
Gürcan Banger
Siyasal hastalığın her türlüsü
Siyasal fonksiyonlarla ilgili kamu yetkisinin, siyasal yönetim veya politika üretimi sürecinde çıkar gözetilerek, yasalara ve ahlaki anlayışa aykırı biçimde (yolsuzluk şeklinde) kullanılmasına siyasal hastalık adını veriyoruz. Hiç kuşkusuz; siyasal hastalıklar, bizzat siyasetin lider sultası, oligarşik yönetim veya antidemokratik işleyiş gibi kendi iç sorunları biçiminde de ortaya çıkıyor. Ama benim ele aldığım biçimi, özellikle kamu kaynaklarının soyulması veya haksız kullanımı üzerine odaklanıyor.
En yaygın siyasal hastalık örneklerinden biri, kronizm olarak bilinen eş-dost kayırmacılığıdır. Bu süreçte; genelde iktidar yanlısı bir yönelimi ve gücü olan kamu görevlisi, kendi dost ve arkadaşlarını kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirmeye çalışır. Bir üst makama terfi ettirmek, kamu kaynaklarından yararlanmayı sağlayan imtiyazlardan yararlandırmak da sık görülen uygulamalardır.
Muhtemelen iktidar yanlısı siyasi tercihi nedeniyle yerini sağlamlamış olan kamu görevlisinin kendi akrabalarını kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirmesine nepotizm adı verilir. Akraba kayırmacılık olarak özetleyebileceğimiz bu hastalıklı davranış kendisini yine akrabaları üst makama terfi ve onlara ayrıcalık tanıma gibi şekillerde de gözlenir.
Kamuda görevli kişiler tarafından doğrudan veya dolaylı olarak siyasi çevrelere bilgi sızdırılması, siyasal hastalık türlerinden bir başkasıdır. Bilgi ve belge sızdırma işlemi, kimi zaman bir menfaat karşılığı yapılırken, bazen sadece siyasi yandaşlığın bir eseri olarak ortaya çıkar.
Kamuda birikmiş olan rantın korunması için başta siyaset alanında olmak üzere özel önlemler alınmazsa kamuyu soyarak rant elde etmek isteyenler asla eksik olmayacaktır. Mafya-çete örgütlenmelerinin ciddi bir bölümü, kendilerine iş alanı olarak kamuyu seçer ve kamuda birikmiş olan rantı kendilerine aktararak çıkar sağlamaya çalışırlar.
Kamu kaynaklarını talan etmede çete örgütlenmesinin en yakın ortağı, yozlaşmış siyaset ortamının unsurlarıdır. Özellikle siyasi yandaşlık ve rant sapkınlığı içindeki bazı kamu kuruluşu çalışanları, siyasetçilerin kolaylaştırıcılığında birtakım yasadışı örgütlerle ilişki kurarak kamu kaynakları üzerinden karşılıklı menfaat sağlamaya çalışırlar.
Günümüzde yozlaşmış yapısıyla siyasetin, kendi hastalıklarını tedavi edebileceği kanısında değilim. Hastalığın kendisinden ilaç olmuyor. Bu konuda sivil toplumu, Pandora’nın kutusunda kalan umut olarak görebiliriz. Ama ne yazık ki, sivil toplum kuruluşları da henüz yeterli olgunluk ve yetkinliğe ulaşamadılar. Daha çok çaba sarf etmeleri ve daha fazla akla yönelmeleri gerekiyor.
Son söz: Siyaset tedavi edilebilir mi? Yoksa temsili demokrasiyi doğrudan demokrasi ile değiştirmenin yeni ve yenilikçi yollarını mı aramalı?