
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Seçim nasıl kazanılır bilmeyiz ama, nasıl kaybedildiğini iyi biliriz...
Eskişehir'de yıllardır siyaset yazıları yazarız.
Bu bizim siyaseti çok iyi bildiğimiz anlamına tabi ki gelmiyor.
Ama yine de konu siyaset olunca söyleyecek bir şeylerimiz mutlaka oluyor.
Bu durum bilindiği için de bizi yolda görenler hep siyaset sormak istiyor.
En çok sorulan soruların başında da tahmin edebileceğiniz gibi "Seçimi kim kazanır" sorusu geliyor.
Aslına bakacak olursanız...
Bu soruya cevap verebilecek ne siyasi bilgimiz var ne de gelecekten haber alma yeteneğimiz.
O yüzden...
Genellikle de cevaplandırmıyoruz gelen "Seçimi kim kazanır" sorularını.
Bunun yerine...
Başka bir şey anlatacağımızı söyleyip;
-"Size seçimi kimin kazanacağını söyleyemem ama, seçimin nasıl kaybedileceğini anlatabilirim" diyoruz.
İsterseniz size de anlatalım seçimin nasıl kaybedileceğini...
Çünkü...
Bu konuda bizzat yaşadığımız örnekler var Eskişehir'de.
Örneğin:
- Sağ'ı temsil eden bir parti olarak, geçmişte Merkez Sağ partiler içinde yer almış insanlara parti kapılarını kapatırsanız, seçimi kazanamazsınız.
- Aynı parti içinde bulunduğunuz insanların, parti binasına çay içmeye dahi gelmesini engelliyorsanız, yine seçimi kazanamazsınız.
- Partinin mevcut oyu seçim kazanmaya bir türlü yetmiyorsa ve buna rağmen siz "Adayımız illa ki partimizin tescilli ismi olacak" diye diretiyorsanız, seçimi yine kazanamazsınız.
- En büyük rakibiniz Belediyeci diye siz de Belediyeci aday gösteriyorsanız, ya da rakibiniz Profesör diye siz de kalkıp "muadili olsun" muamelesiyle Profesör aday gösteriyorsanız, seçimi kazanmak yine mümkün olmaz.
- Size gelmesi gereken Sağ oyların Sol adaya gitmesini engelleyecek bir aday bulamıyorsanız, seçimi kazanmak hayal olur.
- "Kazanan bizim içimizden olsun. Kendi içimizden olmadıktan sonra varsın seçimi kaybedelim" diye bir önyargı içindeyseniz, seçim daha işin başında zaten kaybedilmiştir.
- "Biz daha iyisini yapacağız" söylemini insanlara ikna ederek anlatma yerine, bugüne kadar yapılanları kötüleme yolunu seçmişseniz, seçimi kazanmak yine mucize olur.
- Siyaset yaptığınız şehirde, o şehrin bazı hassasiyetlerini bilmiyorsanız ve bu hassasiyetlere göre davranış içinde değilseniz, seçim kazanma şansınız yoktur.
- Şehirde yaşayanlara iltifat edip, gururlarını okşama yerine, "Biz size şunları bunları yaptık. Şu kadar yatırım getirdik" gibi başlarına kakan bir tavır içinde olursanız, yapılanlar ne kadar değerli olursa olsun hiçbir anlam taşımaz ve bu durum da seçim kazandırmaz.
Sonuç itibarıyla...
Önümüzde ki seçimleri kimin kazanacağını gerçekten bilmiyoruz...
Fakat...
Bir seçimin nasıl kaybedileceğini, hem de yaşadığımız örnekler çerçevesinde çok iyi biliyoruz...
Umarız...
Seçimi bizzat kaybedenler de bizim bu bildiklerimizi biliyorlardır...
........
Kaybedenlerinki de nasip olsa gerek...
Dün bu sütunlarda kimin nasıl koltuk sahibi olduğuna dair bir yazı kaleme aldık.
Eskişehir'de Belediye Başkanlığı ve milletvekili seçilen insanların yaşadıkları tesadüfleri dile getirdik yazıda.
Çoğu ismin şans, tesadüf, hırs ile makamlarına ulaştığını söyleyip: sonunda Nasibe bağladık yazımızı.
Sevdiğimiz bir dostumuz aradı.
-"Nasıl koltuk sahibi olduklarını yazmışsın da, nasıl koltuk sahibi olamayanları da bir yazsaydın çok iyi olurdu" dedi.
-"Seni mi kıracağız" dedik ve sarıldık kaleme...
Necati Okuroğlu: İki kez milletvekili adayı oldu, önünde seçilmemesi için hiçbir engel yoktu.Ama her ikisinde de darbe olduğu için bir türlü Milletvekili olamadı.
