
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
PKK MUHATAP ALINIYOR
Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Şefkat ÇETİN' in, Beşir Atalay'ın açıkladığı, çözüm süreci için, çerçeve yasa hazırlığı hakkında kaygılı olduğunu belirttikten sonra,. " AKP hükümeti çözüm süreci adı altında terör örgütünü resmen muhatap aldı. ABD'nin, Barzani'ye, devlet kurması için, Kuzey Irak'ı vermesine benzer bir şekilde, güneydoğuyu, PKK'ya teslim etmektedir." görüşündedir.
Şu bir gerçek ki Oslo'da ortaya çıkan, PKK ile AKP pazarlığı, daha sonraları açıkça yapılır hale gelmiş ve nihayetinde üç AKP'li bakan HDP' lilerle siyasi müzakereleri yürütmeye başlamıştı. Beşir Atalay'ın yaptığı son açıklamaya bakılırsa, çözüm süreci için, çerçeve yasa hazırlığının tamamlanmış önümüzdeki günlerde TBMM' getirilecek ve AKP ve HDP oyları ile kabul edilecektir. Yasa tasarısını, kabul edilirse, PKK, sadece Türk devletinin değil, aynı zamanda uluslararası hukukun da resmi muhatabı haline gelecek, bir yasal dayanağa kavuşacak ve Türkiye'nin bölünmesi yolunda, en önemli adım atılmış olacaktır.
Bağımsız Kürt devletini ilan edeceğini açıklayan Barzani'yi, Türkmenlere hami yapacak kadar milli politikadan uzaklaşan AKP, Türkmen katliamına girişmiş IŞİD'e, yönelik bir uyarı dahi yapmamıştır. Bölgede, tam anlamıyla bir etnik temizlik yapılarak, Türkmen nüfus, ortadan kaldırılmaktadır.
Suriye'nin ve Irak'ın mazlumları Türkmenler, Türkiye'nin, gözü önünde katledilerek yerlerinden yurtlarından çıkarılmaktadır. AKP hükümeti ve dışişleri tarafından defalarca misafir edilmiş, Barzani'nin, Salih Müslim'in ve hatta IŞİD yöneticilerinin baskılarına maruz kalan Türkmenlerin, yanı başlarında Türkiye gibi, bir devlet varken sığınacak yerden mahrum olmaları çok acıdır. Ayrıca sınırlarımızın hemen ötesinde iki ateş arasında can veren Türkmen olunca, Türkiye'de kamuoyunda gerekli hassasiyetin uyandırılmaması ise ayrıca düşündürücüdür.
Kürt sorununun çözümü yolunda, 2009'da başlayan adımlar devam ediyor. Bugüne kadar yapılan gelişmelerden kaygı duyuldu. Son aylarda ise demokratik özerklik" metni tartışılıyor. Hatta bu özekliğin ne olacağı, kamuoyu ile de paylaşılıyor.
BDP' önerdiği özerkliğin, siyasal boyutları belli oldu.
İlki bölgesel yönetimin sembolü olan bayraktır. Onlara göre, bugün devlet bunu kabul etmiyor. Ancak uğraşacaklarını söylüyorlar. Diğeri ise bölgesel parlamentodur, onu da tartışmıyorlar. Ama bölgesel parlamento görevini yürütecek, kongreyi şimdiden kurduklarını belirtiyorlar. Bölgesel yönetimin başkentini, müzakere anına bırakıyorlar.
İstenen özerklikte, halkın kendi kendini yöneteceği öz yönetim organları teşkil edilecek. Köy, sokak komünleri, mahalle meclisleri, kent meclisleri... oluşturmaya devam ettiklerini, halkın kendi bütçesini belirlemesinin yolunun açılacağını da belirtiyorlar.
Özerklik bölgede, öncelikle anadilde kreşler, anaokulları açılacak, çocuklar, üç yaşında, henüz annesinden doğru dürüst Kürtçe öğrenmemişken, Türkçe öğrenmesine karşı çıkıyorlar. İlköğretimde, anadilini kavratan bir çalışma yürütülecek. Ortaöğretimde, Kürtçe' yle beraber, Türkçe 'de, öğretilecek.
Bu gelişmeleri, yadırgamamak lazımdır. Televizyonlarda programlara katılan bilim adamı! , politikacı! ve yazarlar!"ulusal milliyetçiliği", günah keçisi olarak gördüler. Kürt milliyetçiliği destek görürken, geçmişin hazımsızlığını yaşayan azınlıklar, Avrupa Birliği ülkeleri ve bazı etnik gruplar, "TÜRKLERİ" ve MİLLİYETÇİLİĞİ" hedef aldı.
Özellikle de Başbakan Erdoğan' ın, " Hani milliyetçilikle geçinenler var ya, bunlar, milliyetçi filan değil. Bunlar ırkçı, ayrımcı, kafatasçı, bunlar milliyetçi değil. " sözleri aklıselim insanlarımızı üzerken, dış ve iç şer odakları da umutlandırmıştır.
Oysa Türk milliyetçiliği, emperyalizme ve enternasyonalizme karşı bir isyan ve bir reaksiyon olarak doğmuştur. Türk milliyetçiliği, bazı siyasilerin düşündüğü gibi ırkçı ve Turancı da değildir.
Diğer yandan Türk milliyetçiliği, ırkçılık, kozmopolitim, mukaddesatçılık, şovenizm, totaliter milliyetçilik ve komünizm gibi, akımlara karşıdır. Bu akımlarla da, Türk milliyetçiliğini bağdaştırmak, mümkün değildir.
Bazı siyasilerin ve sanal aydınların "ULUS " "ÜNİTER" devlete karşı, adeta savaş açtılar. Gerçekleştirmek ve "ULUSAL MİLLİYETÇİLİĞİ" pasifsize etmek için de, her yolu deniyorlar ve mubah sayıyorlar.
Türk halkı, kimliğine ve değerlerine sahip çıkmak zorundadır. Aksi halde, Rahmetli Turgut ÖZAKMAN' nın, "DİRLİĞİN, BİRLİĞİN, DİLİN, BENLİĞİN, TARİHİN, YURDUN, ADIN, BİR KEZ DAHA GİDERSE, BİR DAHA HİÇ GERİ DÖMEZ..." uyarısı hayata geçer. Son pişmanlık da fayda vermez.