1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Seçim öncesine denk gelseydi var ya!

Şimdi sizi bundan 13-14 ay öncesine götüreyim mi?
Mahalli seçimlere yakın bir süre kalmış…
Adaylar belli olmuş, partiler seçime yönelik çalışmaları hızlandırmış ve seçimi kazanmak için elden ne geliyorsa yapmaya başlamış.
İşte bu süreçte, her gün işten eve geldiğimde, kapıya asılmış bir torba mutlaka bulurdum…
önceleri, partilerin ve adayların tanıtım broşürleri ve basılı diğer malzemelerden ibaretti torba içinde yer alanlar…
Sonra…
Kapıya bırakılan torbaların içinden ajandalar, takvimler, kalemler, çakmaklar falan çıkmaya başladı.
Bu artık her gün devam etmeye başladı.
Bir gün bir adayın ya da partinin Pop kekleri geliyordu, bir gün diğer adayın ya da partinin paketlenmiş kahveleri-çayları…
Evin kapısını hiç boş bırakmıyorlardı anlayacağınız…
öyle ince ve zekice yapmaya başlamışlardı ki bu işi, Alevilerin kapısına bıraktıkları torba içinde partinin ve adayın tanıtım broşürü yanında Hz Ali’nin Kılıcının kolyesi, diğer evlere ise nazar boncuğu falan bırakılıyordu.
Dağıtılan gıda setlerinin, kapı kapı gezilerek verilen gıda çeklerinin adeta haddi hesabı yoktu.
Ev hallerinden gelelim sokak hallerine…
Aynı süreçte dışarıda da büyük bir şenlik vardı aslında…
örneğin Köprübaşı’nda, Doktorlar Caddesinde yürüyemiyordunuz…
Her on adımda karşınıza bir aday ya da parti adına görevlendirilmiş insanlar çıkıyordu.
Biri elinize, üzerinde adayın ya da partinin isimlerinin bulunduğu şapkaları, bir diğeri kaşkolleri, bir başkası ise tişörtleri tutuşturuyordu.
Şehir merkezinde kurulan aday ve parti stantlarında helvadan simide, dondurmadan tatlıya kadar ne varsa ikram ediliyordu gelen geçen herkese…
Bu şehirde seçim öncesi kamyon üzerinde, binlerce insana,  tonlarca ekmek arası balık bile dağıtıldı…
Adaylar ve partiler, meslek gruplarına ve vatandaşlara sabah kahvaltısı vermekle başladığı günü, öğle yemeği ve akşam yemekleri ile tamamlıyor, geceleri de seçim çalışmasına, kahvehaneleri ve pastaneleri kapatıp, insanlara çay-kahve ikram ederek geçiriyordu…

Sonuç olarak…
1,5-2 ay süren seçim çalışmaları boyunca, Eskişehir’deki adaylar ve partiler, sırf seçimi kazanma uğruna, seçmeni adeta yiyecek, içecek ve giyecek hediyesine boğdu…
Ulaşamadıkları, hediyelerini veremedikleri, adreslerini tespit edemedikleri tek bir seçmen bile kalmadı.
öylesine para döktüler ki ortaya bu işler için, tüm aday ve partilerin seçime harcadıkları parayı üst üste koysanız, Organize Sanayi Bölgesine, üretim yapan 10 tane fabrika rahatlıkla kurulurdu.
Şöyle bir düşünüyoruz da;
Şu virüs salgını olayı bir şekilde seçim öncesine denk gelmiş olsaydı, seçimler muhtemelen ertelenirdi.
Ama buna rağmen…
Adaylar ve partiler işi sansa bırakmama adına, seçmeni, yani vatandaşı adeta pamuklara sarardı…
O bir türlü evlere ulaşmayan maske ve kolonyalar, evlere yığılırdı.
Gıda kolileri, gıda çekleri adeta havalarda uçuşur, “maske bulamıyorum. Evde yiyeceğim yok” diyen vatandaş kalmazdı…
Şu virüs olayı seçim öncesi olsaydı var ya…
Adaylar ve partiler ne yapar eder, çin’den getirip, evlerde seçmene corona testi bile yapardı!


.....


