4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

POLİTİKACI VE KÖYLÜ

Manisa Turgutlu'da yapılan, AKP ilçe kongresinde, Manisa AKP Milletvekili Bülent Arınç'ın, "Öldük bittik, sizden çare bekliyoruz." diyen çiftçiyi, azarlaması ve daha sonra apar topar salondan çıkarması, ülke genelinde tepki ile karşıladı
Nitekim MHP Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Orhan, " AKP iktidarı, her sene çiftçiye hakaret amacı taşıyan yeni bir slogan ortaya koymakta son derece maharetlidir. Artık bu iktidar, şımarıklığını, sandıktan yüksek oranda oy alarak çıkmayı, bu millete, çiftçiye, fakire, fukaraya hakaret etme vesilesi olarak gördüğünü ispat etmiştir. Sayın Arınç' ın, müstemleke valisi üslubunu, şiddetle protesto ediyor ve kınıyorum." diyerek tepki gösterdi.
2006 yılında, Mersin' de Başbakan Erdoğan da, Mersin merkez ilçe kongresi öncesi bir çiftçinin, "Tarım Bakanımızın, anayasayı ihlal ettiğini biliyor musunuz?" diyen vatandaşa, "Lan! Terbiyesizlik yapma" diye cevap vermişti.
Neden bilinmez, AKP kurmayları, eleştirilere, bazen sert tepki gösteriyor. Oysa tepki ve eleştiriler karşısında, "HOŞGÖRÜLÜ" davranılması ve insanlara, "SEVGİ" ile yaklaşılması AKP' ye puan kazandırır. Ayrıca kişilerin, eleştiri de bulunması, isteklerini, gündeme getirmesi, hatta protesto etmesi, en doğal hakkıdır. Demokrasinin de gereğidir.
Sayın Arınç sonunda hatasını anladı ve "Tasvip edilecek bir olay değil. Günün yorgunluğu ve iftara çok yakın bir saatte, bu şekilde bir konuşmaya muhatap olmak beni fevkalade olumsuz etkiledi" dedi ama özrü kabahatinden büyük oldu.
Şu bir gerçek ki son yıllarda, köylü ve asker, dış ve iç şer odakların da hedefinde. Asker ve çiftçiyi, pasifize etmek için, ciddi gayret ve çaba var. Nitekim IMF, çiftçinin yetiştirdiği ürünlere, kota uygulayarak sefalete sürükledi. Taban fiyatlarının, düşük olması, kuraklık, girdilerdeki artış ise kötü gidişin tuzu biberi oldu.
Başbakan ve eski Meclis Başkanının, çiftçi ve Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı oluşan bu senaryo karşısında, yer alması gerekir. Bu aynı zamanda, onların asli görevleridir. Ancak Aklıselim insanlarımız, Sayın Erdoğan ve Arınç' ın tepkilerini gördükten sonra, " gölge etmesinler fazla ihsan istemiyoruz" demek zorunda kalıyorlar.
Diğer yandan Türk toplumunu, orta Asya'dan bugünlere, "ÇİFTÇİ" ve "ASKER" taşımıştır. Türklerin, tarihte kazandıkları her zaferin arkasında da hep bu iki unsur vardır.
Nitekim Büyük Önder ATATÜRK, "...memleketimiz, şu iki şeyin memleketidir: Biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara göz diken düşmanlar fazladır" uyarısında bulunmuş ve Türkiye' nin gerçek sahibi ve Efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve layık olan köylüdür." diyerek uyarıda bulunmuştu.
Yine ATATÜRK, " ...Yedi asırdan beri dünyanın muhtelif taraflarına sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi asırdan beri, emeklerini ellerinden alıp, israf eylediğimiz ve buna mukabil, daima küçük ve hor görerek mukabele ettiğimiz ve bunca fedakârlık ve ihsanlarına karşı NANKÖRLÜK, KÜSTAHLIK, ZORBALIK VE UŞAK derecesine, indirmek istediğimiz, bu gerçek sahibin huzurunda tam bir utanç ve saygı ile gerçek yerimiz alalım." demişti.
Bugün de değişen hiçbir şey yok. Tarihte olduğu gibi, çiftçi yine horlanıyor. Ürünleri ellerinden yok pahasına alınıyor. Geçinemedikleri için, topraklarını satmak zorunda kalan binlerce Türk çiftçisi, her yıl kentlere göç ediyor. Banka ve tefeci borcu ile uğraşan çiftçinin, son yıllardaki korkusu ise AB, IMF ve kuraklıktır. Son aylarda ise kredilerin geri dönüşümleri zorlaştıkça, bankalar da haciz uygulamalarını başlattılar. Kiminin tarlasına, kiminin traktörüne el konuluyor. Hatta haciz malları muhafaza etmek için, depo kiralayan bankalar bile var. Bunun yanı sıra, yabancı bankaların, el koydukları tarım arazileri nedeniyle, topraklarımız da yabancılaşıyor, bankaların mülkiyetine geçiyor. Politikacılar, çiftçinin, mevcut sorularına, çözüm bulması gerekirken, sorunlarını dile getiren çiftçileri azarlamaları ve sert tepki göstermelerinin, ne mazereti, ne de kabul edilir bir tarafı vardır. Bilinmelidir ki millet tarafından, millet adına, devletin idaresine yetkili kılınanlar için, gerektiği zaman hesap vermek, lâubalilik ve keyfi hareketle uzlaşamaz. Ayrıca politikacılar, el emeği ile geçinen ve üreten, insanlarımız karşısında, mağlup olmaya ve bunun sonunda, yerlerini onlara bırakmaya mecburdurlar. Çünkü demokratik rejimde, politikacı vekil, halk ise asıldır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi