Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Sahte Gülüş Sendromu

Bazı insanlar vardır, gülerken içtenliğiyle ruhunuza dokunur. O gülüşün arkasında samimiyet, doğallık ve güven vardır. Bir de öyleleri vardır ki, yüzüne oturttuğu yapay sırıtışla aslında maskesini takmıştır. O sırıtış, sahte bir tebessümden öteye gitmez. İşte bu ikisi arasındaki fark o kadar keskindir ki, görmek için özel bir dikkatte gerekmez, hemen anlaşılır.

Ne yazık ki toplumumuzda artık yapmacık insan sayısı hiç de az değil. Doğallığı unutmuş, çıkarına göre tavır alan, her ortamda farklı yüzle karşımıza çıkan insanlar çoğaldı. Bukalemun misali... Bir bakıyorsunuz başka renkte her seferinde, başka bir gün ise bambaşka. Gülüşleri bile ortama göre değişiyor böylelerinin. Gülüş dedimse, affınıza sığınarak düzelteyim: Sırıtış!..

Eskiden böylelerine “iki yüzlü” derdik. Fakat günümüzde bu tanım bile yetersiz kaldı. Çünkü artık karşımızda sadece iki yüz değil, belki yirmi yüz var. Her kapıya ayrı anahtar, her sofraya ayrı maske ve bu insanlar için önemli olan tek şey, çıkarlarının kesintisiz devam etmesi…

Daha dün yanımızda olan, peşimizde koşan, halimizi hatırımızı soranlar, üç kuruşluk menfaatin peşine düştü mü birden kendini dev aynasında görmeye başlıyor. Aslında ortada bir halt da yok, sadece şişirilmiş bir ego ve sahte bir itibar. Çevresinde toplanan birkaç yalaka ile avunuyorlar ne yapsınlar. Onlar da aynı rüzgârın yönüne göre savrulanlardan ibaret.

Böylesi insanların geçmişine baktığınızda bu tavırların aslında şaşırtıcı olmadığını görüyorsunuz. Çünkü dününü unutanın bugününden zaten hayır gelmez. İnsan, özünü kaybetmişse, gülüşü de, sözü de, dostluğu da sahte olur.

İnsanların bu konuda en büyük sorunu, bu sahte yüzlerle dolu çevreyi fark edememesi bence. İnsan ilişkileri artık samimiyet değil, çıkar ekseninde dönüyor. Gülüşlerin içten mi, yoksa bir maskeden mi ibaret olduğunu anlamak her zamankinden daha önemli. Çünkü sahte gülüşler arasında gerçek dostları kaybetmek işten bile değil.

Velhasıl, günümüzün en tehlikeli hastalıklarından biri; Sahte Gülüş Sendromu. Ve bu hastalık, toplumun vicdanını, dostluğunu ve güvenini yavaş yavaş yok ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seda Kağıtcı Arşivi