
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Seçmenin öncelikli kriterleri...
Belediyecilik, insanın doğumundan ölümüne kadar, hemen her yaştaki insana, hemen her türlü hizmetin verildiği bir kamu hizmetidir.
Ancak…
Kentte yaşayan insanların büyük bölümü, belediyecilik hizmeti olarak temel bazı hizmetleri bilir.
Gece çöpler toplanıyorsa, sokağında kaldırım ve yolları yapılmışsa, ulaşımda zorlanmıyorsa ve düzenli olarak her gün içme suyu kapısına kadar geliyorsa…
Bunlara ilave olarak çocukların spor yapabileceği ve kadınların bir şeyler öğrenebileceği mekanlar yapılıp, okul ve ibadet yerlerinin bazı sorunları da düzenli olarak gideriliyorsa, o insanların Belediye ile ilgili herhangi bir yakınmasını duyamazsınız.
Ancak…
Bu söylediklerimizden biri veya birkaçı eksik kalıyor ya da aksıyorsa, o insanları belediyecilik hizmeti anlamında mutlu etmeniz zordur.
Yani…
Sabah işine gidip, akşam işten evine gelen, Sosyal yaşamı komşu ziyaretlerinden ya da ayda birkaç kez çarşı Pazar gezmesinden ibaret olan ve zamanının büyük çoğunluğunu evinde, sokağında ve mahallesinde geçiren insanlar, şehrin imar planlaması ile ilgilenmez.
çöplerin düzenli toplanıp toplanmadığı önemlidir onun için.
Zira…
Şehir merkezindeki trafik sorunu da çok ırgalamaz onları.
Kent merkezinde otopark varmış-yokmuş umurunda bile olmaz.
İlgilendikleri daha çok otobüs ve tramvay bilet fiyatlarıdır örneğin.
çeşmeyi açtığında akan, damacanayı koyduğunda dolan suyun fiyatı daha önemlidir onun için.
O nedenle…
Şehirde yaşayan nüfusun çoğunluğu, temel ve rutin belediyecilik hizmetlerine bakarak yapar değerlendirmesini.
Siyasi düşünce, tavır ve insanlara karşı yaklaşım elbette önemlidir ama…
Halkın büyük bir kesiminin sandık başında oy verme kriterleri içinde en belirgin olanı, rutin belediyecilik hizmetlerinin yapılıp yapılmadığıdır.
Şöyle söyleyelim:
Mesela hiç kimseyi, yıllardır bozuk olan kaldırımını yapmayan bir belediye başkanına oy verdiremezsiniz…
örneğin, yine hiç kimseyi mahallesi ve sokağında eksik bırakmayan bir belediye başkanına de oy vermesini asla engelleyemezsiniz…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Fakirin umudunu çalmak…
Her canlının üzerine iki ayrı misyon yüklenmiştir.
Birincisi: Yaşamak, yani hayatta kalmak, ikincisi ise üremek, yani çoğalmak…
Her canlı bu iki göreve programlanmıştır adeta…
Şartlar ne kadar kötü olursa olsun bu iki görev mutlaka yerine getirilecektir
İmkanı olanlar bu iki görevi rahatlıkla ve keyif alarak yerine getirir.
İmkanı olmayanların, ise her canlı gibi üzerine programlanmış yaşamak ve çoğalma görevini yerine getirebilmesi için elinde ancak hayalleri ve umutları vardır.
Hayal ve umut bittiği an üzerine programlanmış o iki görevin artık hiçbir anlamı kalmaz.
Şimdi durup dururken, yeni de bir yıla girmişken, yeni umutlardan konuşmamız gerekirken bu yazıyı niçin yazma gereği duyduk?
Hemen söyleyelim:
önce Fetö’cülerin “Biz milli Piyangonun büyük ikramiyelerini sürekli kendi tanıdıklarımıza çıkarttık” ifadelerini okuduk.
