
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
MASUMİYET KARİNESİ VE HABERAL
ÜMRANİYE davasından tutuklu Prof. Dr. Mehmet HABERAL' a, Rize meydanından selam gönderen CHP lideri Sayın KILÇDAROĞLU, "Bir hemşeriniz var dünya çapında; Mehmet HABERAL, binlerce hayat kazandırdı ve şu anda içeride. Bu insana yazık değil mi?" ifadeleri, Rizelileri, nasıl etkiledi bilinmez ama dünya çapında bir bilim adamının, tutuklu olması, aklıselim her insanımızı üzer.
Halkımız da, Sayın Prof. Dr. HABERAL' tutuklanmasını bir türlü kabul edemiyor. Çünkü 'MASUMİYET KARİNESİ", hukukun temel kavramlarından olup, herhangi bir kimse, suçu kanıtlanmadıkça ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmadıkça 'masum'dur, yani 'suçlu' değildir. Ama Sayın Prof. Dr HABERAL, suçunu bilmediği ve "SUÇUM NE?" diye sorduğu halde, 1 yılı aşkın tutukludur. Oysa en azından her tutuklunun, suçunu bilme hakkı vardır.
Aslında yargıya karşı güvensizlik yaratacak ve kamuoyunda tartışmaya açacak, uygulamalardan kaçınmak, en büyük sorumluluktur. Özellikle geciken adaletin, adaletsizlik olduğu kabulünü, en temel doğrulardan birisi olarak görüp, yargı süreçleri, hızlanmalı, adaletin gecikmesine, yol açan engelleri, ortadan kaldıracak, yasal ve fiziksel önlemler, hızla hayata geçirilmelidir.
Elbette ortada bir iddia varsa gerekenler, bir an önce yapılmalıdır. Çünkü insanları suçsuz yere tutuklu tutmak da yanlıştır. Bu aynı zamanda evresel hukukun da gereğidir. Nitekim W. S.LANDOR, " ADALETİN GECİKMESİ, ADALETSİZLİKTİR." demiştir. Ayrıca herkes hukuku savunmak zorundadır. Çünkü herkesin de hukuka gereksinmesi var, o nedenle de hukuka hizmet, kişi/kişiler için bir görevdir.
Diğer yandan Türk toplumu, son yıllarda, kitle iletişim araçları ile beyin yıkama ölçüsünde etkilendi. Özellikle de Ümraniye Davası' nda, malum sözlü ve yazılı medyanın, olaylar karşısında, önyargılı tavır alması, hatta yargısız infaz yapması ise kötü gidiş daha da hızlandırdı. Hatta ülkemizin, huzur ortamına ve birlik ve beraberliğine büyük zarar verdi.
Sayın Prof Dr HABERAL gibi, bilim adamlarımızın tutuklanmaları ise kaygı ve kuşkuları daha da artırdı. Çünkü bilimle uğraşan her insan, yeni keşifler yapan, evrenin sırlarını açığa çıkarmaya çalışan, konuyu, her yönü ile derinlemesine inceleyen, ondaki detayları fark etmeye ve yakalamaya çalışan kişidir. İşte bu nedenle, adaletle, bilim ayrılmaz bir bütündür. Bilim adamı, her alanda adaletli davranır. İnsanlık için de en hayırlısını düşünür ve hayata geçirmeye çalışır. Bu nedenle de bilim ve bilim adamları, insanlığa önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.
Sayın Prof. Dr. HABERAL, bu insanlarımızdan biridir. Başkent Üniversitesini kurdu. 1730 böbrek, 320'den fazla karaciğer nakli yaptı. 1428 Türkçe ve İngilizce bilimsel yayını var.2 İngilizce, 4 Türkçe kitap yazdı.25 ulusal ve uluslararası ödülü var. Tüm yaptıkları, düşünce yapısı, bilme, toplumsal güce, akla dayanıyordu. Hayatı boyunca da Atatürk' ün, "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir" sözünü hayat felsefesi haline getirdi ve hayata geçirdi.
Sayın Prof. Dr HABERAL, ULPİANUS' un, " Adalet... Onurlu yaşamak, başkasına zarar vermemek, herkese, kendine ait olanı vermek" sözünü, hayata geçiren ender insanlarımızdan biridir. Hal böyle iken, neden tutuklandı ve ne gibi suçlamalarla karşı karşıya, bu hususta ne kendisi, ne de kamuoyu bilgi sahibidir. Ancak ülkemizde, milyonlarca insan, evrensel bir kimliği sahip, organ nakli ve yanık tedavisinde, onun bilgi ve tecrübesine muhtaç, tıp bilim adamından, mahrum bırakılmasını da bir türlü kabul edemiyor. Çünkü bilim adamının kaybettiği ne vakti, ne de o'nun deneyim ve tecrübesinden mahrum kaldığı için hayatını kaybeden insanları, geri getirmek mümkün değildir.
Ayrıca Sayın Pof. Dr. HABERAL' ın, kaçma ve delileri yok etme gibi, bir niyeti olmadığı halde, yangından, mal kaçırılır gibi tutuklanması, hatta tutuklama anında, ameliyat yaptığı hastalarına vizite yapma isteğine bile, müsaade edilmemesi, dikkat çekici olduğu kadar olduğu kadar düşündürücüdür de. Oysa evresel ve vicdani düşüncede, her şart ve zeminde, öncelik, insanı tutuklamak değil, insan hayatını kurtarmaktır. Zaten bir bilim adamını, diğer insanlardan, ayrıcalıklı kılan da bu değil midir?
Sayın Prof. Dr HABERAL, tutuklu kaldığı süre içinde, ülkemiz ve Tıp Bilimi, çok şey kaybetti. Kaybetmeye de devam ediyor. Çünkü bir toplumu, "bilgi ve bilgelik" sürekli yüceltir. Ayrıca en önemli yatırım, eğitilmiş insana yapılan yatırımdır. Refah seviyemizi ve yaşam standardımızı ancak üreterek artırabiliriz. Bu da yetişmiş beyin gücüne gereken önemi vermekle mümkündür. Ne yazık ki yetişmiş ve evrensel kimliğe ve düşünceye sahip, bilim damlarımıza bile, gereken değeri vermediğimiz gibi, tutuklayarak, bilimi, insanlığı ve ülkemizi, Sayın Prof. Dr. HABERAL gibi insanlarımızdan, mahrum ediyoruz.