
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
REKTÖR ATAMALARI
AK Parti üyesi, Sayın Prof. Dr. Melih Bulu’nun, Boğaziçi Üniversitesi’ne Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tarafından rektör olarak atanmasının ardından, üniversitede, protesto gösterileri düzenlenmiş ve bu eylem sırasında da birçok üniversiteli gözaltına alınmıştı.
Düzenlenen, rektör devir teslim töreni sırasında, bazı akademisyenler, rektörlük binasına sırtlarını dönüp, eylem düzenledi. Gözaltına alınan öğrencilerin, derhal serbest bırakılması için, slogan atan akademisyenler, eylemde, ayrıca bir bildiri okudu.
Üniversitelere, rektör ataması demokratik ve işinin ehli öğretim üyeleri atanmış olsa bu huzursuzluk yaşanmazdı..Bundan dolaydır ki ülkemizde, rektör atamaları, her dönem, tartışma konusu oldu. Özellikle de kadın rektör sayısının, yok denecek kadar az olması, sürekli eleştiri konusu yapıldı ama YÖK tarafından, dikkate akınmadı.
Oysa üniversiteler de, huzuru sağlanmak ve başarı bekleniyorsa, ülkemizde üniversiteler, her alanda özerk hale getirilmeli ve rektör seçimi de mutlaka demokratik yoldan yapılmalıdır.
Ayrıca üniversiteler, demokrasi eğitimi yapar ama rektör seçimlerin de demoratik değildir. Nitekim 4 /11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, 13. Madde’nin, ilk paragrafında yer alan, “Devlet üniversitelerinde rektör, profesör akademik unvanına sahip kişiler arasından görevdeki rektörün çağrısı ile toplanacak üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilecek, adaylar arasından Cumhurbaşkanınca atanır.” ifadesi yer alıyordu,
Rektör atamaları ile ilgili, yeni düzenlemede ise "Devlet ve vakıf üniversitelerine rektör, Cumhurbaşkanınca atanır. Vakıflarca kurulan üniversitelerde, rektör ataması, mütevelli heyetinin, teklifi üzerine yapılır. Rektör, üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü tüzel kişiliğini temsil eder."şeklinde değiştirildi.
Bu yeni düzenlemeye, Üniversite, Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı, Sayın Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, mevcut Rektörlük seçim sistemini, ‘teokratik’, ‘padişahlık’ sistemi olarak değerlendirmiş ve AB’ de akademisyenler tarafından, rektörtüğün, tercih edilmediğini hatırlattıktan sonra, “Avrupa’da bilim adamı, bilimle meşgul olmak ister ve rektörlüğe uzak durur.” demişti.
Oysa Boğaziçi Rektörü Sayın Prof. Dr. Melih Bulu, istifa tartışmalarına ilişkin, "Yıllardır hayalimdi üniversitede rektör olmak, bunun için de çok çalıştım. Asla istifa etmeyi düşünmüyorum." dedi.
Atanacak olan rektörlerde, bilgi, liyakat, beceri, tecrübe, güven ve liderlik özellikleri aranması, gereken temel vasıflar olmalıdır. Bu özelliklerden yoksun rektör atamaları, sürekli tartışma konusu oldu.
Nitekim Sayın Prof. Dr. Hasan TOSUN’ a, göre de üniversitelerin, vasıfsız insanlar tarafından yönetilmesi de sorunları derinleştirmektedir. Rektör, lider demektedir. Kurumunun, hem bilimsel, hem de idari yapı yönünden, önde gidenlerinden ve sosyal sermayesi (bireylere ve farklı topluluklara, dokunabilme açısından) bol biri olmalıdır. Bugün atanan rektörlerin, çoğunun bu özelliklerden yoksun olduğu görülmektedir.
Yine Sayın Prof. Dr.TOSUN’ a göre, üniversite yöneticilerin, birinci derece yakınlarının o üniversitede, okuması veya çalışması veya o üniversite ile iş ilişkileri içinde olması, doğru değildir. Bugün üniversitelerdeki eski ve yeni akademik ve idari kadro kadroları ile çalışanlar arasında, akrabalık ilişkileri üzerine, bir çalışma yapılsa, bu alanda vahim bir sonuç ortaya çıkacaktır.
Ayrıca Sayın Prof. Dr. Hasan TOSUN; üniversitelerde, yükselebilmek için liyakat yerine, bir siyasi partiye yakınlık kriterinin öne çıktığı, üniversitelerdeki akademik ve bilimsel özgürlüğün geriye gittiğini, uluslararası hakemli dergilerde, yayımlanan makale sayısında düşüşler olduğuna da dikkati çekti.
Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Cem Say ise “Türkiye’de, anayasamızda üniversitelere, rektörlerin Cumhurbaşkanı’yla seçilip atanacağı yazıyor. Bunun kanunda, yazılı usül ve esaslara göre yapılacağı yazılı. 2016’daki olaylardan sonra, çeşitli kanun hükmünde kararnamelerle, o usül ve esasların yazılı olduğu kanunun o maddesi kaldırılmış, yerine bir şey konulmamış. Şu anda rektör atama süreci anayasamıza, uygun değil. Anayasal açıdan bir sakatlık içeriyor.” diye açıkladı.
Halbuki geçmiş yıllarda, seçimli sistem de üniversite paydaşlarının, doğrudan rektörü seçmesinden ziyade, rektör adaylarını belirlenmesinin, öğretim üyelerinin iradesine bırakan bir sistemdi. Yasal olarak atama, YÖK ve cumhurbaşkanı tarafından, öğretim üyelerinin belirlediği adaylar arasından yapılıyordu.
MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Erhan Erkut, ise rektör seçimlerinin gelişmiş ülklerde rektör atamalarında farklılık gösterdiğini belirterek, “İskoçya’da rektörü öğrenciler seçer, İtalya’da profesörler, kendi aralarından seçer, Fransa’da öğretim üyeleri, öğrenci ve idari personel temsilcilerinden oluşan bir konsey tarafından seçilir” dedi.
Ülkemizde üniversitelerden, rektörlük seçimlerinin kaldırılması, rektör atanmak isteyen öğretim üyelerinin, akademik başarı, uluslararası yayın, liyakat ve üniversitelerin, asli unsuru olan ve öğrencilerle, iyi ilişkiler geliştirmek gibi, kriterler gözetilmeden, aynı zamanda bir siyasi partinin, genel başkanı olan, cumhurbaşkanı tarfından atanması, üniversitelerde, huzursuzluk yaratmaktadır.
O nedenle de ülkemizde, üniversitelere, bilimsel, mali ve idari özerklik verilmeli, Rektörleri de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, öğretim üyeleri ve öğrenciler tarafından belirlenmelidir.
Bu uygulma, hem demokratik olacak ve rektör, üniversiteki tüm kesimleri tarafından kabul görecek, hem de rektör atamalarında, gündeme gelen, huzursuzluğu da ortadan kaldıracaktır.