
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TARIM ALANLARI, TORUNLARIMIZIN BİZE EMANETİDİR
Hafta sonu, Eskişehir' e, ziyarette bulunan, Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım makineleri Bölüm Başkanı, Sayın Prof Dr. Ediz ULUSOY ve Eşi Ziraat Yük. Müh. Renan ULUSOY' la, Eskişehir, üniversite ve Türk tarımı, üzerinde sohbet etme fırsatı bulduk.
ULUSOY Ailesi, Eskişehir'den övgü ile söz ettiler. Özellikle de demografik yapısına ve porsuk düzenlemesine, Atlı Han'daki el işlerine, Lüle Taşına, Büyük Şehir tiyatro ve opera binasına hayran kaldılar. Osmangazi ve Anadolu Üniversiteleri de beğendiler. Ancak Eskişehir'de, tarım alanlarının, yok edilerek, beton yığını haline dönüştürülmesine de birlikte üzüldük. Bir Eskişehirli olarak, neleri kaybettiğimizin de bir kez daha farkına vardık.
Elbette ülkemizde, tarım alanları, yalnız Eskişehir'de değil, Türkiye'nin genelinde yok ediliyor. Verimli topraklar, konut ve sanayi tesisleri yapılması suretiyle, yağmalama derecesinde hızla yok olmaktadır. Son 15 yılda, bu şekilde yok edilen tarım alanları, 400.000 hektar civarındadır. Bu alan, Seyhan sulamasının 4 katı, Manisa ovasının 20 katı, Eskişehir ovasının ise 25 katına eşittir.
Öte yandan ülkemizin, 77.945.200 hektar olan yüzölçümü içerisinde, tarım yapılabilir 28.059.000 hektar arazi bulunmaktadır. Devlet Su İşleri verilerine göre, bu alan içinde ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisi, 8.500.000 hektardır. Hala kamu yatırımları ile gerçekleştirilen sulamalar ve halk sulamalarının, toplam alanı 3.829.175 hektardır.
Ülkemizde, ne sanıldığı kadar tarım toprağı, ne de sulanabilecek tarım alanı bulunmaktadır. Kullanabilir tarım alanlarımızın, sınırlarına dayanmış bulunuyoruz. Bundan böyle de yeni tarım alanları bulmamız veya mevcut tarım alanlarının sınırlarını büyütmemiz mümkün olmadığına göre, mevcut tarım alanlarımızı gözümüz gibi korumamız gerekiyor. Maalesef, DSİ tarafında işletmeye açılmış, 2. 072.571 hektar sulama alanının 179.737 hektarlık kısmı, imarlı veya imarsız yapılaşmalarla, tarım dışı bırakılmıştır. Hâlbuki bu topraklar, 1. sınıf tarım toprağı vasfındadır. Sulama ve drenaj tesisleri yapılmış, kısmen yılda iki gün ürün alınan topraklardır. Bu şekilde yok olan tartım alanları, Bursa, Eskişehir, Manisa, Tokat, Bolu ve Mersin sulama alanlarına eşit alanlardır.
Şu bir gerçek ki, devlet kuruluşları, valilikler ve belediyeler, tarım alanlarını iskâna açarak, hem sulama tesislerini, hem de tarım alanlarını yok ediyorlar. En üzücü taraf ise, bu alanları korumakla görevli üst dereceli kamu yetkilileri ve medya, yapılan tesislerin temel atma törenlerine ve açılışlarına katılıyor, hamasi nutuklar atıyorlar...
Ülkemizde, bir yandan ovaların sulaması için baraj ve sulama kanalları inşa edilirken, diğer yandan sulaması öngörülen, tarım alanları, üzerine konut ve sanayi tesisi inşaatına izin veriliyor.
Belediyeler ise, yapılmış olan sulama tesislerinin yol geçişlerine mani oldukları gerekçesi ile kaldırılmalarını talep edebiliyorlar. Tesisleri yıkılıp kaldırılması için de milyarlarca lira harcamak durumda kalıyorlar.
Şu bir gerçek ki tarım alanları üzerinde arzu edilmeyen gelişmelere, devlet hazırlıksız yakalanmıştır. Zira Avrupa ülkelerinin, yüzyıl evvel hazırladıkları gibi, sanayi, konut, tarım ve orman alanlarını gösteren ülkemizde bir mastır planı bulunmadığından, devlet yatırımcılara, sanayi ve konut alanları gösterememiştir.
Bu çerçevede, belediyeler mücavir alanları içinde ki sahaları, Valiliklerde bu alanlar dışındaki sahaları, tarım alanı olup olmadığına bakmaksızın, imar planları yapıp, tasdik ederek imara açmıştır. Hâlbuki bu sahaların sınırlarında veya yakınlarında hiçbir ekonomik değeri olmayan, sanayi ve yerleşim alanına müsait, devlete ait büyük alanlar mevcuttur. Söz konusu alanlar, bakımında ülkemiz çok zengindir. Ülke genelinde, 13.972.271 hektarlık, bu tür alan atıl olarak duruyor.
Türkiye'de, yerel yönetimler, tarım alanlarını titizlikle korumalı, 1.2.3 sınıf tarım arazilerinin tarım dışı gayelerle kullanılması yasaklanmalıdır. İmar planlarının yapımı ve onayı belediyelerde alınıp, eskisi gibi Bayındırlık Bakanlığı' na verilmelidir. Tarım alanlarını koruyacak kamu kurum/kuruluşlarına, geniş yetkiler verilmeli, cezai müeyyideler caydırıcı olmalı, Türkiye arazi kullanma haritası hazırlanmalı, en önemlisi de konu ile ilgili "TOPRAK ŞURASI " toplanmalıdır.
Aslında mevcut tarım alanları, çocuklarımızın ve torunlarımızın bize emanetidir. Ülkemiz genelinde ve Eskişehir'de, tarım alanlarını yok etmek, onları açlığa mahkûm etmek demektir. Emanetlerine de ihanettir. Oysa tarım alanlarını korumak, insanımız için, öncelikli bir görev, ödev olduğu kadar bir haktır da.