
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
O zaman da öyle mi olmuş oluyor?
AK parti Büyükşehir belediye başkan adayı Burhan Sakallı “Suyu ucuzlatacağım, asfalt parası almayacağım, 5 yıl içinde 10 bin gence iş bulacağım” dedi ya…
CHP Ankara adayı Mansur Yavaş’ın “Suyu ucuzlatacağım, asfalt parası almayacağım sözü ile CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nun “200 bin gence iş bulacağım” vaatlerini hatırlatıp:
-“CHP’nin Ankara ve İstanbul adayları bile bizi takip ediyor” demiş…
İyi de…
AK Parti’nin İstanbul adayı Binali Yıldırım “İş bulmak belediyelerin görevi değil” derken, yine AK parti’nin Ankara adayı su ve asfalt katılım payı ile ilgili “yasa ne diyorsa o olur” diyor…
Burhan Sakallı’nın mantığıyla hareket edersek, o zaman AK Partinin Ankara ve İstanbul adayları da CHP’lileri mi takip etmiş oluyor?
Bu iş biraz birbirine karıştı gibi sanki!
....
“Hık” deyiciler…
Eskiden kahveler, mahallelerde bulunan taştan yapılmış büyük havanlarda dövülüp, öğütülürmüş.
Burada kahve dövme işini kahve dövücüler yaparmış.
Yine bir gün kahve dövücüler, ağır tokmakları havandaki kahve tanelerine indirip kaldırırken işsiz bir delikanlı karşılarına geçip onları izlemeye koyulmuş.
Kahve dövücüler, tanelere tokmakları indirdikçe “hınk” diye ses çıkarıyormuş.
Delikanlı da geçmiş havanın başına, dövücüler ne zaman tokmağı indirse “Hınk” demeye başlamış.
Kahvenin öğütülmesi bitince kahvesi öğütülen müşteri parasını vermiş gitmiş.
Delikanlı kahve dövücüsünün yanına sokularak “Abi benim hakkımı vermedin” demiş.
Kahveci şaşırmış: “Ne hakkı yahu?”
Delikanlı: “Ne hakkı olacak abi, sabahtan beri tokmağı her indirdiğinde “Hınk” diyerek sana güç veriyorum, işini kolaylaştırıyorum, emeğimin karşılığını ver!”
İşte o günden bu yana, birinin yaptığı bir işi dalkavukluk ederek destekleyen, aslında hiçbir iş yapmayan kişiler için kullanılmaya başlanmış bu deyim.
Şu sıralar bu deyimi haklı çıkartacak sayısız olayla karşılaşıyoruz.
özellikle de siyasette…
özellikle de adayların hemen yanı başında…
Yanaştığı adayın yaptığı her işi, işin doğru ya da yanlış olduğuna bile bakmaksızın sırf “dalkavukluk” olsun diye destekleyen, hiçbir iş yapmayıp, yapmaya da niyeti olmayan, fakat yaptığı dalkavukluk karşılığında bir çıkar elde etmeyi bekleyen çok sayıda insan var.
Yani…
Bir anlamda “Kahve dövücüsünün hınk deyicileri” var.
Adaylar önce bu çevresini saran dalkavuklardan kurtulması gerekiyor.
çünkü…
Bu dalkavuklar, işi yapandan daha çok iş yaptığını, gücü elinde bulunandan daha çok o gücü kullandığını her fırsatta ortaya koyuyor.
Hem de yaptıkları dalkavukluktan başka bir şey olmamasına rağmen…
......
Hakimin karısının keşfettiği isim…
Anadolu'daki arzuhalcilerin en ünlüsü
Kemal Sadık Gökçeli'dir...
Komünizm propagandası yaptığı iddia edilen bir çocuğun işkencede adını vermesiyle, Kemal Sadık partinin kurucu üyelerinden biri olduğu gerekçesiyle gözaltına alınır. Daktilosunun arkasında boş kaldığı zamanlar öyküler yazan arzuhalci Kemal Sadık üç ay hapis yatar.
Oysa çocukla birbirlerini hiç tanımazlar.
Neyse ki olayın, arzuhalcinin doğru sözlü, zulüm karşısında boyun eğmeyen, ezilen inanların haklarını savunan kişiliğinden rahatsız olanlardan kaynaklandığını anlayan yargıç, beraat kararı verir.
Kemal Sadık, adliyeden çıkarken yanına gelen bir görevli, yargıcın kendisini odasında beklediğini söyler.
Arzuhalciyi karşısına oturtan,
kahve ikram eden yargıç, onun hayatını değiştirecek konuşmasını yapar: "Sizi mahkûm edeyim diye çok baskı yapıldı bana. çukurova'da kalmayın hemen İstanbul'a gidin. Orada, Yeni Cami'nin arkasında da arzuhalcilik yapar, hayatınızı kazanabilirsiniz.
Sizi burada öldürecekler.
Yazık olacak öldürülürseniz. 'Bebek' hikâyenizi ben de okudum, karım da okudu. çok sevdik. O edebiyattan iyi anlar.
Hattâ merakından bugün sizi görmek için mahkemedeydi. Kadınların içinde. Ben fazla anlamam, ama Türkçeyi kullanma ustalığınıza hayran oldum.
Bana söz verin, buralarda durmayacağınıza dair.
