
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Ne yapacaklarını kim kestirebilir ki?
Onları; bir partinin adayı konuşma yaptığı sırada, bir köşede sessizce otururken görebilirsiniz.
Ya da, bir Genel Başkanın mitinginde, kalabalıktan kendilerini soyutlamış, sadece konuşulanları dinliyor halde de görebilirsiniz.
Hatta...
Adayların Oda, dernek, kahvehane gibi yerlere yaptığı ziyaretler sırasında hiçbir tepki vermeden sadece olup biteni izlediklerine de şahit olabilirsiniz.
Ellerinde her hangi bir partinin bayrağı kesinlikle yoktur.
Partili ya da partinin destekçisi gibi algılanmamak için ön sıralarda da olmazlar.
Gördükleri ve dinledikleri adaylarla ilgili herhangi bir yorumda asla bulunmazlar.
Genel Başkanın konuşması sırasında söylediklerini hiçbir tepki vermeden dinlerler.
Söylenen sözler karşısında, ne onay verdikleri görülmüştür ne de onaylamadıkları.
Sadece olup biteni izleyip, sadece söylenenleri dinlerler.
Elbette kendilerince bir siyasi fikirleri vardır.
Beğendikleri, takdir ettikleri adaylar ve liderler vardır.
Ama asla renk belli etmezler.
Korktukları için ya da tartışma başlatacak olmaktan çekindikleri için değil, siyaseti kendi içlerinde, kendi doğrularıyla yaşamak için böyle davranırlar.
Siyasette "Sessiz çoğunluk" diye adlandırılan kesimden bahsediyoruz.
Hani şu her siyasi aktiviteyi kenardan ve sessizce izleyenlerin oluşturduğu topluluktan bahsediyoruz. "Kararsız" mış gibi görünürler dışarıdan bakıldığında.
-"Ne yapacağı kestirilemez" diye algılanırlar ilk bakışta.
Ama her birinin her şeyden haberi vardır.
Söylenenlere hak vermiş gibi görünürler ama kesinlikle hak vermezler.
Onaylıyormuş gibi davranırlar ama asla onaylamazlar.
En önemlisi de...
İkna edilmiş gibi davranırlar ama ikna olmazlar.
Hemen her seçimde, seçimin anahtarı onlardır.
Seçimleri kimin kazanıp kimin kaybedeceğine onlar karar verir.
Birbirlerinden tamamen bağımsız ve bağlantısızlardır sonuçta ama, benzeri düşünen ve düşüncesini kendi içinde yaşayıp kesinlikle dışarıya sızdırmayanlarla aynı davranış içinde oldukları için, büyük bir oy kitlesini oluştururlar.
Sonuç olarak...
Seçim öncesi filmin ön tarafında, meydanlarda toplanıp ellerinde bayrakları, ağızlarda parti sloganları olanlar vardır...
Ama filmin kaderini, arka planda gözlerden uzak durmaya gayret gösteren, olup biteni dinleyen, gözleyen ve asla renk vermeyen insanlar belirler.
Her seçim öncesi olduğu gibi...
------------------------------
Çevre yolunda Trafik neden
kilitlendi biliyor musunuz?
Önceki gün Çevreyolu'nda seyir halindeyken, aniden trafik kilitleniverdi.
Hemen herkesin aklına "Herhalde kaza oldu" düşüncesi geldi.
Öyle ya! Sürekli akan bir trafik durup dururken niçin tıkansın ki?
Yavaş yavaş ilerleyen trafiğin niçin tıkandığını bir süre sonra öğrenmiş olduk.
Çevre yolu üzerinde bulunan alt geçitlerin lambaları onarılıyordu.
Bu yüzden trafik üç şeritli çevre yolunda tek şeride düşürülmüştü.
Biraz daha gittiğimizde, aynı trafiğin yeniden tıkandığını gördük.
Bu kez, orta yol çizgileri yenileniyordu.
Mesele kısa süre içinde anlaşıldı.
Hafta sonu Başbakan Erdoğan geliyordu Eskişehir'e.
Her şey eksiksiz olmalıydı.
Maazallah görürse kızardı görevlilere.
O gelip gittikten sonra ışık yanmasa da, çizgi olmasa da olurdu.
Ama o gelirken her şey eksiksiz olmalı, fırça yenmemeliydi.
-------------------------------
Pantolon ayrı ceket ayrı renk olmuyor...
AK parti Eskişehir milletvekili Salih koca'ya soruyoruz televizyon programında.
-"17 Arılık süreci Türkiye'yi sallarken. Tapeler havalarda uçuşurken, hırsızlık ve yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmışken bu seçmen size nasıl oy verecek?" diye.
Tüm bu anlattıklarımızın bir senaryonun başka bir parçası olduğunu söylüyor önce.
Ardından da...
-"Bizim oy kaybettiğimizi sadece bu senaryonun parçası olanlar söylüyor. İnsanlar her şeyin farkında. Sürekli kamuoyu anketleri yapıyoruz. Sizin bahsettiğiniz sürecin bizim partiye oy kaybı anlamında yaptığı bir etki yok. Aksine oy kazanıyoruz" diyor.
Ardından...
-"İyi de bu insanlar önümüzdeki seçimde niye sizin partinize ve adayınıza oy versin? Seçmenin oy vermesi için geçerli hangi nedeniniz var?" diye sorduğumuzda ise ilginç bir örnek veriyor.
Önce, hükümet ile Belediyelerin aynı partiden olmasının sağlayacağı avantajları anlatıyor uzun uzadıya.
Ardından da...
-"Belediye ile hükümet aynı partiden olmayınca, pantolon başka renk, üzerindeki ceket başka renk oluyor. Hoş da gözükmüyor. Burada doğru olan hükümetle belediyenin aynı partiden olmasıdır. Bu durum hizmetin daha kolay gelmesi açısından çok önemlidir. Ha bunu bizim partimiz diye söylemiyorum. İktidarda hangi parti varsa, doğal ve mantıklı olan Belediyenin de o partiden olmasıdır" diyor.
---------------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Aptal sarışın bir kadınla cingöz bir emlakçı uçakta yan yana oturuyorlarmış. Cingöz emlakçı kadının aptal olduğunu anlayınca ona senle bir oyun oynayalım demiş ben sana bir soru sorayım eğer sen bilemezsen her bilemediğinde bana 5 dolar ver sen sorduğunda eğer ben bilemezsem her bilemediğimde 50 dolar veriyim demiş sarışın kabul etmiş.Sonra emlakçi sormuş Dünya ile Ay'ın arası kaç km'dir? Sarışın hiç sesini çıkarmadan 5 doları uzatmış.Sonra sarışın sormuş.
Tepeye 4 ayaklı çıkıp 3 ayaklı inen şey nedir demiş. Emlakçı 50 doları çıkarıp vermiş sonra emlakçı cevap neydi demiş sarışın kadın hiç bir şey demeden yine 5 dolar çıkarıp vermiş.