Kuyruk acısı

Bir adam, evinin civarında yaşayan bir yılan ile anlaşma yapmış... Adam her gün yılana süt verecek, yılan da bunun karşılığında bir altın verecek.
Yıllarca sürmüş bu anlaşma.
Adam yılana süt veriyor yılan da bunun karşılığında bir altın bırakıyor.
Hikaye bu ya;
Adam iyice yaşlanmış... Ahıra gidip inekten süt sağarak yılana verecek takat kalmamış bedeninde.
Oğlunu çağırmış yanına... Sırrını açmış ona... Sonra da tembih etmiş:
"Bundan sonra, bu görev senin... Yalnız aza tamah etmesini bil, çoğa tamah etme!"
Uzatmayalım... Oğlan başlamış göreve... Aynı düzen devam etmiş uzun süre.
"Bir tas süte karşılık, bir sarı altın!"
Hikaye bu ya, olacak ya, oğlan şöyle düşünmüş:
"Her gün bir altın, bir altın uzun iş... Bu yılan her gün bir altın getirdiğine göre demek ki bir hazinesi var. En iyisi mi, yılanı öldüreyim, hazineye ben konayım!.."
Düşünmüş ve hemen uygulamaya geçmiş.
Bir gün, fırsatını bulup baltayı indirmiş yılanın sırtına... Biraz heyecandan olsa gerek, tam orta yerinden değil de kuyruğunu kesmiş. Yılan da o acıyla dönüp oğlanı ısırmış, bütün zehirini de akıtmış. Tabii ölmüş oğlan. Anlaşma da, böylece sona ermiş.
Aradan uzun bir süre geçtikten sonra ihtiyar adam, gitmiş yılanın deliğinin başına. Demiş ki:
"Olanlar oldu... Gel barışalım... Yeniden eski günlerdeki gibi dost olalım."
Yılan delikten başını çıkarıp şöyle karşılık vermiş;
"Olmaz... Asla eskisi gibi olmaz... Sende evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı olduğu sürece mümkünatı yok, dost olamayız!..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
AKTÜEL Arşivi