
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
OK YAYDAN ÇIKIYOR...
Türkler ve Kütler, yıllardır birlikte yaşadılar kız aldı verdiler, akraba oldular ama son yıllarda bu güzel tabloyu bozmak için, Türk-Türk düşmanlığı nı yaratma peşinde olan güçler var. Bu güçlerin taşeronları ise, her fırsatı değerlendiriyorlar. Ve Türk milletine kin kusuyorlar.
Nitekim Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil, Brüksel'de düzenlediği basın toplantısında, akıl almaz iddialar ortaya attı. 1930'lu yıllarda gerçekleştirilen Dersim harekâtının tekrarlanmak istendiğini iddia eden ve teröristler için, 'gerilla' diyen Tunceli Belediye Başkanı, şehirdeki güvenlik uygulamalarından yakındı. Güya kentin girişi ve çıkışında çok sayıda kontrol noktası olduğunu ve sanki başka bir ülkeye girildiğini söyledi.
DTP milletvekilleri, Şerafettin Halis ve Aysel Tuğluk' da Tunceli Belediye Başkanından eksik kalmadı. Diyarbakır Milletvekili Tuğluk, "Üstümüzden ordular geçti." derken, Tunceli Milletvekili Halis, Dersim isyanında, Türk askerlerinin hamile Kürt kadınlarının karınlarını deşerek cinsiyet tespiti yaptıklarını iddia etti.
Yandaşları, Prof. Dr. Ronald Mönch, Dersim'de yaşananların 'insanlık suçu' olduğunu savunarak, Atatürk ve dönemin Bakanlar Kurulu üyeleri ile üst düzey askeri yetkililer için, "Yaşasalardı savaş suçlusu olarak yargılanmaları gerekirdi." dedi.
Toplantı sonrası kabul edilen sonuç bildirgesinde, Dersim olayları "soykırım" olarak nitelendirildi. Türkiye'nin "soykırım" mağdurlarına tazminat ödemesi, idam edilen isyanın lideri Seyit Rıza'nın mezarının tespit edilmesi istendi.
Aslında bu beklenen gelişmedir. Son yıllarda, DTP mensupları, kendilerine tanına özgürlüğü, ihanet özgürlüğüne dönüştürdü. Maalesef bugünkü ve gelecek nesilleri tek yönlü kin ve nefret aşılmak için, tüm güçleri ile çalışıyorlar. Yaptıkları gösterilerde, çocukları kullanıyor, güvenlik güçlerini de taşlatıyorlar.
Elbette bu gelişmelerin artarak devam etmesinin sebep/sebepleri vardır. Aşırı özgürlük, suç işleyenleri cezalandırılmaması, güvenlik güçlerinin yetkilerinin kısılması, yasalardaki boşluklar, en önemlisi de suç işleyenlerin eylemlerinin yanına kâr kalmasıdır.
Ve nihayet! Yargıtay Ceza Genel Kurulu, PKK'nın çağrılarına göre yapılan mitinglere katılan kişinin "örgüt üyesi" gibi cezalandırılmasına karar verdi. Çocuklar ve kadınlar da bu kapsama girecek. Gerekçe olarak da, "Örgüt siteler ve Roj TV'nin olay öncesinde yapmış olduğu yayınlarda halkın işe gitmemesini, kepenklerini kapatmasını, çocukların okula gitmemesini sağlamıştır. Bu yayınların sonucu cenaze törenlerine katılan kişiler, belirtilen eylemleri gerçekleştirmiştir." dendi
Türkiye artık gerçekleri görmelidir. Son aylarda, "KAKIŞMA PROVALARI" yapılıyor. Bu girişimlere engel olunmaz, bu izinsiz gösterileri düzenleyenler ve katılanlara caydırıcı cezalar verilmez ise, bu tür olaylar artarak devam edecek, Türkiye bir iç savaşın eşiğine getirilecektir. En büyük tehlike de bir Kürt-Türk çatışmasıdır.
İspanya'da, İtalya'da, Yugoslavya'da ve Yunanistan'da uzun süren çok kanlı iç savaşlar yaşandı. Irak' da Şiilerle Sünniler birbirini kırıyor. Bu gelişmelerde, milyonlarca insan can verdi. Ekonomileri çöktü. Yıllarca süren iç savaşlar, Lübnan'ı harabeye çevirdi.
Türkiye' de, akıl almaz gelişmeler yaşanıyor. Türkiye Cumhuriyeti' nin Başbakanı kendi ülkesinde tehdit ediliyor. Başbakan, Diyarbakır'a gitmeden önce, PKK'ya yakınlığı bilinen milisler, dükkân dükkân dolaşarak "Kepenk indirme" kararını bildiriyor., En vahimi de " Kararlarına uymayanlardan ve Başbakanı 'ı karşılamaya gidenlerden, onun toplantılarına katılanlardan, hesap sorulacağı, onların cezalandırılacağı" söyleniyor.
Maalesef devletin kurum/kuruluşlarının, olaylara gösterdiği tolerans, karşı tarafı daha da hırçınlaştırdı. PKK'nın, sistem içinde yer alması ve iddialarının, hedeflerinin siyasi parti programı haline getirilmesi, partinin başına Öcalan'ın geçmesi, seçilmesi, devletin yeniden yapılanması istekleri ve Demokles'in, kılıcı gibi "iç savaş" olasılığının, kalkışma provalarıyla hatırlatılması, artık kabak dadı verdi.
Türkiye, bu gelişmeler karşısında, devlet ciddiyeti ile hareket etmek zorunda. Terörle mücadele de güvenlik güçlerinin eli güçlendirmeli, terör olaylarına karışanlara da caydırıcı cezaları anında vermelidir. Aksi halde terör olayları artarak devam edecek, Yüzyıllar boyu birlikte yaşamış, kız almış, kız vermiş nesiller boyu evlat ve torunlarla birlikte harmanlanmış, bu ülkenin yurttaşlarını, iç savaşın eşiğine getirecektir. Dış ve iç şer odaklarının, yıllardır istekleri de bu değil midir?