
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Meclis çoğunluğu ne demek?
Mahalli seçimler yapıldı.
Büyükşehir Belediyesini CHP kazandı.
Ancak...
Hemen hemen tüm yatırım ve hizmetlerin karar yeri olan Büyükşehir Meclisi, AK Partili üyelerin çoğunlukta olduğu bir şekilde oluştu.
Bildiğiniz Davul-Tokmak hesabı.
Yani.
Büyükşehir belediyesini CHP'li Başkan yönetecek ama Belediyenin nasıl yönetileceğine, mecliste çoğunluk olan AK parti grubu karar verecek.
Meclisin en önemli organı komisyonlar.
Özellikle, İmar ve Bütçe komisyonları Büyükşehir Belediye Meclisinin en önemli iki organı konumunda bulunuyor.
Yasa gereği, komisyon üyelerinin sayısı da meclis aritmetiğine göre seçiliyor.
Büyükşehir Belediye Meclisi'nde çoğunluğu bulunan AK Parti dolayısıyla oluşacak bu komisyonların da çoğunluğuna sahip olacak.
Bu şu demek:
Belediye Başkanı ya da yönetimi, her istediği maddeyi kafasına göre meclise gündem maddesi olarak getiremeyecek.
Belediye Başkanı ya da yönetimi, istedikleri her kararı komisyonlardan ya da Meclisten kolaylıkla geçiremeyecek.
Dün de bu köşede yazdık.
Bu durum aslında, Belediye marifetiyle yapılacak hizmet ve yatırımlarda mutabakat sağlanması, yapılacak işler konusunda daha geniş çevrelerin onayının alınması açısından bir fırsat niteliği taşıyor.
Tabi bu durumu bizim anlattığımız şekilde fırsata çevirebilmek için hem Belediye Başkan ve yönetimine, hem de mecliste çoğunluğu bulunan AK parti grubuna büyük iş düşüyor.
Bunun için yapılması gereken tek şey, mecliste her iki tarafın da "Ben ya da grup olarak Biz böyle istiyoruz" diye diretme ve birbirlerine karşı güç gösterisinde bulunma yerine, siyaseti ve partizanlığı bir tarafa bırakmak ve hizmete odaklanmak olmalı...
Umarız yeni mecliste bu olur ve Büyükşehir Meclisinde oluşan ilginç yapı bu sayede fırsata çevrilmiş olunur.=
......
Odunpazarı'nda konuşulacak tek konu...
Diş Hekimi bir kadın düşünün.
Evde yemek yaparken, bir taraftan da televizyon izliyor.
Kadın adayların ne kadar az olduğuna dair haber var televizyonda.
-"Niye böyle yahu?" diyor kendi kendine "Biz kadınlar neden bu kadar cesaretsiziz?" diye düşünüyor.
Ertesi gün kalktığında yaptığı ilk iş, MHP'den Odunpazarı aday adaylığı için müracaat etmek oluyor.
-"Madem bu kadar istekli ve cesaretlisin, o zaman adayımız da sensin" diyorlar kendisine.
Sıvıyor kolları.
Bir anda etrafında yüzlerce kadın toplanıveriyor.
Para ise para, zaman ise zaman, özveriyse özveri.
Yapılması gereken ne varsa yapıyor seçim sürecinde.
İşyeri ve mutfağından çıkıp, siyasetin içine düşen biri olarak, hem de bir Kadın olarak, bu güne kadar Profesyonel siyasetçilerin yapamadığı çalışmayı yapıyor.
Sonrasında ne mi oluyor?
İşte o kadın, partinin 19 binlerde gezen oyunu 50 binlerin üzerine taşıyor.
Bu seçim sonrası Odunpazarı bölgesinde konuşulması gereken ne CHP'nin burada seçim kazandığıdır ne de AK partinin burada seçim kaybettiği.
Konuşulması gereken tek konu, Odunpazarı'nda MHP adayı Emine Edizgil'in yaptığı iştir.
Çünkü...
Ortaya konan bu işin arka planında, değme siyasetçilerin, koca koca partilerin, siyaseti hegemonyası altında gören erkek politikacıların, siyasi analizcilerin, sosyologların, özellikle de MHP'li yöneticilerin çıkartması ve araştırması gereken çok dersler var.
......
Hep aynı soru?
Çok ilginç!
Kimi görsek, yolda önümüzü kesip iki soru soruyor?
-"Bu iktidar partisi bu kadar oyu nasıl aldı? Hala anlamış değilim!"
Ya da...
-"Bu Büyükerşen bu kadar oyu nasıl aldı? Hala anlamış değilim!"
İşin ilginç tarafı, her iki soruyu da aynı kişilerin sorduğuna şahit oluyoruz.
Aslına bakarsanız...
Her iki sorunun içinde cevabı da var.
Biraz düşünülse bu soruları soranlar cevaplarını da bulabilecek.
Yani...
-"Bu Başbakan bu kadar oyu nasıl aldı?" Diyenin, "Bu Büyükerşen bu kadar oyu nasıl aldı?" Diye, ya da tam tersi, "Bu Büyükerşen bu kadar oyu nasıl aldı?" Diye soranın, "Bu Başbakan bu kadar oyu nasıl aldı?" diye sormaması gerekiyor.
Her iki ismin de aldığı oyların sosyolojik ve politik sonuçları bir yana...
Ortaya çıkan sonuç şunu gösteriyor ki, Başbakan gitmeden aldığı oylar ile Büyükerşen gitmeden aldığı oylar bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da pek değişmeyecek.
......
Bu yaptığı ancak nasıl
olur biliyor musunuz?
Seçimde rakiplere fark atıyorsun.
Kendi partinin Büyükşehir adayından fazla oy alıyorsun.
Kendi partinin Belediye Meclis oylarını da geride bırakıyorsun.
Bütün bunlar nasıl sağlanır biliyor musunuz?
Birincisi: İnsanlar size güvenecek.
İkincisi: İnsanlar sizi sevecek.
Üçüncüsü: Parti teşkilatı ile sorununuz olmayacak.
Dördüncüsü: İnsanlar "Bu adam bu partiye lazım" diyecek.
Beşincisi: İnsanlar, Kazanma garantisi olmasına rağmen bir oy daha fazla almak için nasıl çalıştığınıza şahit olacak.
Altıncısı: Başka partiden de olsa insanlar "Ben burada buna oy vereceğim" diyebilecek.
Yedincisi: Bu güne kadar yaptığı hizmetleri beğenecek.
Sekizincisi: İnsanlar sizi Antipatik değil Sempatik bulacak.
Dokuzuncusu: Kavga adamı olmayacak.
Onuncusu: Diktatör özelliklerini üzerinde barındırmayacak.
Aslına bakarsanız yer olsa, yukarıda saydıklarımızın sayısını daha da arttırmak mümkün.
Ancak...
Yukarıda sıraladığımız 10 özellik bile, öyle herkeste bulunan, herkesin de üstesinden gelebileceği özellikler değil.
Ahmet Ataç seçimlerde işte bunu yaptı.
Yaptığı iş, gerçekten göz ardı edilmeyecek büyük bir iş.
Ve bu yaptığı iş, hemen herkesi memnun etmiş görünüyor.
Haa.Bu yapılan işten "Memnun olmayan var mı?" derseniz?
Olmaz mı!
........
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Teskere zamanı yaklaşmıştır. Aynı tertip askerlerden bazıları oturup bir karar alırlar. Bir daha saf asker Mehmet'e ayak işleri yaptırmayacaklardır. Kararı Mehmet'e açıklarlar. Bu habere çok sevinen Mehmet yine de doğrulatmak için tek tek sorar:
- "Sen Ali, ayakkabılarını bana boyattırmayacaksın değil mi?"
- "Evet."
- "Sen Osman, benim sigaralarımdan otlanmayacaksın değil mi?"
- "Otlanmayacağım."
- "Sen Hasan, çoraplarını bana yıkattırmayacaksın değil mi?"
- "Yıkattırmayacağım."
Herkesten gerekli yanıtı alan Mehmet:
- "İyi, ben de bundan sonra karavanaların içine işemeyeceğim.."