
Gazi Özdemir
MERHAMET VE DÜRÜSTLÜK İÇ İÇE-2
Yayınlanma:
Geçen Cuma yazısında Allah'ın biz kullarına olan merhameti ve bu merhametin hangi özellikli Beşerlere ulaşacağını açıklamıştım. Bugün de, beşer olan bizlerin merhamet veya Kur'an'ın ifadesi ile Müşfik olmamız ve buna paralel de dürüst olmamız konularına değineceğim.
Beşer olarak bizlerin, Dünya Okulundaki eğitimimiz sırasında merhametli (veya müşfik) oluşumuz, bütün yaratılanlara şefkatli, hoş görürü davranan ve acıma duygusu ile yaklaşan özelliklerimiz ile tanımlanmaktadır "Tur-25. Cennettekiler sohbetlerinde birbirlerine dünyadaki anılarından bahsedecekler ve; 26. "Daha önce biz aile çevremiz içinde müşfik /şefkatli bir davranış içindeydik". Geçen hafta, merhametli /müşfik olanın adam öldürmeyen, hak yemeyen, eksik ölçmeyen ve tartmayan, haksızlık yapmayan, rüşvet yemeyen, devlet makamını istismar edip yolsuzluk yapmayan, adil davranan ve hakim ise adil kararına kin karıştırmayan, kısacası dürüst olan olarak Kur'an'da vurgulanmış olduğunu belirtmiştim.
Merhametli ve Dürüst olanı tanımlarsak şu özelliklerde olduğunu görürüz;
o Kasıtlı olarak adam öldürmez. Çünkü kasıtlı adam öldüren, sorgusuz-sualsiz Cehennem'e gönderilmektedir "Nisa-93: Kim de bir mümini kasten öldürürse, sorgusuz ve doğrudan karşılık olacak cezası, belirsiz sürelerle kalacağı Cehennem 'dir. Allah, artık onu gözden çıkarmış, lanet etmiş ve onun için hayal edemeyeceği kadar oldukça şiddetli bir azap hazırlamıştır". Yine kasten adama öldüren, hem kendisinin, hem de öldürdüğü kişinin günahlarını yüklenmektedir. İlahi düzende, uygulamanın böyle olduğu, Kardeşi Kabil'in, kendisini öldüreceğini bildiren Habil'in ağzından vurgulanmıştır "Maide-29. 'Ve hem kendinin, hem de benim günahlarımızı birlikte yüklenerek Cehennem'e girmeni isterim. Çünkü zalimler böyle cezalandırılır" diyerek Allah'a olan bağlılığını açıklamıştı". İntihar etmenin de, bir nevi kasten adam öldürmek, bir canın yaşamına son vermek gibi olduğunu düşünüyorum.
o Başkasının hakkını gasp etmez, diğer bir ifade İle haram yemez ve korkar "Mutaffifin-1-3: İnsanlardan bir şey alırken veya başkasına bir şey yaptırırken, yapılması gerekeni tam yaptırıp ölçüyü /hakkı tam uygulatan, fakat kendisinden verirken veya başkasına kendisi bir şey yaparken hakkı eksik vererek hile yapanın ve yapılması gerekeni tam yapmayanın vay haline!".
