
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Seçim bazıları için "Hesap günü" bazıları için ise "gelecek hesabı"
Önümüzde ki mahalli seçimler, bazıları için zannedersiniz ki ölüm kalım meselesi.
Özellikle, Büyükerşen hayranlığı ya da Büyükerşen antipatisi olanlar için.
Bunun yanı sıra...
Ak Parti ve Harun Karacan hayranlığı ve antipatikliği duyanlar için de geçerli aynı durum.
Sanki mahalli seçimler bir son olacak bazıları için.
Bazıları için de intikam alma günü.
Sonrasını hiç kimsenin düşündüğü bile yok.
Sonuçlar açıklanır açıklanmaz, birilerinin nefreti tavan yapacak, diğerleri için adeta dünyaları b.aşına yıkılacak.
Aslında yok böyle bir şey...
Ne mi olacak? Söyleyelim...
Büyükerşen ya aday olacak, ya da olmayacak.
Aday olmayacaksa sorun yok...
Çekilecek köşesine.
Eğer aday olacaksa, seçimi ya kazanacak, ya da kaybedecek.
Kazanırsa sorun yok, üç dönem nasıl yaptıysa, aynı göreve devam edecek.
Kaybederse de, çekilecek kenara.
Bu; bu kadar basit.
Aynı durum Harun Karacan için de geçerli.
Kaybedeceğini kaybetmiş zaten. ETO Başkanlığı ve TOBB yöneticiliği gitmiş.
Bu seçimi de kaybederse, çekilecek köşesine, işine gücüne bakacak.
Kazanırsa, müthiş bir iş başarmış olacak.
Partiler de öyle değil mi?
Ya AKP kazanacak seçimleri, ya da CHP.
Belki birkaçını AKP birkaçını CHP kazanacak.
Sonuç olarak, hayat devam edecek.
Her ne kadar bu günden birileri seçim tarihini kıyamet tarihi gibi algılıyor olsa da, böyle olmayacak.
Seçilenler görevini yapacak, seçilemeyenler bugüne kadar olduğu gibi kenarda duracak.
Anlayşacağınız, çok basit bir mesele.
O halde, niye pek çok kişi bu seçime bu denli kilitleniyor dersiniz?
Niçin mahalli seçimlere "ölüm-kalım" meselesi olarak bakıyor birçok insan?
Cevabı çok açık...
Birileri, seçim gününe "İntikam günü" gözüyle bakıyor.
Başka birileri ise geleceğini bağlamış yapılacak seçimlere.
Bir takım insanlar için seçim, menfaat demek çünkü.
Başka birileri için ise, kendi düzenlerinin devam etmesi ya da altüst olması anlamına geliyor.
Halbuki...
Seçmenin büyük bir bölümü için seçim, günü geldiğinde sandık başına giderek, kendine en yakın hissettiği aday ve partiye oy vermekten başka bir anlam taşımıyor.
Kısacası...
İster İntikam deyin, ister hesap sorma...
İster hesaplaşma deyin, isterse de gelecek hesapları yapma, hepsi aynı kapıya çıkıyor...
İşte bu insanlar için seçim adeta ölüm-kalım meselesi olmuş.
Hayatlarını adeta seçime endeksleyen bu insanlar seçim sonrasında ne yapar bilemiyoruz ama..
Seçmenin büyük bölümü için yaşam, seçimi kazanan veya kaybedenin ortaya çıkmasından sonra da hiçbir şey olmamış gibi devam edeceği gerçeğidir...
.......
1 Nisan'da seçimi kaybettiklerinin
şaka olmadığını anlayacaklar...
AK Parti il Başkanı Süleyman Reyhan ile ES TV'de konuşuyoruz...
Bu defa Büyükşehir'i almaya her dönemden daha fazla istekli olduklarını söylüyor.
Harun Karacan'ın adaylığının da parti içersinde müthiş bir dinamizm yarattığını söylüyor önce.
Ardından da...
-"Her gittiğimiz yerde müthiş bir ilgi var. Bu insanların yüzlerinden bile yansıyor" diyor.
Strateji olarak alacakları tavrı bile belirlemişler...
-"Kavga etmeyeceğiz, yapılanları kötülemeyeceğiz, 'Eline sağlık' diyeceğiz ama, artık değişim zamanının geldiğini de hissettireceğiz" diyor.
Kısacası...
Süleyman Reyhan "Bundan önceki iki seçimde biz düşünüyorduk ama, artık düşünme sırası başkalarında. Biz seçimi kazanacağımızdan ve üç Belediyeyi de alacağımızdan eminiz" şeklinde konuşuyor.
