İsmi hiç önemli değil ama bir kişi var farz edin...
Bu kişi:
-"Siyaset, insanlara hizmet edebilmenin en güzel aracı" diye düşünmüşse...
-"Kötü olan siyaset değil, siyasetçinin ta kendisi. Siyasetçi düzelirse, siyaset kurumu da seviye kazanır" diyorsa...
-"Dışarıdan ahkâm kesmekle olmuyor. Bizzat işin içine girmeli, taşın altına elimi sokmalıyım. Aksi takdirde hiçbir şeyden yakınma hakkım olamaz" düşüncesi içindeyse...
-"Bugüne kadar hayatımda yanlış bir iş yapmadım. Siyasette de yapmam" diyorsa...
-"Mesleğimde başarılı bir insanım, mesleki tecrübelerimle siyasette partime de katkı sağlarım" diye düşünüyorsa.
-"Bilgi, beceri ve donanımım, siyaset içinde her türlü görevin üstesinden gelebileceğimin teminatıdır" kanaati taşıyorsa.
Kısacası...
-"partinin bana ihtiyacı var. Herhalde partiyi yönetenler de liyakati ön planda tutacak ve beni tercih edecektir" düşüncesi içindeyse...
Sözünü ettiğimiz ve yukarıda saydığımız düşünceler ile özelliklere sahip insanların, sırf seçilebilme uğruna birilerinin kuyruğunda dolaşmaları, o insanlara, akla gelmeyecek yalakalıkta bulunmaları, hatta vekil olabilme adına gözünün içine bakmaları, bu özelliklere sahip kişiden asla beklenemez.
Çünkü...
Yukarıda saydığımız düşünce ve özelliklere sahip insanlar, böyle bir davranışı kendilerine yediremezler.
-"Ben partiye konumum, bilgim, birikimim ve donanımımla katkı vermek istiyorum. Eğer parti bunu istemiyorsa, kaybeden ben olmam" diye düşünürler.
Şimdi: buraya kadar okuduklarınızdan sonra kalkıp:
-"Sen bunu söylüyorsun ama... Aday adaylarının neredeyse tamamı, senin söylediğinin aksine, sırf milletvekili olabilme uğruna birilerinin etrafında fır dönüyor, çekmedikleri yağ kalmıyor. Bu ne iş o zaman?"diyeceksiniz...
Haklısınız elbette!
Ancak şunu unutmayın!
Demek ki, sizin gördükleriniz, bizim yukarıda tarif ettiğimiz aday adayı profiline uymayan isimler...
Daha doğrusu: sizin gördükleriniz...
Bizim tarif ettiğimiz özelliklerin hiç birini üzerinde taşımayıp, milletvekili olmaları da ancak bir kişinin işaretiyle mümkün olabilecek isimler de, işte o yüzden siz hep onları görüyorsunuz...

******************************************

İki yıl içinde saçların geldiği nokta...

Mesut Hoşcan 2013 yılının Haziran ayında yapılan kongre ile Eskişehirspor'un başına geldi.
O günden bu yana Eskişehirspor'da ve yönetim anlayışında ne gibi değişimlerin olduğunu bu sütunlarda uzun uzadıya anlatmayacağız.
Ancak...
İki yıl içinde yaşanan değişimi, Mesut Hoşcan'ın saçlarında bariz bir şekilde görmek mümkün.
Kongreyi kazandığında çekilmiş fotoğrafındaki siyah saçlar, aradan geçen iki yıl içinde resmen beyaza dönmüş.
Genlerden kaynaklanan bir durum mu?, yoksa kulübün borçları mı?
Takımın durumunun pek de iyi olmaması mı? Yoksa parasızlık mı? Bilemiyoruz...
Fakat...
Yukarıda da söylediğimiz gibi...
İki yıllık bir süre zarfında, Mesut Hoşcan'ın saçlarındaki renk değişimi açık bir şekilde fark ediliyor...

***************************************

AKP İl başkanı süreci iyi götürdü...

Eksiği, eleştirilecek yönleri ve yanlış uygulamaları vardır.
Ancak...
Şu da bir gerçek ki, AKP İl başkanı Dündar Ünlü, aday adaylığı sürecini iyi bir şekilde taşıdı.
-Belli aday adaylarını kayırmadı.
-Aday adaylarının arasından bir ya da birkaç ismi ön plana çıkartmak için çaba harcamadı.
-Aday adayları arasında ayrım yapmadı.
-Birileri aday olsun diye uğraşmadı.
-Bazı aday adaylarının işini kolaylaştıracak, bazılarının da işini zorlaştıracak kararlar almadı.
-Yeniden aday adayı olan milletvekillerine iltimas geçmedi, kendisine yakın olan isimlere koltuk değneği olmadı.
Kim bilir? Belki de bu söylediklerimizi belirli ölçüde yapmıştır ama en azından daha önceki görev yapanlar gibi bunu kamuoyuna hissettirmedi.
Kimseye yakın olma gayreti içinde değildi.
Kimsenin adamı olmadığını göstermek için özenli davrandı.
Kimseye uzak olmamaya da gayret gösterdi.
-Sorunsuz bir aday tanıtım toplantısı
-Sorunsuz bir temayül yoklaması ve sorunsuz bir STK oylaması gerçekleştirdi.
Ve sonuç olarak...
Yönetimiyle birlikte AKP İl Başkanı Dündar Ünlü bu aday adaylık sürecini iyi bir şekilde taşıdı.