Sevgiyi ifade etmek

Kendini duygusal yönden bir kaya sertliğinde ve duyarsızlığında kabul eden var mıdır? Kim “Beni duygularım yok” diyebilir ki… Kendine karşı katı ve acımasız olmayı içine sindirebilecek bir kişi var mıdır? Duygusuzluğu ve duyarsızlığı konularında başkalarını etiketleyebiliriz ama kendimize asla yakıştırmayız.

Dolayısıyla duygularımızın gücünden ve yoğunluğundan kuşku duyanımız yok gibidir. Kendi iç dünyamız açısından kendimizi bir ‘duygu ve sevgi şampiyonu’ kabul ederiz. Ama çoğu zaman karşımızdaki insanın bunu kendiliğinden anlamasını, kavramasını hatta bu duyguları cevaplamasını isteriz. Ama duyguyu ifade konusunda aynı derecede içten, girişimci ve cesur olamayız. Sanki duygularımızı ifade etmek ayıplanmış ve bizim için yasaklanmıştır. Adeta bir yasağı çiğnemenin ürküntüsü ile dilimizin ucuna gelen sözcükleri sevgi cümlelerine dönüştürmekten çekinir, korkarız.

Keşke tek sorun, duyguları iletmekteki zorluğumuz olsa… Duygu iletimi konusundaki beceriksizlik, kimi zaman bir haksızlığa da dönüşür. Biz sessiz kalmayı tercih ederken, karşımızdaki insanın bize karşı olan duygusal yakınlığını ve bağlılığını duymayı isteriz. Bir yandan kendimizi ifade etmekte son derece kıskanç veya cimri davranırken, bir yandan da ruhen bağlandığımız insanın ifade yönünden cömertliğini ve fedakârlığını bekleriz. Ne zor bir çelişki ve ne yaman bir açmaz, değil mi?

Sevmekten sonra en büyük mutluluk” der Fransız yazar André Gide, “sevgisini itiraf etmektir.” Gerçekten sevgi ifade edilmekle güç kazanır. Bir kişide yoğunlaşmış olan sevgi, iki kişilik olmaya başlar. Sevginin ifadesi, ışığın ve gölgenin birlikte var olması gibidir. Işık olmadan gölgenin kavranamadığı gibi sevginin algılanması da ifade edilmesine bağlıdır. Sonuçta; seven ve sevilen, birlikte var olurlar.

Sevgiyi ifade eden sözlerin gücü, sevginin gücünün işaretidir. Alman ozan ve düşünür Goethe, sevgi ile sözlerin buluşmasını şöyle ifade eder: “Sözlerimiz yürekten gelmedikçe hiçbir zaman iki yüreği birleştiremezsiniz.” Bu sözleri şöyle yorumluyorum.. Sevginin kavranması için ifade edilmesi gerekir; sevgi, ifade edilince yerini, ışığını ve suyunu bulmuş çiçek gibi daha bir istekle büyür ve gelişir.

Ne yazık ki; yüreğinde sevgiyi hissedenlerin kimi zaman dillerine bir pranga takılır ve kendilerini ifade etmekte zorlanır, suskunluk tutsağı olurlar. Ama şu da iyi bilinir ki, tümüyle susanların pek çoğu, yüreğinde sevgi olmadığı kuşkusu yaratanlardır. Sevginin ifadesi, duygusal iç dünyanın zenginliklerinin alçakgönüllü ve cömert takdimidir. Unutulmamalı ki; suskunluk, kolayca sevgisizlik olarak anlaşılabilir. Böyle bir durumda da karşımızdaki insanı haksız bulmamalıyız.

İnsanın iç dünyası, bir dilin gramerinden ve sözcük hazinesinden çok daha zengin. Dilin, duyguları ifade konusunda yetersiz olduğunu söyleyenlere katılırım. Sevginin sözcükleri sığmayacak denli çok boyutlu bir duygu olduğunu hepimiz iyi biliriz. Mevlâna’nın güzel ifadesiyle “Aşk, bir denizdir ki, dibi görünmez.” Dibi görünmeyen bir duygu denizini, sözcüklere sığdırmanın zorluğunu kavramak için ‘aşk alimi’ olmaya gerek yok.

Bir noktaya vurgu yapmak isterim. Sevgiyi kategorize etmemeli. Vatanını seven bir insan, doğayı da sevebilir bir başka insanı da... Eğer sevgilerimizin bölümlenmiş ve kategorize edilmiş olduğu izleniminde isek –eğer bunu yapıyorsak sevgi ile başka duyguları karıştırdığımızdan kuşkulanabiliriz. Örneğin sıklıkla sevgi ile tutkuyu, sevgi ile beğeniyi karıştırdığımız olur. Sevgi sözcüklerini kullanamayışımızın altında bu karıştırma yer alır kimi zamanlarda…

İnsan, sevgiye saygı ve özen göstermeli. Sevgiye emek vermeli. Sevmek, yaşamımızı ve evrenimizi anlamlandırmaktır. Bu anlam adınadır ki; sevgi ifade edilmelidir. Sevginin doğru ifadesi, hem bizi hem de evreni zenginleştirir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi