
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Partinin kapıları birilerine kapatılırsa...
Her zaman aynı şeyi söyledik...
-"AK Parti Eskişehir'de, Eskişehir'in hassasiyetlerini bir türlü anlayamadı"
Bunu söylerken...
-AK partinin Eskişehir'deki gelmiş geçmiş tüm aktörlerinin, halkın nazarında karşılıklarının olmadığını...
-Eskişehir halkının kendilerini sürekli olarak, şehrin kazanımlarını ortadan kaldırma konusunda tehdit olarak gördüklerini...
-Kuruluşundan bu yana, Eskişehir'de parti kapılarının merkez sağ'a kapatıldığını.
-Partinin, Eskişehir'de hiçbir dönem teveccüh görmemiş "Milli Görüş" çizgisinden gelen bir yapının hâkimiyetine girdiğini...
-Aday belirlemede, seçim kazanacak isim yerine, misyonun içinden gelen aday tercih edildiğini...
-Hemen her seçimde "Yeter ki bizden olsun. Bizden değilse varsın seçimi kazanmayalım" düşüncesinde olunduğunu...
Hatta...
-Eskişehir için üretilen projelerin, Eskişehir halkının dikkatini dahi çekmediğini söyleyip, buna benzer bir çok tespitte bulunduk.
Bunun neticesinde de, iktidar partisinin özellikle mahalli seçimlerde istediği başarıyı gösteremediğini, bunun tek nedeninin ise, AK Partinin Eskişehir hassasiyetlerine uzak oluşunu gösterdik...
Hala da aynı fikirdeyiz...
AK Parti, kuruluşundan bu yana Eskişehir'de, Eskişehir'in özelliğine uygun bir tablo oluşturamadı.
Elinde ki imkan ve avantajlardan da yararlanamadı.
VALİLER BU TESPİTİMİZİN
EN GÜZEL ÖRNEĞİDİR
Bu tespitimizi doğrulayan en somut örnek: Eskişehir'de birbiri peşi sıra valilik yapan iki isimdir.
Kadir Çalışıcı ve Kadir Koçdemir...
Valiler, mahalli seçimlerde potansiyel adaylardır.
Üst seviyede bürokrat olmaları, görev yaptıkları yerlerde tanınırlık oranlarının yüksek olması, görev süresi içinde şehir ile bütünleşmeleri, adaylık söz konusu olduğunda kendileri için avantaj teşkil eder.
İktidar partisi döneminde valilik yaptıkları için de genel olarak, iktidar partisinin potansiyel aday isimleri arasında yerlerini alırlar.
Ama gelin görün ki bu iş Eskişehir'de tam tersine işledi.
Hem kadir Çalışıcı, hem de Kadir Koçdemir bu kentte, AK parti iktidarı döneminde valilik yaptılar.
İktidar Partisinin adayı olmaları gerekirken, iktidar partisi o isimleri aday göstermesi gerekirken, her ikisi de MHP'den aday oldular.
Halbuki, her ikisinin de siyaset anlayışı, merkez sağ eksenindeydi.
Ancak...
Eskişehir'de, partinin kuruluşundan bu yana işleyen yanlış sistem, pek çok kişi gibi onları da çemberin dışına itti.
Sonuç olarak...
Özellikle, her kaybedilen seçimin sonucunda AK partililer bir masa etrafında toplanıp;
-"Bu Merkez Sağ oyları, bu MHP oyları nasıl oluyor da bize gelmeyip, Büyükerşen'e gidiyor? Bizim atadığımız bürokrat, bizim görevlendirdiğimiz insanlar niçin bize oy vermiyor?" sorularının cevabını arıyor ya...
Aslında...
Bildikleri cevabı arıyormuş gibi yapıyorlar...
-"Partinin kapılarını biz kilitledik. Ne olmasını bekliyorduk ki? Tabii oraya gideceklerdi" diyemedikleri için yapıyorlar bunu...
.....
Dershanelerin kapatılmasına karşıyız ama...
Dershanelerin kapatılması girişimi, iktidar ile bugüne kadar iktidara destek veren Gülen cemaati arasında kavga başlattı.
Gelinen noktada...
Hükümet, dershanelerin kapatılması konusunda ısrarcı olduğunu her ortamda dile getiriyor.
Cemaat ise, kapattırmamak için hükümete adeta savaş açmış vaziyette.
Yayın organları sürekli olarak hükümetin dershanelerin kapatılmasına yönelik tavrını eleştiriyor.
Bunu yaparken de sık sık "Çocuklarını dershanelere gönderme kararı ailelerin olmalı, hükümetin olmamalı.Bu özgürlüğe darbedir" diyorlar.
Doğru söylüyorlar söylemesine de...
Doğruyu, konu dershanelere gelince söyleme mecburiyetinde kalıyorlar.
Aynı doğru, "Üç çocuk yapacaksın" dendiğinde nedense söylenilmedi.
Aynı doğru "kürtajı yasaklayacağız" denildiğinde de söylenilmedi.
Hatırlarsanız...
Dershanelerin kapatılması konusunda "Karar ailenin olmalı, hükümetin değil" diyenler, üç çocuk ve kürtaj konusunda "Karar ailenin ve kadınların olmalı, hükümetin değil" demiyorlar, diyemiyorlardı.
Dahası...
Önce "İnsanların yaşamına müdahale etmiyoruz" deyip, ardından kızlı-erkekli söylemler yapıldığı zaman da bu sözlere desteği esirgemiyorlardı.
Ne zaman dershanelerin kapatılması ciddi bir hal aldı, işte o zaman birileri için Ailelerin ve kişilerin hakları ve özgürlükleri yazılıp çizilmeye başlandı.
Şunu açıkça söyleyelim...
Dershanelerin kapatılmasına olumlu bakmıyoruz.
Dahası...
Dershanelerin kapatılma kararının eğitim düşünülerek değil, güç gösterisi düşünülerek yapıldığına inanıyoruz.
Bu yüzden de, dershanelerin kapatılmasına karşı yazıp çizenlerin düşüncelerini haklı buluyoruz.
Ancak...
Keşke, bugün için dershanelerin kapatılmasını özgürlükçü bulmayanlar, yaşanılan onca dayatma kararları hayata geçirildiğinde de özgürlükçü düşünebilseydi.
Böylece, biz de onların "özgürlükçü" anlayışlarının sadece dershanelerden ibaret olduğunu görmemiş olurduk...
......
Büyükerşen'in törende söyledikleri...
Önümüzde ki mahalli seçimlerde bir ilk yaşanacak.
Mahalli İdareler yasası değiştiği için, bu seçimlerde ilk kez İlçelerde bulunan seçmenler de Büyükşehir Belediye Başkanlığı için oy kullanacak.
Demek ki...
Büyükşehir belediye Başkan adayları, seçimi kazanabilmek için şehir merkezinin yanı sıra İlçelerde ki seçmenlerden de oy almak durumunda.
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, önümüzde ki seçimlerde ilçe seçmenlerinden de oy alabilmek amacıyla, seçime yönelik bir çalışmanın startını verdi önceki gün.
İlçelerde çalışacak 11 iş makinesi ve 12 aracı törenle hizmete soktu.
Bu girişim, aslında ilçe oylarının kendisine gelmesini sağlayabilecek, iyi de düşünülmüş bir girişim.
Ancak ne oldu?
Büyükşehir'in, ilçelere tahsis edeceği iş makineleri ve araçların tanıtımından çok, törende Büyükerşen'in adaylığı ile ilgili yaptı konuşma ve köşe yazarlarının bu durumdan ne anlayıp anlamadığı gazetelerde yer aldı.
Kısacası...
Büyükerşen, törende söyledikleri ile, asıl göstermek istediğini bizzat kendisi gölgeledi.
Büyükerşen keşke, söylediklerinden kimin ne anlayıp anlamadığını bir kenara bırakıp, bu töreni asıl söylemek ve göstermek istediklerine ayırsaydı.
.......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Üç adam ölür ve cennete giderler. Sorgu meleği birincisine sorar:
- "Seni cennete yollamadan önce sana bir sorum var:
- Karına karşı sadık oldun mu?" Adam yanıtlar;
- "Evet, asla bir başka kadına bakmadım."
Sorgu meleği;
- "Şuradaki Rolls-Royce'u görüyor musun? O senindir. Cennetteyken kullanabilirsin.."
Sorgu meleği ikinci adama da aynı soruyu sorar ve şu cevabı alır;
- "Bir kez karımı aldattım ama bunu ona itiraf ettim. Beni bağışladı ve mutlu yuvamızı kurtardık."
Bunun üzerine sorgu meleği;
- "Şuradaki Mercedes'i görüyor musun? Cennetteyken onu kullanacaksın.." der ve üçüncü adama da sorar;
- "Karını hiç aldattın mı?"
Adam yutkunur ve şöyle der;
- "itiraf edeyim ki; bulduğum her kıza asıldım ve her fırsatta onlarla yattım, bir çoğu ile beraber oldum. Üzgünüm."
Sorgu meleği;
"Ehh" der; "Ama temelde iyi bir adamsın. Şuradaki eski vosvos'u görüyor musun? Cennette onu kullanacaksın."
Bunun üzerine üç adam vedalaşır, arabalarına atlar ve kendi yollarına giderler. Bir kaç hafta sonra ikinci ve üçüncü adam birlikte gezerlerken barın önünde birinci adamın Rolls-Royce'unu görürler. Bara girdiklerinde adamın perişan bir halde, etrafındaki boş şişelerin arasında salya sümük oturduğunu görürler ve şaşırırlar.
- "Heyy! ne oldu sana?" der ikinci adam, "Cennettesin, altında bir Rolls-Royce var, hersey mükemmel ama sen niye bu haldesin?"
- "Bugün karımı gördüm!" der birinci adam.
Diğerleri;
- "Aaaa! ne kadar güzel, peki derdin nedir?" diye sorarlar. Adam içini çekerek konuşur;
- "Kaykay'la dolaşıyordu..."