o Özellikle devlet hizmetini istismar etmek üzere rüşvet almaz, devlet malına el koymaz ve yolsuzluk yapmaz. İdari görev ve makam nedeniyle verilen yetki ve imkânları başkalarının yararına kullanılsın ve şahsi menfaat için kullanılmasın ve istismar edilmeden değerlendirilsin diye verilen geçici emanetler olarak benimser. Dünya sınavları olan nefsleri için birer sınav aracı olarak görür ve Allah'ın verdiği bu emanetlere hıyanet etmekten
korkar "Al-i Imran-161. Dedikoduların tersine, bugüne kadar gelmiş hiçbir peygamber, emanete hıyanet etmemiş ve kûmu malından çalmamıştır. Çünkü onlar, olur da emanete hıyanet edip kamu malından çalan kimsenin, kıyamet günü çaldığı şeyi yüklenmiş olarak hesaba çekileceğini ve sonra haksız kazandığı her ne ise karşılığının tam olarak ödeneceğini ve hiç kimsenin haksızlığa uğratılmayacağım bilirler". Bu önemli konuda Hz. Muhammed, Mahşer toplantısı sırasında, böyle bir günah işleyenin kendisinden yardım istediğinde şu cevabı vereceğini belirtmiştir; "Senin için hiçbir şey yapamam, ben sana tebliğ etmiştim-Kütubu Sitte-1131". Yine bu konu Hz. Muhammed tarafından şu iki hadis ile de vurgulanmıştır; "Elde edilen ve toplum için ayrılan ganimetlerin başını bekleyen Kerkere denen bir zat vardı, derken vefat etti. Resulullah: "O cehennemdedir!" buyurdu. Bu söz üzerine adamı görmeye gittiler. Üzerinde, ganimetten çalınmış bir aba buldular. " Kütubu Sitte-Abdullah İbnu Amr İbnfl-As-1134". "Resulallah buyurdu ki, "Kim de (malı, makamı olan büyüklerden) bir adam sebebiyle bir makam elde eder ve orada salâh ve takva sahibi bilinerek para ve makama konmak için riyakârlıklara girerse, Allah Teala Hazretleri Kıyamet günü onu mürdiler makamına oturtarak (rezil eder ve mürdilere münasib azapla) azaplandırır-Kütubu sitte-4324".
o Adli işlerle ilgili bir görevde ise, adalet görevine
menfaat ve kin bulaştırmaz ve mutlak adil olur.
Çünkü Kur'an'da bildirilenlere uyamamaktan korkar
"Nisa-105. Ey Peygamber! Biz Sana, gerçeği içeren bu kitabı
/Kur'an'ı, insanlar arasındaki problemlerin çözümünde
Allah'ın bildirdikleri doğrultuda hüküm veresin diye indirdik.
Hakkı gözet ve sakın gerçekleri inkâr eden hainlerden /küfre
sapmış olanlardan yana olma. Nisa-135. Ey iman edenler!
Kendiniz, ananız-babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa,
hakimlik veya şahitlik ederken Allah 'ı düşünerek adaleti
uygulamaktan şaşmayın. Ve şunu aklınızdan çıkarmayın,
hâkimlik veya şahitlik yaptığınız kimseler ister varlıklı olsun,
ister yoksul olsun, Allah her iki tarafa da sizden daha yakındır.
Öyleyse, kişisel çıkar ve nefsinize uyarak gerçekleri saptırıp
taraflı davranmayın. Eğer gerçeği çarpıtırsanız, bilesiniz ki
Allah yaptıklarınızdan her an haberdardır. Maide-8. Ey iman
edenler! Allah'ın buyruklarını gözeterek hiçbir zaman
adaletten ayrılmayın ve bir topluluğa olan kininiz sizi adaletli
davranmaktan alıkoymasın. Adaletli davranmak takvaya çok
daha yakındır ve daima takva içinde olun. Şüpheniz olmasın ki
Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
Allah'ın, bizlerin kasten adama öldürmemek, hak gaspında bulunmamak, bize verilen idari yetkimizi istismar etmemek ve adaletimize menfaat ve kin bulaştırmamak üzere olacak çabalarımızda yardımcı olmasını diliyorum. Çünkü ancak bu çabamıza olacak Allah'ın yardımı sayesinde "Şeytan'ın evliyası /dostları" olmaktan kurtulabiliriz. Haftaya aynı konuya devam etmek üzere. İnşallah
NOT: Ayrıntılı bilgi ve ayetlerle ilgili güncel yorumları "Anladığım ve Güncel Yorumladığım SON DAVET KUR'AN"da bulabilirsiniz.