Oylamaya 2 vekil katılmış…


Ceza İnfaz Yasası, 330 milletvekilinin katıldığı oturum ve oylamada, 279 Evet oyu ile kabul edildi.
Hayır, oyu verenlerin sayısının da 51 olduğu gözlendi.
Halbuki yasaya karşı olan CHP, İYİ parti ve HDP’nin mecliste toplam milletvekili sayısı 237.
Bu üç partiden 187 milletvekili oylamaya katılmamış.
Şimdi diyeceksiniz ki “Muhalefet partilerinden tüm milletvekilleri oylamaya katılıp, Hayır verse de bu yasa nasıl olsa kabul edilecekti. Zira AKP ve MHP oyları zaten çoğunluğu sağlamaya yetiyor”
Doğru!
Galiba burada önemli olan “tavır belirlemek” ve belirlenen bu tavrı ortaya koymak…
O yüzden, oylamaya katılmayan muhalefet parti milletvekillerine bir tepki doğmuş durumda…
Bu arada hemen belirtelim…
Eskişehir’in 7 milletvekilinden söz konusu oylamaya sadece 2 milletvekili katılmış…
İYİ parti milletvekili Arslan Kabukçuoğlu ile MHP milletvekili Nurullah Sazak…
Arslan Kabukçuoğlu “Hayır” oyu kullanırken, Nurullah Sazak “Evet” oyu vermiş…


.....


Bana biraz garip geldi…


Af yasası çıktı ve yürürlüğe girdi.
Kapsam dahilinde 90 bine yakın hükümlü ve tutuklunun tahliye olacakları söyleniyor.
öte yandan…
Askerlik süresini tamamlayan askerler terhis edilmedi.
Askerlik süreleri bir ay uzatıldı.
Bir yandan çıkartılan af yasası çerçevesinde salınan 90 bine yakın insan.
Diğer taraftan…
Askerlik süreleri bitmesine rağmen terhis edilmeyen ve askerlik süreleri bir ay daha uzatılan askerler…
Bu durum bana biraz garip geldi.
Bir tarafta çekmek durumunda oldukları cezaların sonlandırıldığı bir durum, diğer taraftan sürelerini tamamlayan askerlerin sürelerinin uzatıldığı bir durum var…
Dahası…
Hem af yasasına hem de askerlik süresinin uzatılmasına kamuoyu tepkisi aynı düzeyde…
Umarız, doğru, geçerli, mantıklı bir gerekçe vardır!


.....


Bu bari yapılmasa olmaz mı?


Salgın nedeniyle pek çok işyeri kapandı.
Pek çok işyeri de, işlerinin olmaması nedeniyle çalışanları ücretsiz izne çıkardı.
Devlet, işyerlerinden ücretsiz izne çıkartılan işçilere, günlük 39 lira üzerinden  aylık 1.177 lira ödeyeceğini duyurdu.
Ama gelin görün ki, ücretsiz işten çıkartılan işçilere ödenecek olan 1.177 lira içinden yine aynı devlet damga vergisi kesiyormuş.
Kesilen damga vergisi çıktıktan sonra ücretsiz işten çıkartılan işçilere ödenecek olan aylık tutar 1.168 liraya düşüyormuş…
Bu kesilen elbette önemli bir rakam değil.
Ama önemli olan miktarı ne olursa olsun bu kadar paradan vergi adı altında kesinti yapılması…
Devlet, işsizlik maaşından bile vergi alan bir devlet kesinlikle olmamalı…
Bu çağ dışı uygulama da biran önce sona ermeli…
Aksi takdirde…
Devletin ücretsiz izin için verdiği bu kadar az bir paradan bile vergi alıyor olması, ortada itibar falan bırakmaz…
Bizden söylemesi…


.....


Biraz da gülmek lazım


çiftçinin biri komşu barda oturmuş deli gibi içerken arkadaşı gelmiş;
- Hey, bu güzel günde niye sarhoşlar gibi oturup içki içiyorsun ki?
çiftçi:Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz..
Adam : Bu kadar kötü olan şey ne?
çiftçi: Bugün oturmuş bizim ineği sağıyordum. Kova tam dolmuştu ki sol ayağıyla bir tekme attı ve kova devrildi.
Adam : Tamam ama buna bu kadar üzülmeye değmez...
çiftçi:Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz..
Adam : Sonra ne oldu?
çiftçi: Bende bir ip aldım ve sol ayağını yandaki direğe bağladım...
Adam : Sonra ?
çiftçi: Tekrar oturdum sağmaya devam ettim . Kova tam dolmuştu ki sağ ayağıyla bir tekme daha attı ve kova yine devrildi.
Adam : Yine mi?
çiftçi:Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz..
Adam : Sonra ?
çiftçi: Bende başka bir ip alıp sağ ayağını da yandaki direğe bağladım. Tekrar sağmaya başladım. Tam kova dolmuştu ki aptal inek bu kez de kuyruğuyla bir kova sütü devirdi..
Adam : Hmmm...
çiftçi:Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz..
Adam : Sonra ne yaptın peki?
çiftçi: Bende başka bir ip aradım bulamayınca da kemerimle ineğin kuyruğunu tavana bağladım. Ve tam o sırada pantolonum düştü ve karım içeri girdi....
Bazı şeyler vardır ki açıklanamaz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi