
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Seçimlere yönelik beyin jimnastiği olsun...
AKP 2011 genel seçimlerinde Eskişehir’den yüzde 44,6 oy almış…
Aldığı oy 221.437
AKP 2014 mahalli seçimlerinde Eskişehir’den yüzde 39.1 oy almış…
Aldığı oy 204.873
AKP 2015 7 Haziran seçimlerinde yüz de 35.93, 1Kasım seçimlerinde 43.1 oy almış…
7 Haziran’da aldığı oy 190.335. 1 Kasım’da Aldığı oy 232.588
xxx
MHP 2011 seçimlerinde Eskişehir’den yüzde 14,5 oy almış…
Aldığı oy 73.138
MHP 2014 seçimlerinde Eskişehir’den yüzde 11.2 oy almış…
Aldığı oy 58.635.
MHP 2015 7 Haziran seçimlerinde 16.84, 1 Kasım seçimlerinde 12.7 oy almış…
7 Haziran’da Aldığı oy 89.226. 1Kasım’da Aldığı oy 68.587
xxx
CHP 2011 seçimlerinde Eskişehir’den yüzde 35,5 oy almış.
Aldığı oy 178.565
CHP 2014 seçimlerinde Eskişehir’den yüzde 45.3 oranında oy almış.
Aldığı oy 237.375
CHP 2015 7 Haziran seçimlerinde 39.30. 1 Kasım seçimlerinde 38.7 oy almış.
7 Haziran’da Aldığı oy 208.226. 1 Kasım’da Aldığı oy 208.699.
xxx
Son yapılan 2017 referandum sonucunun da yüzde 42.4 Evet- yüzde 57.6 Hayır çıktığı sonucunu buraya koyalım…
çünkü…
Bu referandum rakamları özellikle AKP’nin 1 Kasım’da aldığı oyu referanduma “Evet” oyu olarak taşıyamadığını ortaya koyuyor.
xxx
Şimdi bu veriler ışığında önümüzdeki seçimlerin ne şekilde sonuçlanabileceği ile ilgili beyin jimnastiği yapılacak olunursa…
AKP’nin 2011 yılındaki oy oranını bir türlü geçemediği…
MHP’nin 2011 oy oranı sadece 7 Haziran seçimlerinde geçip, diğer seçimlerde 2011 oy oranının çok altına düştüğü…
CHP’nin ise 2011 seçimlerinden sonra yapılan 3 seçimde de 2011 seçimlerinde aldığı oyun üzerinde bir oy aldığı açıkça görülüyor…
İşte, önümüzdeki seçimlere ilişkin cevabı merak edilen 2 soru çıkıyor karşımıza.
1- Bu rakamlar, önümüzdeki mahalli ve genel seçimlerde ne olur?
2- AKP-MHP kombinasyonu hesap edildiğinde, bu kombinasyon önümüzdeki seçimleri nasıl şekillendirir?
Bunun da beyin jimnastiğini siz yapın…
.....
Vermek istediğimiz herhangi bir mesaj yok ama…
Amerikan Federal Hükümeti ekonomiyi yeniden canlandırmak için her bir Amerikan vatandaşına 600 dolar tutarında bir parayı dağıtmayı karara bağlamış.
Marc Faber adlı işadamı bunun üzerine mizahi bir çağrı yayınlamış:
"Benim sevgili Amerikalı vatandaşlarım
Eğer bu parayı Wal-Mart'da (Alışveriş merkezi) harcarsak, para çin'e gidecek...
Eğer bu parayı benzin almak için harcarsak, para Araplara gidecek.
Eğer bilgisayar alırsak, para Hindistan'a gidecek...
Eğer sebze, meyve alırsak para Meksika'ya, Honduras'a ve Guatemala'ya gidecek.
Eğer bir araba almayı düşünürsek bu para Japonya veya Almanya'ya gidecek.
Eğer hediyelik bir şeyler alırsak para Tayvan'a gidecek...
Sonuçta bir kuruşu bile Amerikan ekonomisi için yarar sağlamayacak.
Bu parasal yardımı Amerikan ekonomisi içinde tutmanın tek yolu, parayı bira ve fahişelere harcamaktır.
Sadece bu iki sektörde ulusal üretim yapabilmekteyiz.
Ben kendi adıma bu yolda faaliyet gösteriyorum.."
***
Bu mizahi çağrıyı okuyan bir İtalyan ekonomist şöyle bir yanıt verir:
"Sevgili Marc,
Amerika'nın iktisadî durumu gerçekten pek iç açıcı değil.
üzülerek bildiriyorum ki, Budweiser bira fabrikasını da çok uluslu bir Brezilya şirketi olan Ambev satın aldı.
Böylece Amerikalılar için yalnızca fahişeler kalmış oluyor.
Eğer fahişeler de kazandıkları parayı çocuklarına göndermek isterlerse, bu para doğrudan buraya yani Roma'ya gelir...
Bilgine…"
Yazı hoşumuza gittiği için köşemize aldık.
Vermek istediğimiz herhangi bir mesaj falan yok…
Ancak…
Yine de yazıyı okuduktan ve köşemize almaya karar verdikten sonra kıssadan hisse olarak “ülkelerin kendilerine ait özellikle de stratejik önem arz eden bir şeyleri mutlaka olması gerekir.” Diye de düşünmedik değil hani…
.....
Yaz yazabilirsen şimdi!
-Tam dokuz ay doğacak diye bekle: doğsun…
-Uyurken gizli gizli nefesini dinle geceleri…
-Aç kalmasın, üşümesin diye gece 30 kere uykundan uyan.
-Uykusunda başını okşa hissettirmeden, üzerini ört sıkıca…
-Hasta olmasın diye adeta üzerine titre…
-Yeme-yedir…
-Giyme-giydir.
-Gözlerinin içine dahi bakmaya, öpmeye-koklamaya kıyama.
-Grip olsa yemekten, elini incitse içmekten kesil.
-Biraz keyifsiz olsa moralin, biraz üzüntülü olsa ayarın bozulsun büsbütün.
-O kapıdan içeriye girmeyince dek gözüne uyku girmesin.
-Her mezuniyette ayrı sevinç, her ayrılıkta ayrı üzüntüyü birlikte yaşa.
-Her gurbete çıktığında haber bekle telefon başında.
-Haber alamadığın her gün “Acaba başına bir şey mi geldi?” endişesiyle geçir saatlerini.
-Sağlığı için, Eğitimi için, Mutluluğu için, var olan servetini gözünü dahi kırpmadan harca.
-Bütün gün tanrı’ya “Benim ömrümden alıp, onunkine ver” diye yalvar.
Ve bir gün gelsin ki:
Kahpe bir kurşun, hain bir bomba sonucu, al o üzerine titrediğin çocuğunu ellerinle toprağa ver…
20 yılı, 30 yılı,40 yılı bir anda göm toprağa…
Nasıl yaşasın insan bu acıyla?
Nasıl geçer zaman ikide bir önüne gelecek bu hatıralarla?
Var mı böyle bir acı?
İnsanın eli gitmiyor klavyeye…
Boğazı düğümleniyor adeta…
Güneşli, pırıl pırıl bir günün adeta kasvetini yaşıyor insan…
Zor… Ama çok çok zor gerçekten…
Anlatılmayacak kadar zor…
Anlayamayacağımız kadar zor…