Orhan Kesikoğlu: Doğru Yol Partisi'nin 1994 yılı seçimleri öncesi, son güne kadar Belediye Başkan adayıydı. Son gün İbrahim Dedelek Aydın Arat'ı ikna edip Eskişehir'e getirince aday da, belediye Başkanı da olamadı. Aynı Kesikoğlu Milletvekili seçiminde Demokrat partinin Eskişehir 1 sıra milletvekili adayıydı, Eskişehir'den seçilecek kadar oy da aldı ama bu kez parti barajı aşamadı.
Ayşe Fert Dökmeci: AK Partinin 4 ncü sıra Milletvekili adayıydı. Parti Eskişehir'de 800 oy daha almış olsaydı, 4 ncü Milletvekili olarak yıllar sonra Eskişehir'in çıkarttığı ilk Bayan Milletvekili olacaktı.
İsmail Haşim Ateş: 2004 Mahalli seçimlerinde CHP nin Odunpazarı adayıydı. Belediye Başkanı olarak seçime girme avantajı vardı. Seçilmesine garanti gözü ile bakılıyordu. Parti seçim kuruluna liste yetiştiremediği için seçime giremeyince, onun da ikinci dönem belediye Başkanlığı yatmış oldu.
Gaye Usluer: Geçtiğimiz milletvekili seçiminde 1 nci sırada Kazım kurt, ikinci sırada kendisi görünüyordu. Parti son anda birinci sıraya kontenjandan Süheyl Batum'u gönderdi. CHP seçimlerde iki milletvekili çıkartacak oy alınca, Faye Usluer 3 ncü sıradan Milletvekili seçilmeyi başaramadı.
Erman Gölet: 2009 seçimlerinde DSP nin adaylığını kabul etseydi şu anda Odunpazarı Belediye Başkanıydı. CHP den seçime girdi, iyi de oy aldı ama bu oy Belediye başkanı seçilmesine yetmedi.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
İster şanssızlık deyin isterse öngörüsüzlük.
Ama...
Bu denli yakınken koltuğa ulaşamayanların durumunu da tıpkı koltuğa ulaşanlar gibi nasibe bağlamak mümkün galiba...
......
Trafiği bu hale getirenler...
-Çevre yolları daha kapsamlı düşünülse ve bitirilseydi, Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Tramvay hatları ilk başta planlanırken daha özenli davranılsaydı, Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Atatürk Caddesi'nin devamını Gar binası, Ali Fuat Güven caddesinin devamını Tülomsaş duvarı kesmeseydi, Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Şehir merkezi dışına taşınan Resmi kurumların yerine bir başka Resmi Kurumu getirip koymasaydınız, Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Otoparkların yapımı biraz daha fazla olsaydı, Trafik bu kadar sıkışmazdı.
-Trafiğin en yoğun caddeleri üzerinde araç park etmelerine müsaade edilmeseydi (Hala ediliyor), Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Kızılcıklı'nın devamında ki Seylap sokak'ta istimlak'la yolun genişletilmesine mahkeme "Dur" demeseydi, Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-AVM ler getirip şehrin ortasına konulmasıydı, trafik bu denli sıkışık olmazdı.
-Şehir merkezinde birbirine bu kadar yakın ışık olmasaydı, Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Adliyeyi getirip şehir merkezine, kültür Merkezini de getirip tam karşısına koymasaydınız, Trafk bu kadar sıkışmazdı.
Bu örnekleri daha da çoğaltmanız mümkün.
Ve biz bu örnekleri yaklaşık 5 yıldır hemen her gün yazıyor ve "Önlem alınmazsa bu Trafik ilerde işin içinden çıkılmaz bir hale gelecek" diyoruz.
Galiba o günler gelmek üzere...
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Çevresinde katı kurallarıyla tanınan bir aile, 30 yaşına gelmiş oğullarını evlendirmek için bir çöpçatanla anlaşır. Ondan oğullarına iyi bir eş bulmasını isterler.Öyleki çöpçatana istedikleri gelinden beklentileri konusunda uzunca bir liste bile verirler.
İki hafta geçmeden çöpçatan, aileye çok iyi bir kız bulduğunu müjdeler:
Tam oğlunuza göre... Mutlu bir yuva kurar, duaların çoğunu ezbere okur, harika yemek yapar, çocukları çok sever, çok çocuk sahibi olmak ister ve en iyisi de gerçekten bir içim su yani çok güzel !! vs. vs...
Bunları duyan aile çok memnun olur. Hemen tatlı bir telaş başlar, düğün dernek hazırlıklarını dahi kararlaştırırlar. Çok kısa sürede ilerleyen bu gelişmelerden kuşkulanan, duraksayan damat adayı, çöpçatanın kulağına doğru eğilir:
Peki, yatakta nasıl acaba?
Valla! Kimisi iyi diyooor, kimisi kötü!