Neye göre böyle bir iddiada bulunabildiğini sorduğumuzda ise Süleyman Reyhan;
-"Göreceksiniz! 30 Mart gecesi sonuçlar alınacak. Belki 31 Mart'ta birileri seçimi nasıl kaybettiklerini daha anlamış olmayacak ama, 1 Nisan'da bu işin şaka olmadığını er geç anlamış olacaklar" diyerek tamamlıyor sözlerini...
......
Rektörler ve yardımcıları...
Anadolu Üniversitesi Rektörlük seçimlerinde en çok oyu Fevzi Sürmeli almış, ardından Hasan Mandal ikinci sırada çıkmıştı.
Ancak...
Cumhurbaşkanı Rektör olarak Davut Aydın'ı Rektör olarak atamıştı.
Davut Aydın ilk iş olarak, seçimde 2 nci sırada çıkan Hasan Mandal'ı Rektör yardımsı yaptı.
Anlaşamadılar tabii.
Bunun sonucu Hasan Mandal Üniversite değiştirme durumunda kaldı.
Ardından Osmangazi Üniversitesi'nde Rektörlük seçimleri yapıldı.
En çok oyu Mehmet şişman aldı.
Ancak...
Cumhurbaşkanı Hasan Gönen'i Rektör olarak atadı.
Hasan Gönen ilk iş olarak Mehmet Şişman'ı Rektör yardımcısı yaptı.
Aralarının pek de iyi olduğu söylenemezdi.
Keza, Mehmet şişman YÖK üyesi olarak Üniversiteden gitti.
Naci Gündoğan, Anadolu Üniversitesi Rektörü Davut Aydın'ın yardımcısıydı.
Seçim sürecinin başladığı güne kadar da en yakınındaki isim oldu.
Sonra ne olduysa oldu ve Naci Gündoğan, yardımcılığını yaptığı Davut Aydın'ın karşısında Rektör adayı olmaya karar verdi.
Tüm bunlar göz önüne alındığında şu ortaya çıkıyor...
Demek ki...
Bundan sonra her seçilen Rektör liyakate falan bakmayıp, kendisine karşı gelmeyecek, rakip çıkmayacak, kendisiyle güç gösterisine girmeyecek isimleri Rektör yardımcısı yapacak.
Bu da hoş bir durum olmasa gerek...
.......
Niye Can Kıraç?
Koç ailesinin önemli bir ismi olan İnan Kıraç, Osmangazi Üniversitesi Ziraat Fakültesine önemli bir katkı sağladı.
Fakültenin tam anlamıyla faaliyete geçmesi konusunda maddi yardımda bulundu.
Söylenilenlere göre 4 milyon liralık bir katkısı oldu.
Osmangazi Üniversitesi yönetimi bu katkıyı karşılıksız bırakmamak için bir "Fahri Ziraat Doktora" programı düzenlemiş.
Bize ilginç gelen, Fahri Ziraat doktorasının, Üniversiteye katkıyı bizzat yapan İnan Kıraç yerine, ağabeyi Can Kıraç'a verilecek olması...
Bu iş biraz kafamızı bulandırdı...
Pek anlayamadık...
Niçin maddi katkıyı yapan İnan kıraç değil de ağabeyi Can Kıraç?
......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Çok iyi giyimli, prezantabl iş adamı, Vatikan'a gelince, Papa'yla görüşmek istediğini söyler. Kendisini bir kardinale götürürler. Adam ısrar eder.
Sizinle değil, doğrudan Papayla yalnız görüşmek istiyorum.
Sonunda adamı Papa'nın huzuruna çıkarırlar. Ancak, adamın ısrarla papadan ne istediğini merak eden kardinaller, kapının dışında içerideki konuşmalara kulak kesilirler..
İçeride sesler yükselmiştir.
Adam:
1 milyar Dolar.
Papa:
Olmaz!!
2 milyar Dolar.
Hayır!!.
5 milyar dolar.
Hayır!!!
Adam kapıyı çarpar, hışımla uzaklaşırken kardinaller içeri koşuşur.
Sayın Papa hazretleri, 5 milyar dolar muazzam bir para. Düşünün bu para ile kaç katedral, kaç kilise yapılır, dünyanın dört bir yanında kaç misyoner gönderilirdi. Parayı niçin kabul etmediniz?
Ne yani? Her duadan sonra âmin yerine "kola" mı deseydik?