Pazartesi günü CNN' de, Ahmet HAKAN' ın sunduğu, "Tarafsız Bölge Programı"nda, Demokratik Toplum Kongresi Daimi Meclisi'nin toplantısında alınan kararlar tartışıldı. Programda, DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk tarafından açıklanan Özerk Kürdistan çözüm önerisinin, DTK daimi meclisi tarafından esas alındığı sıkça vurgulandı. Ayrıca askeri ve siyasi operasyonların fiili olarak durdurulması ve yeni bir demokratik anayasanın hazırlanması gerektiğini, haksız şekilde tutuklu bulunan barış grubu üyeleri ve Kürt siyasetçilerin bırakılmasını, yüzde 10 barajının kaldırılmasının da şart olarak öne sürüldüğü belirtildi. Aslında esas hedef, Özerk Kürdistan! Ancak konjonktürün buna müsait olmadığı için bunu açıklamayı şimdilik riskli bulunuyor.
Aslında BDP, üç dilde hazırladığı, "Demokratik Özerklik Projesini" ABD Başkanı Barack Obama'ya da sunmuştu. ABD, bu öneriye nasıl baktı bilinmez ama Büyük Ortadoğu Projesi gereği olumlu bakacaktır. AB' de, aynı paralelde de hareket etmektedir. Nitekim etnik milliyetçiliği körüklemek için, ABD ve AB büyükelçileri ve diğer kurmayları sürekli Güneydoğu' da, bu yönde çalışmalar yapıyorlar.
İmralı'da hükümlü bulunan Öcalan ise avukatları aracılığıyla demokratik özerklik projesinin, "siyasi, hukuki, ekonomik, kültürel, diplomasi ve öz savunma" diye sıraladığı altı maddelik bir plan açıkladı. Açıklamada, Katalonya'da olduğu gibi Kürtlerin statüsünün Anayasa ve yasalara yansıtılması öngörülüyor. Ana dilde eğitim için, yeni bir eğitim politikası oluşturulması talep ediliyor. Öz savunma tanımı yapılıyor. PKK tarzı silahlı yapılanma değil, halkın kendi güvenliğini sağlamayı, öngören silahlı güçten söz ediliyor.
Aslında PKK ve BDP' nin, esas hedeflerini iktidar da biliyor. Nitekim Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, BDP'lilerin "demokratik özerklik" taleplerinin samimi olmadığını belirttikten sonra "En kestirmesi, en anlaşılırı; Türkiye'de Kuzey Irak'taki yapıya benzer bir yapı oluşturmaktır. Sonra da bağımsızlık ilan etmek. Benim anladığım budur." demiştir.
"Demokratik özerklik adı altında, ülkeyi bölmeye çalışan kesimler var. BDP, bu kesimlerin başını çekiyor. Nitekim BDP lideri Selahattin Demirtaş,. Konuşmasında sürekli özerklik taleplerini de açıkça dile getiriyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı BDP' li Osman Baydemir, kendisini ziyaret eden Alman milletvekillerine tartışma yaratan açıklamalar yaparak, Tunceli'de bir panelde söylediği "demokratik özerklik" ile ilgili görüşlerini aktarmış ve ", Alman parlamenterlere, "Bildiğim kadarıyla Almanya'nın 16 eyaleti var. Eyaletlerin var olması Almanya'yı böldü mü?" diye sordu.
Elbette Almanya da, 16 Eyalet olabilir.Ancak bu eyaletlerin hiçbir Almaya' dan ayrı bir devlet kurma gibi gizli bir hedefi yok. Bugün Güneydoğu' ya, özerklik verildiğinde, sonraki istekleri, ayrı devlet ve bayrak olacaktır. Devlet olsalar bile, dünyanın en büyük Kürt nüfusunun olduğu İstanbul'da ve batıdaki diğer kentlerinde, hak iddiasında bulunacaklar. Bunu elde etmek için de PKK terör ile birlikte şiddeti çözüm olarak görmeye devam edecekleridir.
Ayrıca Abdullah Öcalan' la, kim veya hangi kurum temas kurdu, nasıl bir görüşme yapıldı, PKK-BDP cephesine nasıl bir mesaj verildi. Bu soruların yanıtları henüz belli ve net değil. Ancak, görüşme olmuş ki PKK-BDP cephesi bir beklenti içine girdi.
Elbette Referandum, belki de genel seçimler sonuçlanıncaya kadar, AKP iktidarı, gündemde olan söylentilerle ilgili radikal adımlar atması gerçekçi gözükmüyor. Ancak, bazı konuların seçim sonrasında gündeme getirileceğine ilişkin açıklamalar, ince bir politikanın yürütüldüğünü de gösteriyor. DTP ve PKK' nın esas hedefi, "Demokratik özgürlük" değildir. Takip ettikleri, totaliter bir yapılanma, Pan Kürdist bir militan milliyetçiliktir. Hal böyle olunca da Kürt açılımı veya demokratik açılım, 1000 yıllık Türk-Kürt kardeşliğine de zarar verdi. Toplumda, kin ve nefreti artırdı. Demokratik özerklik ise bir felakettir.
AKP iktidarı, PKK ve BDP' nin, tüm söylem ve eylemlerine, toleranslı davranıyor. Bunu fırsat bilen veya güç alan, BDP Genel Başkanı Demirtaş, Diyarbakır Anakent Belediye Başkanı Baydemir, sürekli olarak, "özerklik" konusunu gündemde tutuyorlar. Hatta bu kişiler, "Özerklikle" ilgili taleplerini dillendirirken, kullandıkları üslup da giderek daha dayatmacı bir niteliğe büründü.
Elbette ülkemizin, yapısını temelden değiştirecek bu tür taleplere, hükümetin kabul edeceğini beklemek, tek parti kararıyla yapılabileceğini düşünmek, gerçekçilikten çok uzaktır. Ancak AKP' nin, siyasi kaygı için verdiği tavizler, PKK ve BDP' yi özellikle de Peşmerge reisi Mesud Barzani umutlandırdı. Oysa hedefi belli olan, "ÖZERKLİK" isteği, hiçbir hükümet tarafından kabul görmeyeceği gibi, demografik yapı değerlendirildiğinde, bunun mümkün olmadığı da ortadadır.