Ardından…
Milli Piyango çekilişi yapıldığı sırada dönen topların arkasında gizlenmiş bir adamın sürekli ayarladığı topları öne çıkarttığına dair görüntüleri izledik.
En son Sayıştay’ın meclise gönderdiği raporda “Milli Piyango çekilişleri hiç de güvenli değil” dediğine şahit olduk.
Anlaşılan o ki; insanların yaşaması ve çoğalması için ellerinde kalan hayalleri ve umutları da bırakılmamış insanlara…
Onlar da çalınmış!
.......
Trafiği bu hale geldiyse…
-çevre yolları daha kapsamlı düşünülse, trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Tramvay hatları ilk başta planlanırken daha özenli davranılsaydı, Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Atatürk Caddesi’nin devamını Gar binası, Ali Fuat Güven caddesinin devamını Tülomsaş duvarı kesmeseydi, trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Şehir merkezi dışına taşınan resmi kurumların yerine bir başka resmi kurumu getirip koymasaydınız, trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Otoparkların yapımı biraz daha fazla olsaydı, trafik bu kadar sıkışmazdı.
-Trafiğin en yoğun caddeleri üzerinde araç park etmelerine müsaade edilmeseydi (Hala ediliyor), trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Kızılcıklı’nın devamında ki Seylap sokak’ta istimlak’la yolun genişletilmesine mahkeme "Dur" demeseydi, Trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-AVM ler getirip şehrin ortasına konulmasıydı, trafik bu denli sıkışık olmazdı.
-Şehir merkezinde birbirine bu kadar yakın ışık olmasaydı, trafik bu kadar sıkışık olmazdı.
-Adliyeyi getirip şehir merkezine, Kültür Merkezini de getirip tam karşısına koymasaydınız, trafik bu kadar sıkışmazdı.
Bu örnekleri daha da çoğaltmanız mümkün.
Ve biz bu örnekleri yaklaşık 5 yıldır hemen her gün yazıyor ve "önlem alınmazsa bu trafik ilerde işin içinden çıkılmaz bir hale gelecek" diyoruz.
Galiba o günler gelmek üzere…
.....,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bu doğru mu?
önce bir kişiden duyduk…
Birkaç gün sonra bir daha duyduk aynı şeyi…
üçüncü kez farklı birinden daha duyunca işkillendik.
Kesele şu:
Son birkaç ay içinde Tepebaşı bölgesinden Odunpazarı bölgesinde ciddi sayıda seçmen kayması olmuş.
Yani…
Tepebaşı’nda ikamet eden bazı seçmenler kayıtlarını bir şekilde Odunpazarı bölgesine taşımış.
Hal böyle olunca bu işlemin organize ve seçimlere yönelik bir hareket olduğu ihtimali artmış.
Bu ihtimal artınca da işin kulaktan kulağa yayılması başlamış…
Doğru mu değil mi bilemiyoruz…
Tespit etmek de oldukça zor.
Ama böyle de bir şey konuşuluyor her yerde.
Biz de duyun, bilin istedik…
************
BİRAZ DA GüLMEK LAZIM...
Yavru Kutup Ayısı
Yavru kutup ayısı babasının yanına gelip sormuş
"Baba ben gerçekten kutup ayısı mıyım?"
"Elbette yavrum nereden çıkardın bunu?"
"Allah Allah?!.." deyip gitmiş yavru ayı.
Bu sefer annesinin yanına gitmiş ve sormuş,
"Anne ben gerçekten kutup ayısı mıyım?"
"Tabii evladım kutup ayısısın."
Yine "Allah Allah?!.." deyip, yeniden babasının yanına gitmiş yavru ayı.
Bir daha sormuş "Yaa baba Allah aşkına doğru söyle bak beni evlatlık falan almadınız degil mi? Yani ben sizin öz oğlunuzum."
Baba dayanamamış artık "Oğlum dedim ya sana bizim oğlumuzsun diye, hem sen neden ikide bir soruyorsun ki bunu?"
Yavru ayı: "Yav donuyorum baba, donuyorum..."