecek ve ilahi kaydımıza gidecek olumluluk, okuduğumuz kelimenin kuru kuru okunuşu, makamı veya nağmesi değil, okunanın anlaşılması ve anlaşılanın düşünülmesi sırasında beyinde oluşan düşünme enerjisidir. Dolayısıyla da Kur'an'in anlayarak okunması temel hedef olmalıdır ki üzerinde düşünebilip öğrenelim, benimseyelim ve davranışlarımıza, amellerimize, hayatımızı yönlendirmeye yansıtabilelim. Kur'an'ın anlayarak okunması için kolaylaştırılmış olduğu Kamer suresinin 17, 22, 32 ve 40 ncı ayetleri olarak tekrarlanan ortak mesajda, okunursa herkesin kapasitesine göre mutlaka anlayacağı da A'la-9-10 ncu ayetlerde vurgulanmıştır (Kamer-17. Gerçek şu ki, Biz, zikri /Kur'an'ı insanlar anlayıp düşünsünler ve öğüt alsınlar diye kolaylaştırdık, o halde Onu anlayıp, düşünüp benimseyecek yok mu? A'la-9. Sen Kur'an'ı /Zikri bıkmadan tebliğ et, çünkü mutlaka faydalanacak olacaktır. 10. Örneğin Allah'a gönülden iman eden kimse, Kur'an'dan anlayıp, düşünüp öğüt alacak ve doğru yola yönelecektir).
Kur'an'ın okunmasının anlaya anlaya ve düşüne düşüne olması gerektiği Kur'an'ın muhkem-kesin bir hükmü olduğuna göre, böylesi okumayı Ramazan ayında okumaya ve anlamadan bitirme koşuşturmasına sınırlamak çok yanlış olmaktadır. Çünkü KUR'AN, RAMAZAN KİTABI DEĞİL, HAYAT BOYU ve SÜREKLİ OKUNACAK İLAHİ BİR DERS KİTABIDIR. Ve Dünya okulundaki Meleklik eğitimimizde sorumlu olduğumuz ve sınavlara tabi tutulduğumuz muhkem-kesin hükümleri öğreneceğimiz İSLM DİNİMİZİN ANA YASASIDIR.
Bu nedenle de hem Kur'an'ı tebliğ eden Hz. Muhammed'in, hem de tebliğ edildiği toplumun ana dilleri olan Arapça dili ile indirilmiştir (Zuhruf-3. Ana dili Arapça olan halk anlasınlar, akıllarını kullanıp düşünsünler diye, bu kitabı Arapça bir Kur' an olarak hazırladık). Ve aynı uygulama, Hz. Muhammed'ten önceki peygamberler için de yapılmış ve her peygambere indirilen kitap veya sahifeler, bulunduğu toplumun anlayacağı ana dilleri ile indirilmiştir {Şuara-196. Gerçek şu ki, bu bilgiler Senden önceki elçilerin kitaplarında da vardı ve o elçilerin kalbine de vahyi kendi ana dilleriyle indirmiştik. Ibrahim-4. Biz, görevlendirdiğimiz her elçiye, ayetlerimizi kendi halkının ana diliyle gönderdik ki, halkına anlayacakları bir dil ile tebliğlerini yapsın....).
Dolayısıyla da Allah'ın nazarında, hangisi olursa olsun, kullanılan dil değil, bildirilen muhkem-kesin hükümlerin anlaşılıp, düşünülmesi ve bir düşünce enerjisi oluşturması önemli olmaktadır. Çünkü Allah ve ilahi idarecilerin biz insanlarla haberleşmeleri, konuştuğumuz kelimelerle değil, düşünce enerjilerimizle olmaktadır. Diğer bir ifade ile İLAHİ HABERLEŞME DİLİ, BEYNİMİZDE OLUŞAN DÜŞÜNCE ENERJİSİDİR (Kaf-16. Yemin olsun! insanı Biz yarattık ve nefslerinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da çok iyi biliriz. Çünkü biz insana şah damarından daha yakınız ve bu nedenle de içinden geçeni biliriz. Al-i Imran-20. Ya Muhammedi Hiç merak etme, Allah, kullarının içlerinde gizledikleri veya açıkladıkları düşüncelerini çok iyi bilmektedir)
Kur'an da birçok ayeti ile, düşünülen dilde olması gerektiği üzerinde durmaktadır (Müddessir- 54. Hâlbuki bu Kur 'an, öğüt veren ve anlaşıldığında düşündüren bir yol göstericidir. 55. Arzu eden /içten istekli olan, O'nu anlayarak okur, üzerinde düşünür ve Allah ile yapılan anlaşmaya sadakat göstermek, 5 gaybe iman etmek ve muhkem-kesin hükümlere uygun olumlu ameller gerçekleştirmek demek olan doğru yolu bulmak üzere O'ndan öğüt alır /yararlanır. Zumer-28. Bu nedenle de içinde çelişki olmayan Kur'an'ı ana dilleri olan Arapça olarak indirdik ki, belki yanlış yolda olanlar anlarlar da öğüt alırlar ve Allah'ın yoluna yönelirler diye).
Buna göre de HİÇBİR DİL KUTSAL OLMAMAKTA ve insanlara belirli bir dili öğrenme zorluğu söz konusu da olmamaktadır. Çünkü bizim sorumluluğumuz, Kur'an'daki muhkem-kesin hükümleri anlayıp öğrenmek ve sınavlarımızın ne olduğunu bilmektir.
Kabul etmeliyiz ki Kur'an'ın makamlı ve Arpça okunuşu, duygusal etkilenim amaçlı olarak dinlenilsin, ancak beraberinde veya akabinde mutlaka Türkçe anlamı da verilsin. Hatim yapılacaksa da Arapçası ile değil "ANLAM HATMİ" yapılmalı ve herhangi bir Türkçe Kur'an okunurken, geçen haftaki Köşe Yazımda verdiğim kriterlere uygunluk mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlara aykırı bir tercüme ise önemsenmemeli ve Kur'an emri diye de yaşantıya yansıtılmamalıdır. İnsanlarımız da Kur'an Arapçasını öğrenmeye şartlandırılmamah ve Arapça öğrenim sadece Kur'an'ı makamlı okuyacaklara bırakılmalı, insanların zamanı, Arapça öğrenme yerine Kur'an'ı anlayarak okumak için değerlendirilmelidir. Çünkü Arapça'da ısrar, bir nevi insanların Kur'an'ı öğrenmelerinin önüne engel koymak demektir.
NOT: Ayrıntılı bilgi ve ayetlerle ilgili güncel yorumları "TÜRKÇE SONDA VETKUR'AN"da bulabilirsiniz.