
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
LAİKLİK ÖZGÜRLÜKTÜR
Son günlerde, tartışma konusu olan laiklik, Latincede ''Laicus'' olan, laiklik dilimize Fransızca''laic'' ''laique'' kelimesinden geçmiştir. Laos, yani halk, halka ait olan laiklik kavramı Orta çağda, kiliseye tepki olarak doğmuştur.
Kilisenin, ağır zulmü altında, yüzyıllarca ezilen Hıristiyanlar, reform, Rönesans hareketleri sonucunda, aydınlanma sürecini başarıyla gerçekleştirerek, Fransız ihtilalından sonra, uluslaşma bilinci ve pozitivizm akımının sistematikleştirilmesiyle, laiklik kavramını, devlet sistemi içine yerleştirmişlerdir.
Ülkemizde, Anayasa' da yer alan laiklik, bazı kesimler tarafından sürekli tartışma konusu yapıldı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman da, bazı ülkelerdeki anayasalarda, dini ibarelerin bulunduğunu belirtmiş, "Peki niye biz Müslüman bir ülke olarak, dinden kendimizi arındırma, geri çekme durumunda olacağız? Niye? İslam İşbirliği Örgütü'ne kayıtlıyız, üyesiyiz, kurucusuyuz. İslam Kalkınma Bankası'nda varız. Bir İslam ülkesiyiz. Nedir yani? Neden? Laikilik olmamalı, yeni anayasada, dindar bir anayasa olmalı" sözleri ile de kamuoyunda, tartışma yarattı.
Sayın Kahraman, "LAİKLİK" kavramından, neden rahatsız, en iyi kendisi bilir ama Ülkemizde, her dinden insan yaşıyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı, Sayın ERDOĞAN, Başbakan olduğu dönemde, Mısır' da, yaptığı bir konuşmada, " Türkiye'de, anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik, kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak, Müslüman'ım ama laik değilim. Fakat laik, bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde, insanların, dindar olma, ya da olmama özgürlüğü vardır".demişti.
Mustafa Kemal ATATÜK ise Laik hükümet kavramından, dinsizlik manası çıkarmaya çalışan fesatçılara, fırsat vermemesi gerektiğini, belirtmiş, "Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele, kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın, gelişmesi imkânını temin etmiştir." demiştir.
Ayrıca ATATÜRK , "Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların, vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir " diyerek de laikliğe, açıklık getirmiştir,
Anayasa'nın, 2. maddesinde de laiklik kavramına vurgu yapılmış, 24. maddesinde ise açık şekilde tanımı yapılmış durumdadır. Ayrıca Türk Dil Kurumu'nda ise, "Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması" olarak tanımlanmıştır.
Elbette insan, laik olmayabilir. Ancak devlet laik olmak zorundadır. Çünkü genel ve ortak anlamıyla lâiklik, dinî ve dünyevî otoritelerin yekdiğerinden ayrılmasını, din islerinin, ferdî, hususî sayılarak, ferdin vicdanına, terk edilmesini ve devletin, dinler karsısında tarafsız kalarak, din ve inanç hürriyetini sağlamasıdır.
Bir toplumun, egemenliği, millî bir nitelik taşıması, ancak lâik bir toplum düzeniyle mümkündür. Oysa şeriatla yönetilen ülkelerde, milletin egemenliği yoktur. Lâiklik, kutsal sayılan alanlarda, inanç ve düşünce farklılıklarının, dünya işlerinde, dayanışma ve işbirliğini engellemesini de ortadan kaldırmıştır.
Çağdaş uygarlığa geçiş, batılı düşünce sistemini benimsemekle, skolâstik düşünce ve dinî baskıdan, uzak kalmak, lâik düşünüş ve uygulamalara, yer vermekle mümkündür. Çünkü bilim, sanat ve kültür, sınırlandırıldığı zaman gelişemez.
Lâiklik, tarikatçılığı ve bunun yol açtığı bölücülüğü, ortadan kaldırmaya yarayan, tek çaredir. Böylece dinsel ve mezhebe ait ayrılıklardan, doğan çatışma ve ayrılıklar, önemli ölçüde giderilmiş olur.
ATATÜRK' ün, ilkeleri, ülkemizin tarihi şartlarına ve toplumsal koşullarına göre oluşmuştur. Atatürk, lâik devlet, lâik hukuk ve lâik eğitim ile gerçek din ile batıl ve hurafeye dayanan sahte dindarlığı, birbirinden ayırmıştır.
ATATÜRK sayesinde, lâiklik Türkiye'nin, çağdaşlaşması temel hedefinden ayrılamaz ve onun zorunlu bir parçasını oluşturur. Yapılan birçok inkılâp da bize göstermektedir ki lâiklik, ilkesi kalkınma ve çağdaşlaşmanın da yolunu açmıştır. Durum bu iken Laiklik, günümüzde, Türkiye'de, en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Bunun başlıca nedeni, kişilerin laiklikle ilgili, bilgi azlığından kaynaklanmaktadır.
Ülkemizin, kişilerin uğraş alanı, bilgi birikimi, anlama yeteneği, politik ve ideolojik eğilimi, sosyal görüşü, dine bağlılığı, ya da karşı olan tavrı gibi, pek çok faktör laiklik konusundaki anlam birlikteliğine, ya da benzer yaklaşımlara, ulaşılmasını güçleştirmektedir.
Türk toplumu "LAİKLİK" ilkesine sahip çıkmalıdır. Çünkü Laiklik, uygarlığın ve iyi idarenin göstergesidir. Özgürlüktür, Din ve devlet işlerinin, ayrı yürütülmesidir. Laik bir ülkede, insan inancını özgürce yapar. Demokrasinin ve çağdaşlaşmanın da teminatıdır. O nedenle de 'Türkiye, laikti, laik kalacak."