Sevgi tek kişilik mi?

İnsanın yaşamı boyunca aramaktan vazgeçmediği ihtiyaçlarından biri sevgidir. Sevme ve sevilme, insanı temel ihtiyaçlarından farklılaştırarak dünyevi yaşamda ayrı bir yere koyuyor. İnsan, sevgi ile farklılaşıyor.

Sevgiyi bulmak ve sunmak için özel çaba sarf ediyor ve sevgi arayışında gayretli olmayı deniyoruz. Sevgiyi bulduğumuzu düşündüğümüzde ise ilginç bir eğilim geliştirip kendimizi yalnızlaştırıyoruz. Sevgi arayışında yeni ilişkiler arama çabasında olurken, bir duygusal ilişkiyi yakaladığımızda dıştan içe dönüyor ve kapanıyoruz. Adeta sevgiliye duyulmaya başlayan sevgi, diğer sevgi türlerini dışarıda bırakmaya başlıyor.

Sevginin önemi, değeri ve anlamı konusunda hiçbirimizin kuşkusu olamaz. Ama sevginin yalnızlaştırıcı etkisini de kabul etmek kolay değil. Paylaştıkça büyüyen bir duygu olan sevginin bir bencillik aracı haline dönüşmesi karşımızda çözülmesi gereken bir problem olarak duruyor.

Sevgi, insanın yaşamını zenginleştirmelidir. Ama bir duygusal ilişki içine girdikten sonra kişinin çevresi ile olan paylaşımı daralıyorsa, bu durumda sevginin zenginleştirici katkısı yitiriliyor demektir. Eğer böyle bir durumun oluştuğunu hissediyorsanız ya da bir duygusal ilişkinin sizi sınırladığı konusunda uyarılar alıyorsanız, geçmişte aradığınızın gerçekte anlamda sevgi ya da aşk olduğundan kuşku duymaya başlamalısınız.

Eğer ayaklarınız tam olarak yere basmıyorsa ve kendi içinizde tutarlı bir bütün oluşturmayı başaramadıysanız, sevginin paylaşımcı yönünü yitirmesi olağandır. Ama bu durum, sevgisiz bir sevginin başına gelen tek iş kazası da değildir. Genel anlamda eksiklikleri veya zayıflıkları olan bir sevgi, kişinin ilişkilerinin yön değiştirmesine neden olur. Bunların başında karşılıklı güven ilişkisi ile kendini ve sevginin büyüklüğünü kabul ettirme duygusu gelir.

Bir duygusal ilişkiye başlamadan önce dostluk, arkadaşlık, sohbet veya birlikte zaman geçirme yakınlığı gibi farklı türden ilişkileriniz olabilir. Bir duygusal ilişki sadece bunların terk edilmesini değil, aynı zamanda bu ilişkilere özel bilgilerin güvene dayalı mahremiyetini yitirmesini de beraberinde getirebilir.

Örneğin bazı özel eşyalarımız vardır. Onları dışarıda teşhir etmeyiz. Kendimize özel olduğundan paylaşmak istemeyiz. Sırlarımız da böyledir. Özel olanların paylaşılması, öncelikle karşı tarafa güvenildiğinin bir işaretidir. Böyle bir işaret vermenin ötesinde karşı tarafa olan güvenin kanıtlanması amacını da içerir. Kişi, ilişkide bulunduğu insana “Bak; ben sana o kadar güveniyorum ki; en mahrem varlığımı bile senin önüne koyuyorum” demek ister. İşte; böyle bir çerçevede eski ilişkilerin güven esaslı sırları da bir duygusal ilişki adına değersizleştirilmiş ve tüketilmiş olur.

Bir duygusal ilişkinin insanı yalnızlaştırması, bir anlamda kişinin kendi etrafına dört duvar hapishane örmesine benzer. Hâlbuki sevgi ve onun farklı bir kapsamı olarak aşk, insanın ufkunu açıcı, yaşamını zenginleştirici ve hem duygusal hem de zihinsel anlamda yenileştirici etkiler yapmalıdır.

Bir sevgi bulduğunuzda, diğer yaşamsal ilişkilerinizden soyutlanma ihtiyacı hissediyorsanız, yanlış giden bir şeyler var demektir. Böyle bir sevgi türü hiç kimseyi mutlu etmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi