ORUÇ NEDİR - 2


Dikkat edilmesi gereken bir konu, bir şekilsel ibadeti uygulamak, başka bir ahlâki ve davranışsal ibadeti, yani muhkem-kesin hükmü engellememeli ve tercihte ısrarcı olunmamalıdır. Bu konu, Bakara-184'te açıkça belirtilmiş ve oruç açlığı nedeniyle vücudu veya düşünsel kapasitesi dayanamayıp, olumsuz etkilenen ve aksayan kişi için bir fakiri (maddi durumu uygun ise) doyurmak şeklinde yardım etme kolaylığı sağlanmaktadır "Bakara-184. Oruç tutulacak günler sayılı günlerdir. Ancak hasta veya yolculukta olanınız, tutamadığı günlerin sayısınca di-ğer günlerde tutsun. Veya tutmadığı günler karşılığı fidye olarak bir yoksulu doyursun veya varsa bir ihtiyacını gidersin. Her kim gönül isteğiyle, daha fazla hayır yaparsa kendisi için de hayırlıdır. Ancak şunu bilin ki, telafi orucunuzu tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Oruç, kişisel irade güçlüğünü sağlama temel amaçlı olması ile, sadece o kişiye fayda sağlama özelliğinde olan bir muhkem-kesin hükümlerden biridir ve şekilsellerden olanıdır. Dolayısıyla da başkalarına fayda sağlayacak başka bir girişime, işe, çalışmaya engel olmamalıdır.
Hasta oluş, sadece ciddi bir hastalık hali demek değildir. Ayrıca kendine, mesleğine ve başkasına zarar verebilecek derecede oruca dayanamayıp kafa karışıklığı yaşamak, bedensel yorgunluk hissedip işini aksatma durumuna düşmeler de birer hastalıktır diye düşünüyorum.
Ayetten de anlaşıldığı gibi, oruç süresince beslenmenin olmaması nedeniyle zarar görecek bir hastalığı bulunması gibi, kadınlar için aybaşı kanamalı günler de bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Aybaşı halinin genellikle ilk 2-3 günü bol kanamalı ve sancılı olabilmekte, diğer günlerde ise kişi bu durumuna dayanabilir ve normal yaşantısına dönecek bedensel güce ulaşabilir. Dolayısıyla bu günlerde, hanımlar kendi kararı çerçevesinde olmak üzere orucuna devam etmek istiyorsa devam edebilmelidir. Kur'an'da kadının bu doğal ve sayılı günler olan hastalık halinin oruç dışında başka herhangi bir ibadetini, dinin diğer gereklerini yerine getirmesini, Kur'an okumasını veya dua etmesini ve namaz aktivitelerini yerine getirmesini engelleyeceğine ilişkin herhangi bir ayet-mesaj bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konularda olumsuz görüş bildirme, Kur'an'da olmayan bir yasaklamaya girmiş olacaktır.
Ciddi bir hastalıkta oruç tutup tutmama kararı için mutlaka bir doktor müsaadesi olmalı, bedensel veya zihinsel performansını olumsuz etkileyecek bir yolculuk öncesinde ise kişi gerek görürse yine bir doktora danışmalıdır. Ayrıca bedensel veya zihinsel gücünde azalma nedeniyle kişiye yasaklanan, orucun sadece yeme-içme yönüdür. Kişinin oruç saatlerinde yeme-içme dışında sakınması gereken diğer yönler ve yasaklar ise (kişinin kendisine ve başkasına zarar verebilecek söz ve davranışlardan sakınma gibi) Ramazan ayı süresince oruç saatleri dışında da şüphesiz yine oruç tutan ve tutmayan için de söz konusu olacaktır.
Oruç, sayıları 400'ün üzerinde olan ve her biri birer ibadet olan muhkem-kesin hükümlerden sadece biridir ve kişiseldir. Diğer ibadetlerden, yaratılanlara yararlı olacak ibadetlere engel olmamalı ve bu ibadetler oruçtan öncelikli olmalı. Oruçta ikilemlerden en önemlisi, uygulama ve yasaklarının kimler için şart veya şart olmadığı konusudur. Çünkü, orucun şart olduğu kişiler tarafından bu konu maalesef tam anlaşılmamış, istismar edilmiş ve Kur'an'ın Bakara-184 ncü ayetinde belirtilen şart olmama durumlarına uygun olması nedeniyle oruç tutmayanlara eziyetler edilmiş, zorluklar uygulanmış ve halen de uygulanmaktadır.
Oruç tutamayacak kadar vücudu yorup zarar verecek ve acıkma duygusuna tahammülü azaltacak bir yolculuk yapmayı bizce şu kadar saat veya kilometre ile kurallaştırmamalı ve uygulamayı kişinin aklına, sorumluluğuna ve seçimine bırakmalıdır. Çünkü bunu kurallaştırmak demek, kişileri bu kurala uymaya zorlar, yani dinde zorlamaya yol açar. Çünkü Bakara-185 inci ayette Allah kolaylık dilediğini belirtmekte ve hasta veya yolcu olduğu halde oruç tutmanın daha hayırlı olduğu belirtilmekle de kararı kişiye bırakmaktadır. Yani bu hallerde karar ister oruç tutmak, isterse tutmamak şeklinde olduğunda, herhangi bir yaptırım veya günah puanı konmamaktadır diye düşünüyorum.
Açıklamamız gereken bir konu da kişinin oruç tutamadığı her güne karşılık bir fakiri doyuracak şekilde fidye verme kuralının, devamlı ciddi ve oruç tutma ile zarar görücü bir hastalık hali nedeniyle yerine getirilemeyen yeme-içme yasağının karşılığı olduğudur. Böylece bu yasak, başka bir insana katkı sağlamak üzere bir hayır işlemek ve bir fakiri doyurmak şeklinde telafi edilmiş olmaktadır. Aynı yasak ve yasağa karşılık fidye prensibi, iş yoğunluğu nedeniyle oruç tutamayacak ve işi zarar görecek kişi için de söz konusudur. Çünkü Kur'an ilim yapmayı ve çalışmayı, başkasına yarar sağlayacak görevde olmayı da bir ibadet saymaktadır.
Dikkat edilirse oruç günleri tutamayanların sonraki günlerde tutmalarına kolaylık sağlanmış, diğer bir ifade ile orucun kazası olduğu belirtilmiştir. Ancak Kur'an'da, Namaz için böyle bir Namaz kazasına değinilmemiştir. Bu konu Nisa-101 nci ayette de açıklanmıştır (Nisa-101. Ey iman edenler! Olur da Peygamber yanınızda olmadan sefere çık-tığınızda ve küfre sapmış olanların size saldıracaklarından korkarsanız, salâtı /namaz ve Kur'an'ı anlayarak okuma ve öğrenmeyi eksik yapmanızdan dolayı size herhangi bir günah olmayacaktır. Çünkü o küfre sapmış olanlar sizin apaçık düşmanınızdır).

NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN"da bulabilirsiniz.
NOT-2: 9 Temmuz Çarşamba günü saat 17-30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde (Kanatlı AVM arkasında eski MİT merkezinde) Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETİ nin 5 ncisine inşallah devam edeceğim.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Gazi Özdemir Arşivi