"Bebek" Kemal Sadık'ın ekmeğini kazandığı daktilosunda yazdığı öyküdür ve yayımlanmamıştır
Hakimin sözlerinden öykünün mahkemeye jandarma tarafından delil olarak sunulduğunu anlar.
Hakimin karısı belkide onun yeteneğini keşfeden ilk okurdur.
Ama ne okur.!
Sevdiği yazarı görmek için mahkemeye giden, kocasına suçlananının çok yetenekli bir yazar olduğunu, özgürlüğü verildiğinde edebiyatın en büyük kalemleri arasına gireceğini söyleyen bir okur.
Ve düşüncelerin de yanılmayan;
Kemal Sadık Gökçe'liyi bizler YAŞAR KEMAL olarak tanırız...
'Gökhan Karatepe'
(Dün usta yazarın ölüm yıldönümüydü. Işıklar içinde uyusun…)
.....
Bu gidişle bir gün herkes işsiz kalacak…
Her geçen gün boyutları daha da artan işsizlik can yakan bir durum,
1 kişinin 6 aylığına temizlik görevlisi olarak alınacağı işe 3 bin, 11 kişinin alınacağı işe 20 bin kişinin müracaat ediyor alması tarif edilebilir bir sıkıntı olmaktan çıktı.
Olay nerdeyse toplumsal bir çöküntü alanı yarattı.
Her ne kadar siyasetçiler bol keseden atıp “şu kadar istihdam sağlayacağız” dese de bu tür vaatlerin karşılığı yok.
Olmadığını onlar da biliyor ama seçim her türlü yalanı söylemeye kadir olduğu için söyletiyor.
İşsizler için işin tesellisi, önümüzdeki süreçte çalışan büyük bir çoğunluğun işsiz kalacağı gerçeği…
Bilim adamları ve fütüristlerin söylediklerine bakacak olursanız, çok değil 2 yıl içinde yaşanacak olan teknolojik gelişmeler bu günümüzü çok ilkel kılacak…
10-15 yıl içinde:
-Yollarda sürücüsüz araçlar gidecek havada pilotsuz uçaklar uçacak.
-üretimi robotlar yapacak, işçiye ihtiyaç olmayacak.
-Ameliyatları sıfır hata payı ile robotlar üstlenecek, doktora gerek kalmayacak.
-Mahkemelerde, aynı anda binlerce örnek kararı tarayabilen robotlar olacak, Hakim ve Avukata gerek duyulmayacak.
-Yiyecekler laboratuar ortamında yetişecek, çiftçi diye bir meslek olmayacak.
-Her türlü mühendisliği robotlar üstlenecek, haberleri robotlar sunacak, posta hizmetleri dronlarla tek bir merkezden verilen komutlarla yapılacak.
-Sekreter, temizlik görevlisi, hatta polis-bekçi olmayacak.
-Kimlik kartı, Pasaport, ehliyete gerek duyulmayacak, kağıt ortadan kalkacak her insanın gözbebeğinden şeceresi anında ortaya çıkacak.
Kısacası…
Yapay zeka ile insan gücüne ihtiyaç olmadan her türlü hizmet gerçekleşecek.
üstelik…
Tüm bu meslekleri üstlenecek olan yapay zeka robotları maaş falan istemeyecek.
Mesaileri, izinleri, hafta sonu tatilleri falan da olmayacak.
Sabah 8 akşam 5 çalışılmadığı için şehirlerde trafik sorunu falan da kalmayacak.
Sonuç olarak…
Bugün var olan mesleklerin tamamına yakını ortadan kalkacak.
Aynı meslekleri yapay zeka robotlar üstleneceği için bu mesleklerde çalışanlar boşa çıkacak.
Bu yakın geleceği göremeyen, bu geleceğe hazırlık yapmayan, yapay zeka sürecine kendini hazırlayamayan bizim gibi ülkelerde bir gün herkes işsiz kalacak…
Bu gün 1 kişilik temizlik işçiliği için 2 bin kişi müracaat ediyor ya, yarın o bir kişilik işe de ihtiyaç kalmayacak…
O yüzden iş sahibi olanlar da “İşim var” diye çok sevinmesin…
Eğer ülke olarak aklımızı başımıza almaz ve dünyanın nereye gittiğini umursamayıp hala cahil toplum yaratma çabası içinde olduğumuz müddetçe, yarın o 1 kişilik işi de başkalarının yarattığı yapay zeka robotları üstlenecek.
O zaman da öyle mi olmuş oluyor?
AK parti Büyükşehir belediye başkan adayı Burhan Sakallı “Suyu ucuzlatacağım, asfalt parası almayacağım, 5 yıl içinde 10 bin gence iş bulacağım” dedi ya…
CHP Ankara adayı Mansur Yavaş’ın “Suyu ucuzlatacağım, asfalt parası almayacağım sözü ile CHP’nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nun “200 bin gence iş bulacağım” vaatlerini hatırlatıp:
-“CHP’nin Ankara ve İstanbul adayları bile bizi takip ediyor” demiş…
İyi de…
AK Parti’nin İstanbul adayı Binali Yıldırım “İş bulmak belediyelerin görevi değil” derken, yine AK parti’nin Ankara adayı su ve asfalt katılım payı ile ilgili “yasa ne diyorsa o olur” diyor…
Burhan Sakallı’nın mantığıyla hareket edersek, o zaman AK Partinin Ankara ve İstanbul adayları da CHP’lileri mi takip etmiş oluyor?
Bu iş biraz birbirine karıştı gibi sanki!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,