
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Sen hiç kendi paranla ticaret yaptın mı?
Yıllar önceydi…
Eskişehir’in tanınmış bir siyasetçisi, yine Eskişehir’in tüccarlarını eleştiriyordu…
-“Eskişehirli iş adamları Ehlikeyfi’dir. Her yıl evini ve arabasını yeniler. Olmadı, eşlerini yeniler. Ancak, dedesinden, babasından kalan işyerlerini yenilemeyi asla aklına getirmez. Dükkânlarındaki tezgâhlar bile eskiden kalmadır. Hala büyük bir gürültüyle açılıp kapanan kepenkleri kullanır da, bunları yenilemez. Borsa’dan anlamaz. Tek yaptıkları tapı deldirmektir. O yüzden pek çoğu en küçük bir krizde batar gider. öngörüleri yoktur. Ekonomiyi okuyamaz. Kervan yolda düzülür mantığı ile gittiği yere kadar ancak gider”
Bu eleştiri gazetelerde haber olarak çıktığında, Eskişehir’in tanınmış bir tüccarı okur okumaz arar siyasetçiyi…
-“Sen hiç bu güne kadar kendi paranla ticaret yaptın mı?” diye sorar önce.
Ardından da…
-“Devletin parasını kullanarak bunları söylemek çok kolay… Hele bir de kendi paranla ticaret yap da aynı şeyleri söyleyebilecek misin bir görelim” dedikten sonra kapatır telefonu siyasetçinin yüzüne…
Aslına bakarsanız, siyasetçinin yapmış olduğu tespitler çok da yanlış tespitler değildi.
Ancak…
Tüccar’ın söylediklerinin de yabana atılır tarafı yoktu.
Zira…
Devletin para ve imkânlarını kullanıp, kendi parasıyla ticaret yapanlara akıl vermek ve eleştirmek doğru bile olsa haklı olduğunu şüphe altında bırakıyordu.
Son günlerde, özellikle de iktidar kanadığından ekonomiye ilişkin açıklamalar yapılıyor.
Dikkat ediyoruz, yapılan açıklamalar ekonominin iyi durumda olduğuna ilişkin yapılan açıklamalar.
Açıklamayı yapan siyasiler, yani devlet imkânlarının başında olanlar “Ekonomi çok kötü” diyen esnaf, tüccar, sanayici ve iş adamlarını siyasi davranmakla suçluyor…
-“Kötü durumdularsa bu onların kendi tedbirsizlikleri, kendi beceriksizlikleri… ülkede ekonomik anlamda büyük sıkıntılar yok” gibi cümleler kuruyor.
İşte bu lafları eden o siyasetçilere, tıpkı Eskişehirli tüccar’ın sorduğu gibi “Sen hiç bu güne kadar kendi paranla ticaret yaptın mı?” diye sormak lazım…
öyle ya…
Kendi parasıyla ticaret yapanlara akıl vermek, devletin para ve imkanlarını istediği şekilde kullananların işi olmasa gerek…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Seçim kavga ile kaybedilir…
2015 seçimlerini hatırlayın.
önce 7 Haziran, ardından 5 ay sonra 1 Kasıl seçimleri.
Eskişehir’de 7 Haziran seçimlerinin galibi CHP olmuştu.
5 ay sonra, yani 1 Kasım’da yapılan seçimin galibi ise AK parti.
CHP 7 Haziran'da kazandığı seçimi 5 ay sonra, yani 1 Kasım'da nasıl kaybetti?
Ya da tersinden sorgulayalım.
AK parti 7 Haziran'da kaybettiği seçimi 1 Kasım'da nasıl kazandı?
Bu soruya verilecek olan cevabı bulabilmek için iki seçim arasında, iki partide neler yaşandığına bakmak yeterli olsa gerek.
Şöyle ki:
AK parti'de 7 Haziran seçimiyle 1 Kasım seçimi arasında yapılan tek bir şey var.
O da: listede huzursuzluk yarattığına inanılan bir ismin çıkartılarak, yerine başka bir ismin konulması.
Böylece parti geçici de olsa bir huzura kavuştu. Kavga ihtimali ortadan kalktı.
CHP'de ise, 7 Haziran seçimiyle 1 Kasım seçimi arasında yapılan tek bir şey var…
O da: Kazanılan seçim sonrasında mevcut il yönetiminin görevden alınıp, yerine yeni bir yönetim atanması.
Böylece parti ister istemez bir huzursuzluğun ve kavganın içine düştü.
Netice itibarıyla…
7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında, AK partide kavga biterken, CHP'de kavga başladı.
Sonuç olarak…
“Seçim kavga ile kazanılamaz ama kavga ile kaybedilir” sözünün doğruluğuna geldi mesele.
2019 seçimlerine en az kavga ile giren partinin, Eskişehir'de seçimleri kazanacağını seçim öncesi birçok kereler yazdık.
Nitekim sonuç öyle de oldu.
Seçimleri kavganın daha az olduğu CHP kazanırken, kavganın aleni dışarıya yansıdığı AK Parti seçimin kaybedeni oldu.
“Seçim kavga ile kazanılamaz ama kavga ile kaybedilir” sözünün doğruluğu Eskişehir’de bir kez daha ispatlanmış oldu.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Eskişehirli özel olmayı sever!
Eskişehirlilerin sahip olduğu bazı huylar var.
örneğin: Tamamı barışçıl insanlar
Uyumlular da…
Huzuru seviyorlar mesela.
çabuk kabulleniyorlar, isyan etmiyorlar, dost canlısı olmayı başarmışlar.
Bunlar iyi huylar elbette.
Bir de, her ne kadar zararsız olsa da, Eskişehir’de yaşayan insanların "İyi" diyemeyeceğimiz bazı huyları var.
örneğin: hava atmayı seviyor bu şehirde yaşayanlar.
Küçük de olsa bazı şeylerden mutlu olmayı da biliyor.
İçkili mekânda garsonların kendisini ismi ile tanıması büyük haz veriyor örneğin.
Eski Türk filmlerindeki "Fakir ama gururlu" genç karakteri var ya, işte o karakter şıp diye uyuyor Eskişehirlilerin üzerine.
Son parasını, karnını doyurma yerine, yabancı sigarayı cebine koyacak kadar seviyor havayı Eskişehirli.
Para kazandığı işyerine yıllardır tek bir çivi çakmamasına rağmen, her yıl Arabasını, evini, yazlığını değiştirecek kadar seviyor havayı.
En önemlisi de…
övülmeye, gururlanmaya ve hatta böbürlenmeye bayılıyor Eskişehirliler.
Kısacası…
Eskişehir’de yaşayan Eskişehirliler özel olmayı, yaşantıları, işleri, şehirleri ile özel anılmayı çok mu çok seviyor.
Hep sırtı sıvazlansın, sürekli övgüler alsın ve o da bununla daima gurur duysun istiyor.
Bunun Psikoloji ve sosyolojide karşılı nedir bilemiyoruz ama…
Ayrıcalıklı olmaktan haz duyuyor Eskişehirli.
Ve bu hazzı sonuna kadar, keyfini çıkarta çıkarta yaşamasını da biliyor.
Bu özelliklere sahip olan bir şehir halkını mutlu etmenin yolu aslında oldukça basit.
Onlara özel olduklarını hissettirmek ve bu sayede şehirleri ile gurur duymalarını sağlamak.
İşte bize göre Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’de AK parti’ye karşı 4 dönem üst üste seçim kazanmasının altında yatan gerçek budur.
Eskişehir halkının bu özelliklerinin şifrelerini iyi çözen Büyükerşen, Türkiye’de benzeri olmayan (Yapay Sahil, Korsan Gemisi, Balmumu Müzesi, Masal Şatosu gibi) uygulamaları hayata geçirerek Eskişehir’i "ayrıcalıklı bir kent " konumuna taşıyıp, bu şehirde yaşayanların da, şehirleriyle gurur duyma isteklerine tavan yaptırmıştır.
Aslanı bakarsanız…
İktidar partisinin Eskişehir’de başarılı olamamasının altında da, Eskişehirlilerin kendilerini özel hissedebileceği, Eskişehir’e özel düşünülmüş hizmetlerin bir türlü yapılamamış olması yatar.
Her ne kadar "Hızlı Tren" ve "Türk Dünyası Kültür Başkenti Projesi" bu anlamda, iktidar partisinin Eskişehir’e özel düşündüğü projeler olarak lanse edilse de, etki anlamında Belediye’nin projeleri karşısında cılız ve etkisiz kalmıştır.
Sonuç olarak…
Eskişehirli, Büyükerşen’in projelerini güzel ve gerekli bulmasa da "özel" buluyor.
Bunun karşısında…
Aynı Eskişehirli, iktidar olanakları ile Eskişehir’e getirilen projeleri güzel ve gerekli bulsa da, "özel" bulmuyor.
"özel" olmanın hazzıyla övülmeye, gururlanmaya ve hatta böbürlenmeye bayılan Eskişehirli de, dört seçimdir değişim istemiyor.