4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

LİDER AGRESİF OLMAMALI

Başbakan Sayın ERDOĞAN, Salı günkü grup konuşmasında, G-20 Zirvesi'nde yaptığı görüşmelerin farklı şekilde verildiğinden bahsederek, eleştiri faslında, bazı gazetelerin "teröre yataklık" etmiş duruma düştüklerini iddia etti. "Bunları söylemek gerilimse, evet ben gerilimden yanayım" diyerek, adeta meydan okudu.
Şu bir gerçek ki devlet gücünü, kişisel tatminleri için kullanan, her olay ve gelişme sonucu agresif tutum içinde olan iktidar sahipleri, dünyanın her yerinde, hedef aldıkları kişi ve kurumları, hatta ülkeleri karşılarına almışlar, kişi, kurum ve ülkesine de zarar vermişlerdir.
Nitekim 16 yıldır, inşaat işiyle uğraşan Yılmazlar Holding'in, 4 projeden 15-20 milyon dolar arasındaki alacağına, İsrail el koydu. Karara gerekçe olarak, Başbakan Erdoğan'ın, İsrail'e karşı agresif tutumu ve iki ülke arasındaki bozulan ilişkiler gösterildi. Bu gelişme üzerine de, Yılmazlar Holding'in Başkanı, Ahmet Reyiz Yılmaz "Başbakan konuşuyor, İsrail savaşı benimle yapıyor" diyerek isyan etti.
Yıllardır, iç siyasette, bu tür agresif tutumlar, kurum/kuruluşlara ve ülkeye büyük zarar verdi. Halkı kutuplaştırdı. Kalkınmanın, önünde en büyük engel oldu. Bu gerçeğe rağmen, siyasi liderler, inatla bu alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Liderlerin, bu durumunu, Rahmetli Uğur Mumcu, " TARTIŞMA YERİNE KAVGA, DİNLEME YERİNE SUÇLAMA, YANITLAMA YERİNE SALDIRI... BİZİM YATIĞIMIZ BU İŞTE " diyerek, en güzel şekilde özetlemişti.
Toplum olarak, hala bu tabloyu sergileyen liderleri, baş tacı ederken, çağımızın liderini tanımlamaktan da çok uzağız. Liderleri kişisel kriterleri ile değerlendiriyor, Sert konuşan, agresif tutum içinde olan lider konumundaki insanlardan, adeta mucize bekliyoruz.
Oysa çağımızda, lider dönemi bitti. Liderin tanımı da değişti. Karizmatik bir kadronun temsilcisi insanların üzerinde odaklanan reklâm kampanyaları, ulusal bazda hala pirim yapıyor ama Lider "EKİBİ" ve "PROĞRAMI" ile liderdir. Oysa Türkiye' de ekip çalışması göz ardı edilerek, Türkiye, yıllardır bilinen siyasi parti liderlerine, mahkûm oldu.
Hülasa yıllarca, partiler ve ülke,"CUMHURİYET PATİŞAHLARI" ile yönetildi. Partilere, "TEK ADAM" felsefesi hakim oldu. " SE-BEN " kavgası ise gündemden düşmedi. Parti iç demokrasi lafta kaldı. Gerginlikler ise gündemi, sürekli işgal etti. Bunun toplum ve insanımız için, bir "EĞITIM" olduğu da, sürekli liderler tarafından göz ardı edildi
Dikkat ediyoruz. Her dönem liderler, toplumu gerdi. Karşılıklı olarak da, halkı tedirgin eden, hiçte hoş olmayan sözler söylediler. Suçlamalarda bulundular. En kötüsü ise, geleceğimiz olan çocuk ve gençlerimize, kötü örnek oldular. Bir türlü de kalıplaşmış alışkanlıklarından kurtulamadılar.
Son günlerde, AKP ile CHP ve MHP Genel Başkanları arasındaki gerginlik, kalıcı hale geldi. Özellikle de başbakan Sayın Erdoğan, "GERGİNLİK" stratejilerinden medet ummakta kararlı. BDP ise Terör Örgüt PKK' nın, adeta sözcüsüdür. Hâlbuki Siyasi parti liderlerinin, özellikle de iktidar partisinin görevi, ülkede gerginlik yaratmak değil, mevcut ve oluşması muteber gerginlikleri ortadan kaldırmaktır.
Muhalefet ve siyasal iktidar, "demokrasi", "insan hakları" ve "hukuk devleti" ilkeleriyle asla bağdaşmayan, üstelik ülkeye de bir yarar sağlamayan tartışma içindeler. Ülkenin, en hayatı sorunları, çözüm beklerken, özellikle de iktidar bu sorunları halka unutturmak veya gündemden düşürmek için sürekli gündem yaratıyorlar. Son bir yılda "ÜMRANİYE DAVASI" gündemden düşmeden, "AKP VE FETULLAH GÜLEN DARBE BELGESİ", "KÜRT AÇILIMI" veya " DEMOKRATİK AÇILIM" "ERMENİ AÇILIMI", "MİLLİ BİRLİK PROJESİ" bugünde "İRAN" ve GAZZE" gündemdedir. Maalesef siyasi iktidarın, bu stratejileri ve senaryolarının arkasına muhalefette takılıyor. Ülkede istihdam, sağlık eğitim, ekonomik gibi alanlardaki hayati sorunlar, bu gündemlerle unutturuyorlar
Şu bir gerçek ki Türkiye' de siyasetçiler, düşüncede saplandıkları kalıplaşmadan çok zor kurtuluyorlar. Bir zaman fertçi bir görüşe, bir zaman toplumcu görüşe, sonra tekrar fertçi, arkasından da toplumcu bir görüşe, kaymak suretiyle bir fasit daire içinde dönüp duruyorlar. Oysa bir toplum ve siyasetçiler, böyle bir fasit daireye girdi mi sonuç hüsrandır.
İçinde yaşadığımız yüzyılda, iyi bir parti liderleri, yönetirken yenilik yapar. Kısır çekişmelerden uzak durur ve gerginlik yaratmaktan da kaçınır. Kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünür. Kendine özgü bir kişiliği vardır. Karşılaştığı olay, fikir ve mevcut koşulları oturtabilir ve onlara yeni bir bakış açısı kazandırabilir. Pozitif olur, geleceği görür, stratejik ortaklıklar ve güç birlikleri oluştururlar. Zamanı iyi kullanırlar. Baskı altında bile kontrolü kaybetmezler. Kendi kedilerini de disipline ederler. Hatalarını, tekrar etmezler. Tutarlı bir kişilik yapısı vardır. Örnektir. Herkese aynı oranda saygılıdır. Ufku geniştir.
Biz de öyle mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi