
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Megalomanlığın tavanı, Ego'nun zirvesi...
Onlar olmasa bu şehirde Ticaret falan olmayacak…
Eskiden olduğu gibi bildiğiniz takas sistemi gelecek…
Bakkala yumurta verip karşılığında ekmek falan alacağız yani!
Onlar olmasa bu şehirde Sanayi falan da olmayacak.
Fabrika olmayacak, üretim falan yapılmayacak…
Eskiden olduğu gibi evlerde çorap örüp, pazarlarda satacağız!
Onlar olmasa hizmet falan da göremeyecek bu millet…
Suyu at arabaları dağıtacak, yollar çamur olduğunda soba küllerini döküp üzerini kapatacağız!
Onlar olmasa var ya, sağlık olmayacak, eğitim olmayacak hiçbir şey olmayacak…
Bildiğin 50 yıl öncesine döneceğiz!
Şükürler olsun varlıklarıyla bugünleri yaşayabiliyoruz!
Ya bir de olmasalardı ne yapardık?
İşin gırgırı bir tarafa, bu şehirde bazı insanlar kendini öyle bir yerlere konumlandırıyor ki hayret etmemek mümkün değil.
Kötü olan tarafı ise buna kendilerini de inandırıyor olmaları iyi mi?
öyle bir ruh haline bürünmüşler ki, inanın kızalım mı? Yoksa gülelim mi? çelişki içinde kalıyoruz.
Hallerinden, tavırlarından, davranışlarından tutun da konuşmalarına kadar hepsi adeta şehrin sahibi olmuş…
Sanki her şey onlarla başlamış bu şehirde ve onlarla devam ediyor…
Onlar gidince de başlayan her güzel şey maalesef sona ermiş olacak!
Zannedersiniz ki, bugün bu şehirde bu şekilde yaşıyor olmamızı bir tek onlara borçluyuz…
Kısacası…
Megalomanlığın tavanını, ego’nun zirvesini yaşıyorlar resmen.
900 bine yakın nüfusu barındıran bir şehirde kimsenin umurunda değiller aslında ama bunun farkına bile varmıyorlar.
Şehrin geçmişi ve geleceği olduğunu, kendilerinin ise bu süreçte hasbelkader bir aktör olduğunu anlamıyorlar.
Ve en önemlisi de;
Süreç içinde unutulacaklarını, isimlerinin dahi hatırlanmayacağını tahmin dahi edemiyorlar.
Hatta…
Tıpkı geçmişte “Eskişehir benimle var oldu” diyen ve bunun havasını yapanların bugün hatırlanmadıkları gibi “Gelecekte bizi de kazıyan olmayacak” ihtimalini akıllarına dahi getiremiyorlar.
Şişkin egoları eşliğinde bugünü böyle geçiriyorlar ama yarın karşı karşıya kalacakları hayal kırıklığının farkına bile varamıyorlar…
Şunu çok iyi biliyoruz ki, bu yazının hemen ardından telefonlarımız susmayacak.
Her arayan “Yazıda kimi kastettin arkadaş? Bu yazıyı kimler için yazdın?” diye soracak…
O yüzden arayıp soracak olanları bu zahmetten kurtarmak için şimdiden söyleyelim…
öncelikle, söz konsu yazı bir ya da birkaç kişiye özel yazılmış bir yazı değil…
Yazının muhatabı olabilecek nitelikte öylesine çok kişi var ki bu şehirde, hangi birini sayalım?
Zaten…
Yazı okunduğunda herkesin aklından farklı farklı birkaç isim mutlaka geçecek…
Fakat emin olun, söz konusu yazıyı bir tek muhatapları üzerine alınmayacak…
Not- İmparator Aurelius Roma Şehir Meydanı'na indiğinde kendisiyle birlikte yürümesi için arkasında sürekli bir uşak bulunduyormuş.
Uşağın tek görevi, insanlar Aurelius'a övgüler yağdırırken Aurelius'un kulağına "sen sadece insansın" diye fısıldamakmış.
"Sen sadece insansın".
Acaba biz de aramızda para toplayıp, yukarıda tarifini yaptığımız insanların yanına bir hizmetli mi görevlendirsek?
Bu arkadaş arada sırada kendilerine “Sen insansın be arkadaş! B..kunda boncuk falan da yok!” diye hatırlatsa iyi olmaz mı?
Ne dersiniz?
.....
Her istediğinin yerine getirildiği bir seçime giriyor Burhan Sakallı…
AK Parti’de aday belirleme sürecinin başına dönelim isterseniz…
Aday isimlerinin ortada dolaşmaya başladığı sıralar.
Genel merkezde toplantılar yapılıyor…
Eskişehir’de büyükşehir adayı belirlenecek.
Genel merkez, mevcut milletvekillerinin birkaç il dışında aday gösterilmeyeceği kararını almış.
Bu karar ile birlikte Nabi Avcı ve Harun Karacan’ın aday gösterilme ihtimalleri tamamen ortadan kalkmış.
Haliyle aday gösterilecek isim sayısı da azalmış…
Kamuoyunda ve parti çevresinde, Burhan Sakallı, Metin Güler,Dündar ünlü gibi aday olabileceği konuşulan 2-3 isim var.
Sonunda genel merkez konuşulan isimler arasından en uygununun Burhan Sakallı olmasına karar veriyor.
Sakallı’nın ismi aday olarak ilan ediliyor…
Bu süreçte yaşanan önemli bir husus var…
AK Parti’nin Eskişehir’deki 3 milletvekili de Burhan Sakallı’nın adaylığı ile ilgili “Olsun” ya da “Olmasın” demiyor…
Sakallı’nın adaylığı sonrasında sıra ilçe belediye başkan adaylarının belirlenmesine geliyor…
Bunun için genel merkezde yapılan bir toplantı var…
Milletvekillerine soruluyor “kimi istiyorsunuz?” diye…
Harun Karacan görüş belirtmeyeceğini söylüyor.
-“Ben bunu bizzat yaşadım. O yüzden ilçe adaylarının kimler olacağına büyükşehir adayı Burhan Bey karar versin.” Diyor.
Nabi Avcı ve Emine Nur Günay da benzeri şeyler söyleyip, genel merkezin kararının önemli olduğunu söylüyorlar…
Sonuç olarak…
Burhan Sakallı, mevcut 3 milletvekilinin de “Mutlaka aday gösterilmeli” ya da “Kesinlikle aday yapılmamalı” dediği bir isim değil…
Gelelim isimleri açıklanan ilçe belediye başkan adaylarına…
O isimlerin de tamamı mevcut vekillerin “Olsun” ya da “Olmasın” dediği isimler olmayıp, Büyükşehir adayı Burhan Sakallı’nın onay verdiği isimler olduğu çıkıyor ortaya…
Bunun en somut örneği ise, Tepebaşı adayının son gece değişmesi…
Yani…
İbrahim Kaynarca yerine gece yarısı Hasan Tuç’un Tepebaşı adayı yapılması…
Tüm bunlar gösteriyor ki, AK Parti büyükşehir adayı Burhan Sakallı’nın seçimi kazanması halinde başarı sadece kendi hesabına yazılacak…
Seçimi kaybetmesi halinde ise bunun hiçbir bahanesini üretemeyecek.
Zira…
Son dakikada aday ismi değiştirme dahil her istediğinin olduğu, her talebinin yerine getirildiği, önüne hiçbir engelin konulmadığı bir seçime giriyor…
.....
Kim kazandırır, kim kaybettirir? Hesabı?
AK Parti içinde oluşmuş bazı gruplar ve ekipler var…
örneğin Volkan Doğan grubu var…
Harun Karacan grubu var mesela…
Dündar ünlü, Murat Mercan, İbrahim Kaynarca ekipleri var…
Bunun yanı sıra…
Tümsiad’cılar, Birlikciler, Süleymancılar, Menzirciler…
Var da var anlayacağınız…
Seçim öncesinde birini ihmal etseniz, diğeri sıkıntı yaratıyor…
Bazen bu sıkıntı seçim kayıplarının nedeni dahi olabiliyor…
O yüzden, özellikle çok ince hesap yapmak ve seçimi en az zararla atlatacak kararı almak gerekiyor olsa gerek.
İşte AK parti’de Tepebaşı belediye başkan adayının bir gece önce değişmesi de bu yüzden yapılmış olsa gerek…
Yani…
Bir gece önce Tepebaşı adayının değişmesini gerçekleştirenler, Kaynarca ekibi yerine Murat Mercan ekibinin istediği Hasan Tuç’u aday yaptırmakla, partinin daha az zarar göreceğinin hesabını yaptıkları çıkıyor ortaya…
Yani “Hasan Tuç olmazsa kazanma şansımız daha az olur” diye düşündükleri anlaşılıyor…
Tabi hesap böyle ama bugün yapılan hesabın seçimde tutacağını kimse bilemez…
Belki bu hamle seçimi kazandıran bir hamle olacağı gibi, seçimi kaybettiren bir hamle de olabilir…
Neticede seçim bu…
Neyin ne olacağı hiç mi hiç belli olmaz…
Kimin kazandırdığı, kimin kaybettirdiği sandıklar açıldıktan sonraki süreçte ortaya çıkar…
Ve insanlar şöyle konuşur:
-“O son dakikada aday değişikliği yapılmasaydı bu seçimi kazanamazmışız”
Ya da…
-“Meğer biz o son dakikada yaptığımız aday değişikliği ile seçimi orada kaybetmişiz”