4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

SOSYAL DEVLET SÖZDE KALDI

Kurban Bayramı' da, sosyal dayanışmadan, siyasiler, ders alır mı bilinmez ama "Türkiye' de "SOSYAL DEVLET" anlayışı lafta kaldı. Nitekim özel hastanelerde, emeklilerden ücret alınması, tepki görüyor Oysa emekliler, tepki gösterdikleri sorunun çözümünde, kendisinin de sorumlu olduğunu, ya bilmiyor, ya da göz ardı ediyorlar. Çünkü demokrasi ile yönetilen ülkelerde, sorunların çözümü seçmenin elidedir. Ayrıca AKP, özel hastaneler ve ilaçlarla ilgili kararını, seçimlerden önce verdi. Halk buna tepki göstermediği gibi, Temmuz- 2007 seçimlerinde, yüzde 47 oy vererek, bu kararlardan memnun olduğunu gösterdi. Hal böyle olunca da halkımızın, sağlık alanında yaşananlar karşısında, tepki göstermeye hakları var mı?
Türkiye, 1 Ocak 2008'de yasanın, yürürlüğe girmesi ile birlikte, sağlık sektörünün her kademesinde, hastalardan mutlaka katkı payı alınacaktır. Nitekim Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda yapılacak değişiklikle, sigortalılar yatarak tedavi için yüzde 1 katılım payı ödeyecek. Rakam 600 YTL' ye kadar çıkabilecek. Sevk zincirine uymadan 2. ve 3. basamak hastaneye gidenler 10 YTL muayene ücreti verecek. Diş tedavisinde SGK sadece belirlediği rakamı ödeyecek, kalanı sigortalıdan çıkacaktı
Ancak bir müddet sonra, özel sağlık sektöründe, alınan fark ücretinin yüzde 30'dan yüzde 70'e çıkartılması kabul edildi. Vakıf üniversiteleri dahil, özel sağlık kuruluşları, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu'nca belirlenen bedelin en fazla yüzde 70'ine kadar ilave ücret alabilecek.
Öte yandan sosyal güvenliğin, özelleştirilerek bireysel sağlık sigortasına geçilmesiyle, işveren ve devletin sosyal güvenliğin finansmanına katkısı ortadan kalkmış olacaktır. Böylece sosyal güvenlik kurumları, yalnızca sigortalıların katkısıyla ayakta duran ve kâr amacıyla işleyen, kuruluşlar haline gelecektir. Oysa bireysel sigortacılığın, en yaygın olduğu ABD'de oluşan açıkların, önemli bir bölümü, devlet tarafından kapatılmaktadır.
İnsanlar, özellikle de siyasi partiler, genellikle de kendi çıkarı söz konusu olduğu zaman, evresel değerleri ve söylemleri de çok sık kullanırlar. Hatta nakarat haline getirirler. Özellikle de seçim arifesinde, "SOSYAL ADALET", siyasilerin ağzında, sakız oldu. Ancak toplumda, bir türlü hayata geçirilemedi. Çünkü "ADALET" bir şeyin kendi cinsinin dışında, her şey eşit olması, eşit kılınması anlamına gelir. İşin özeti ise, her hak sahibine hakkını vermek, yanlışlarla doğruları, haksızlarla haklıları, karşılaştırmak suretiyle mağdur olan kişi/kişilerin, hakkını temin etmek demektir.
İslam Dini de, "SOSYAL ADALET" kavramını toplumun huzur ve refahı açısından olmazsa olmaz konumda görmektedir. Gerek ferdi, gerekse sosyal hayatta, ölçüyü kaçırmama, adaletli davranma, zulme ve haksızlıklara son verme, İslam Dinini temel ilkesidir.
Ne var ki, çok partili dönemde, tüm bu gerçekler gözardı edildi. Ortama sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı bir şekilde, "POLİTİK" ve "ELİT " güçler hakim oldu. Tablo bu olunca da, "SOSYAL ADALET" hep vaat ve lafta kaldı Sonucu olarak da toplumda biri yerken, diğeri bakmak zorunda kaldı.
Özellikle İkinci Dünya savaşı'ndan sonra, "SOSYAL REFAH DEVLETİ" ulusların hedefi idi. Bu tabloda, ne yalnız fert, ne de yalnız devlettir. Amaç, fert-devlet ikilemidir. İkisinden birini, basamak yapmak ve onun uğruna feda etmek de yanlıştır. Ancak Türkiye için, aynı şeyleri söylemek biraz zor. Doğrudur. İşçi, memur, emekli dul ve yetimlerin durumu, parti programların da yasalarda, özellikle de seçimler öncesi siyasi iradenin gündeminde hep vardır. Hatta "SOSYAL REFAH DEVLETİ" siyasilerin ağzında sakızdı. Ancak, icraatta, vaat edilen devlet yoktu.
Oysa 1982 Anayasası, MADDE 2.– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve "SOSYAL" bir hukuk Devletidir." hükmü yer alır. Bu hüküm anayasa da kalırken, Demirel, Çiler, Ecevit, Yılmaz, Özal ve Erdoğan'ın, vaatleri, sözde kaldı.
Ayrıca Sosyal Devlet ilkesine, Ak Parti de hem programında yer verdi, hem de seçimler öncesi, meydanlarda dar ve sabit gelirlileri enflasyona ezdirmeyeceklerini nakarat gibi tekrar etti. Ancak vaatlerin, hiçbiri gerçekleşmedi. Devletin milyarlarca doları, paralar çar-çur edilirken, alın teri sürekli gözardı edildi. Halk daha da yoksullaştı. Birileri, servetine servet kattı. Halkımızda çaresizlik için de seyretti. Halkın da ne siyasete, ne de siyasetçiye güveni kalmadı.
Kurban Bayramınız kutlu olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi