1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Mahalli seçimlerin hesabı ortada...

Önümüzde ki mahalli seçimlerin hesabını yapabilmek için bir önceki hesaba yani 2009 seçimlerinin sonuçlarına bakmak lazım...
Yılmaz Büyükerşen'in o dönemde ki partisi DSP 195 Bin oy almış ve seçimi kazanmış.
İktidar partisi AKP ise 140 Bin oyda kalmış...
Çıkartın oyları birbirinden, Büyükerşen'in seçimi 55 Bin oyla aldığını rahatlıkla görürsünüz.
Önümüzde ki Mahalli seçimde Eskişehir'in mevcut tüm ilçeleri oy kullanacak.
Bunun hesabını yapmak için de bir önceki Genel seçim sonuçlarına bakmak gerekiyor.
100 bine yakın oyun bulunduğu ilçelerde AK parti 42 Bin civarında bir oy almış.
CHP nin ilçelerde aldı oy ise 21 Bin civarında.
Çıkartın oyları birbirinden, AK Partinin ilçelerde CHP'ye oranla 20 bin civarında bir oy fazlalığı var.
Şimdi yapalım hesabı...
Büyükerşen, şehir merkezinde AK parti'ye 55 Bin oy fark atmış...
AK Parti de ilçelerde Büyükerşen'in partisi CHP'ye 20 Bin fark atmış.
Dolayısıyla...
Eskişehir'in geneli ile ilgili kabataslak br hesap yapıldığında Büyükerşen'in hala AK partiye 30-35 Bin civarında oy farkı var...
-"O günden bu yana çok şey değişti" deseniz de...
-"O yıllardan bu yana birçok seçmen eklendi" yorumunda bulunsanız da, faydası yok.
Ortaya çıkan sonuç tüm çıplaklığıyla ortada.
Ve bu sonuç, Büyükerşen'in önümüzde ki seçimlere böylesine oy farkı avantajı ile gireceğini gösteriyor.
Hani hep anketler düzenleyip, soruyorlar ya "İktidar partisi Büyükerşen'in karşısına nasıl bir aday çıkartmalı?" diye...
Ortaya çıkan hesap bunu söylüyor zaten...
Var olan 35 Bin oy farkını kapatacak bir aday lazım AK Partiye...
Varsa böyle bir aday parti çevresinde durmasın hemen ilan etsinler...
Yoksa hiç uğraşmasınlar...
Çünkü...
35 Bin oyu kapatamayacak nitelikte bir aday, daha önceki iki seçimde olduğu gibi, Genel başkan Erdoğan'ın karizması ile sağladığı oyu ancak alabilecek ama seçimi kazanamayacaktır...
......

"Meydan" mı dediniz?
Eskişehir halkının ısrarla talep etmesine rağmen...
Başta Bakan Nabi Avcı olmak üzere AK Partinin tüm aktörlerinin söylemesine rağmen...
Büyükşehir belediye meclisi, imar planlaması için çalışmasına rağmen
Ve...
Vilayet'in, "Nasıl olsun?" diye bir anket çalışması başlatmasına rağmen, mevcut Atatürk Stadyumunun yerinin Meydan olacağına hala pek inancımız yok.
Yanlış anlaşılmasın. Bunu "muhalefet" olsun diye kesinlikle söylemiyoruz.
Buna bir türlü inanmak istemeyişimizin nedeni, belki de bugüne kadar verilen benzeri sözlerin Eskişehir'de hiç tutulmamış olmasıdır.
O nedenle...
3 yıl sonrası için "Meydan olacak" denilen söylemler, ister "Önyargılı" deyin isterse "muhalefet ediyor" diye değerlendirin, pek de inandırıcı gelmiyor...
Aslına bakarsanız bu konuda yanılmış olmayı o kadar çok istiyorum ki...
Düşünsenize?
3 yıl sonrası için bugünden verilen sözler tutulmuş ve mevcut Atatürk Stadyumu arazisi üzerinde hiçbir yapılaşma olmadan bu koskoca alan "Meydan" olarak düzenlenmiş...
Bu şehir için bundan daha güzel bir şey olabilir mi?
Umarım, bu konuda gerçekten yanılırım...
Umarım...
Bir kez olsun ileriye dönük verilen sözler tutulur da, mevcut Stadyum yeri;
- Üzerinde yapılaşma bulunmayan...
- İnsanları bir araya toplayıp buluşturan.
- Bir ucundan baktığınızda her yerini rahatlıkla görebileceğiniz.
-Çevresinde insanların sosyalleşmesine yardımcı olacak küçük ve şirin pozitif mekânların olduğu.
-Işık oyunlarıyla 24 saat yaşayan.
- Trafiğin yaratacağı endişe ve tehlikeden uzak.
-Süs havuzları, küçük yeşil alanları ve sanat eserlerinin yerleştirildiği bir "Meydan" haline getirilir...
Bunun olması...
Eskişehir'e bugüne kadar yapılmış en iyi hizmet olmakla kalmayıp...
Bugüne kadar verilip de tutulmayan tüm sözleri de unutturur...
......

Çaresiz kalan
eskiyi eşelermiş...
Genelde bir koltuğa seçilenler, işe kendinden önceki oturanı kötülemekle başlar.
İlk yaptıkları açıklama;
-"Enkaz devraldık" olur.
Hemen her başarısızlığın sorumluluğunu da, bir önceki oturana yüklerler.
-"Eğer bu kadar borçla devralmasaydık, daha başarılı olurduk" diye konuşup gezerler.
Sözün kısası.
Eski yönetimi şikayetle başladıkları işi, yine eski yönetimi şikayet ederek geçirirler.
Neticede ise.
Enkaz edebiyatı ile geldikleri görevden gitme vakti geldiğinde.
Kendisinden öncekinin bıraktığından daha korkunç bir enkaz bırakırlar.
Bazıları da tam tersine...
Koltuğa oturduğundan itibaren eskiyi hiç mi hiç karıştırmaz.
Ulu orta kötülemez.
İşine bakar.
-"Şu kadar borç var ama bu borçları şu tarihe kadar bitireceğiz" der kapatır konuyu.
Sizin anlayacağınız...
Geçmişe takılıp kalmak yerine, önüne bakar.
Böyle yapanlar hep kazanmıştır.
Çünkü kolay olan geçmişi kötüleme yerine...
Zor olanı yapmıştır.
Yani işine gücüne bakmıştır.
Bunu niye yazdığımıza gelince...
Nerede olursa olsun Aday olup kazananlar bu yönteme başvurmasın diye...
Bir de...
Aday olacaklar seçildiklerinde bu yazıdan ufak da olsa ders çıkartsınlar diye...
........

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Patron fabrikayı dolaşırken bakar; biri çıkış kapısına yakın bir yerde oturmuş gazete okuyor... Bir tur atıp aynı yere gelir; adam aynı yerde bu defa etrafı seyretmekte. Fena halde öfkelenir ve sorar:
- Senin haftalığın ne kadar delikanlı?
- 250 lira efendim...
Elini cebine atar patron:
- Al şu 250 lirayı kaybol buradan. Bir daha da seni bu fabrikada görmeyeyim...
Delikanlı parayı alıp gider... Patron içeri girer, ustabaşıyı bulur:
- Sen burada bostan korkuluğu musun be adam? diye kükrer, adamın mesai saatinde oturmuş gazete okuyor, sen oralı olmuyorsun?...
- Hangi işçi, diye şaşırır ustabaşı.

- Biraz önce haftalığını verip kapının önünden kovduğum kırmızı gömlekli zıpır.
Ustabaşı sırıtır:
- İşçi değil, köşedeki kahvehanenin garsonuydu o. Bizim çocukların 200 lira çay-kahve borcu vardı, paranın gelmesini bekliyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi