1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

"Sustukça sıra sana gelecek" dedikleri işte tam da budur!

Anadolu üniversitesi'nin parasına el konulduğunda, şehir buna pek ses çıkartmadı…
çıkan sesler de bu yüzden cılız kaldı.
Topyekun bir reaksiyon bir türlü gösterilmedi.
-“O para Eskişehir’indir. Eskişehir’de kalmalıdır” denilemedi.
Neredeyse her bütçe sonu döneminde Anadolu üniversitesi’nden alınan Eskişehir’in paraları, diğer şehirlerdeki üniversitelere harcandı iyi mi?
Odalarıyla, dernekleriyle, kurum ve kuruluşlarıyla, hatta sivil toplum örgütleri ve siyasetçileriyle Eskişehir’in umurunda bile olmadı paranın alınıp, başka yerlere götürülmesi.
***
 Eskişehir’deki üniversitelerin içinden olmayan rektörler geldi Anadolu üniversitesinin başına.
Eskişehir’deki üniversitelerin içinden olmayan insanları getirip ekiplerini kurdular.
Saçma sapan yatırımlar yaptılar üniversite ile ilgili.
Eskişehirli olmayan firmalara paraları akıttılar.
Şehirden ses dahi çıkmadı.
çıkan ufak tefek sesler de son derece cılız kaldı.
-“Sen üniversitenin ve şehrin parasını nasıl böyle çarçur edersin?” diyen bir Allahın kulu olmadı iyi mi?
***
Geçtiğimiz aylarda bir yönetmelik çıkartıldı.
Anadolu üniversitesi ve Açık öğretim Fakültesini de yakından ilgilendiren bir yönetmelikti bu.
Şöyle diyordu yönetmelikte; “Açık ve uzaktan eğitim veren üniversitelerin, tüm gelirlerinin, giderler ve vergiler çıktıktan sonra kalan paranın en çok yüzde 5'inin ek ücret olarak dağıtılabilir”
Bu, Anadolu üniversitesi personeline verilen ek ücretlerin artık verilemeyeceği anlamına geliyordu.
Nitekim öyle de oldu.
Anadolu üniversitesinde görev yapanların döner sermaye ek ücretleri kesildi.
çıplak maaşa ve ek ders ücretlerine kaldı hepsi.
Halbuki bu para doğrudan Eskişehir ekonomisine akan bir paraydı.
Yaklaşık her ay 4 milyon lirayı buluyordu.
Kimseden bir karşı çıkış olmadı iyi mi?
Cılız bir-iki çıkış etkisiz kaldı.
Eskişehir’deki odalar, dernekler, STK’lar, kurum ve kuruluşların umurunda bile olmadı.
Hatta…
-“Bana ne onların alacağı ek ücretten? Maaşları neylerine yetmiyor” diyenler bile çıktı.
***
Eskişehir’de bulunan 3 üniversite, salgın nedeniyle ortaklaşa uzaktan eğitim verme kararı aldı.
Bu karar, öğrencilerin Eskişehir’e gelmeyeceği anlamı taşıyordu.
Bu karar ayrıca, öğrenci odaklı iş yapan sektörlerin çökmesi demekti.
Şimdi esnaf ve tüccar isyan ediyor bu karara.
Oda ve dernek başkanları “bu karar esnafı bitirir. Yeniden gözden geçirilsin. öğrenci gelmezse Eskişehir ticareti biter” diyorlar.
Haklılar belki ama…
Keşke yukarıda saydığımız olayların sonrasında “Bana ne” demeyip, sessiz kalmak yerine, aynı tepkiyi o zaman da verseler ve karşı çıksalardı…
Keşke bu şehir ve şehrin dinamikleri, işin ucu kendilerine dokunmuyor olsa da, kayıtsız kalmak yerine şehir adına yanlış’a “yanlış” diyerek direnebilselerdi.
***

Sırf Anadolu üniversitesinin şehre katkısının yüzde 14,5 olduğu söyleniyor.
Bu şehir ekonomisine direk giren ve ciddi oranda sayılan bir para…
öğretim üyelerinin kesilen ek ödenekleri ve öğrencilerin şehre gelmeyecek olmasıyla, bu para artık şehrin ekonomisine girmeyecek.
Ve bundan dolayı Eskişehir’de olumsuz etkilenmeyen hiçbir sektör kalmayacak…
Demek ki neymiş?
üniversitelerin Eskişehir’e ihtiyacı yokmuş…
Demek ki neymiş?
Eskişehir’in üniversitelere, Eğitim, sosyal, kültürel ve özellikle de ekonomik anlamda ciddi şekilde ihtiyacı varmış…
Demek ki neymiş?
üniversitelerde yaşanan ve şehrin aleyhine olan olumsuzluklara “Bana ne? Beni ilgilendirmiyor” demeyip, karşı çıkmak gerekiyormuş.
Demek ki neymiş?
üniversitelerde yaşanan haksızlıklara susulduğunda, sıra, sırayla herkese gelebiliyormuş!


......


Bizim kadar kaygılanmıyorlar!


Sözde tarikatın sözde şeyhi…
Müridinin 12 yaşında olan kızına cinsel istismarda bulunuyor.
Olay ortaya çıktığında, yani tutuklanmadan önce müritlerini toplayıp "Allah beni sınamak için 12 yaşındaki kız çocuğu karşısında beni sınamak istedi. Ben de nefsime yenildim. Bu olayın duyulmasına izin vermeyin ve dinsizlere fırsat vermeyin. Beni ifşa etmeyin. Gerekirse kızı alırım" diyor iyi mi...
***
Bu şerefsiz din bezirgânı Allah’tan korkmuyor ama ifşa olmaktan korkuyor!
Yaptığından zerre kadar utanmıyor da "Gerekirse kızı alırım" diyerek, resmen tecavüze devam edeceğini söylüyor.
İşin en korkunç tarafı da…
çoluğunu çocuğunu bunun gibi insanlara götürüp emanet edenler, yaşanılan bu ve benzeri iğrenç olaylar karşısında bizim kaygılandığımız kadar kaygılanmıyor.


......


Tam da bu günü anlatıyor…


Osmanlı'nın muhteşem zamanlarıdır.
Kanunî Sultan Süleyman devletin akıbetini düşünür; “günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı diye.”
Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi'ye sorduğundan, bunu da sormaya niyet eder.
Güzel bir hatla yazdığı mektubu Yahya Efendi'ye gönderir.
Mektupta "Sen ilahi sırlara vakıfsın. Bizi de aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğullarının akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale uğrar mı?”
Mektubu okuyan Yahya Efendi'nin cevabı çok kısa ve şaşırtıcıdır;
"Neme lazım be Sultanım!"
Topkapı Sarayı'nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan Süleyman buna herhangi bir mana veremez. "Acaba bu cevapta bizim bilmediğimiz bir mana mı vardır?" diye düşünür. Nihayet kalkar Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergâhına gelir ve der ki:
-“ Ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, sorumu ciddiye al.”
Yahya Efendi şöyle bir bakar:
- “Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim.”
- İyi ama ben bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece "Neme lazım be sultanım" demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi.
Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu müthiş açıklamasını yapar:
- “Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olsa, işitenlerde 'neme lazım' deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese, bilenler de bunu söylemeyip sussa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başka kimse işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur. çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir...”
Bunları dinlerken ağlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder.
Ne diyelim…
Her yönetim “neme lazım” denildiği an çöker.
Herkes alacağı dersi alsın artık…


.....


BİRAZDA GüLMEK LAZIM


Tarihte ilk kez Doğuda bir köye ayna gelmiş. Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha önce kendini hiç görmediği için karşısındakini ölen kardeşine benzetmiş. Adam;
"Ey gidi gardaşımm.. Seni bi daha görmek varmış nasipte" diyerek hüzünlenmiş. Aynayı ev götürüp, sarılıp uyumuş kardeşine...
Karısı bakmış, adam bi şeye sarılmış uyuyor. Merakla aynayı eline alıp bakmış ki bir kadın!
"Allah belanı viree.. Bu karı da kim? Bi boka da benzese bari " diyerek, feryat figan evden çıkmış ve komşuları olan muhtara gitmiş.
"Muhtar efendi, adam beni bu çirkin karıyla aldatıyor. Ne yapayım?"
Muhtar aynaya dikkatle bakar ve şöyle der;
"Yav baci, yanlışin olmiya. Bu garıdan çok gavata benziir!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi