
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TAŞIMA SU İLE DEĞİRMEN DÖNMEZ
Büyük Önder Atatürk, " Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan, rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getiren milletler, evvela haysiyetini, sonra hürriyetlerini ve daha sonrada "İSTİKLLERİNİ" kaybetmeye mahkûmdurlar." demiştir. Bu geçeğe rağmen ülkemizde, siyasi iktidarlar, bu tablonun oluşması için adeta yarış halindedir
CHP Genel Başkanı Sayın KILIÇDAROĞLU, ekonomi politikalarında öncelikli olarak yoksullukla mücadele kapsamında, yoksul ailelere, ailenin temelini oluşturan "KADINA "a yapılacak 600 ila 1.250 TL tutarında, "Aile Sigortası" ödemesi bulunuyor.
MHP'de, meydanlarda, "HİLAL KART" la, yoksul ailelerle yardımda bulunacak. Nitekim Sayın BAHÇELİ, ''Bu Hilal Kart, bir harcama kartıdır. Maaşınız yetmediği yerde, işinizin olmadığı yerde, elden ayaktan düşüp çalışamadığınız yerde, bu Hilal Kart cebinizdedir. Hilal Kart'ı kullanırken, bir tek sınır çiziyoruz. İlçedeki esnafımızdan alışveriş yapacaksınız. Büyük yabancı ortaklarla oluşmuş alışveriş merkezinden, bu kartla alışveriş yapmayacaksınız.''diyerek icraata açıklık getirdi.
AKP ise iktidarda bulunduğu dönemde, uygulamada tutuğu yoksullukla ilgili politikalarında kararalı görülüyor. Ancak Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin (BETAM) araştırması, AKP'nin, en çok oy kaybettiği kesimin en fazla yoksullaşan kesimler olduğunu ortaya koydu.
Türkiye, yoksul insanlarımızı, insan onunu yakışmayan uygulamalardan kurtarmak ve yakışan uygulamayı, DEVLET" politikası haline getirmek zorundadır.
Aslında gelişmiş pek çok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de yoksullukla ilgili sigorta uygulamasını, devletin yapması gereken bir uygulamadır. Çünkü gerçekten de ülkemizde yoksul aile sayısı küçümsemeyecek boyuttadır. Nitekim geçmiş yıllarda, DEVLET İstatistik Enstitüsü'nün verilerine göre, 926 bin kişi ekmek bile alamayacak kadar fakir. 18 milyon 441 bin kişi de yoksulluk sınırında yaşam savaşı veriyor. Devletin resmi rakamlarına göre de 136 bin kişini 1 dolar,2 milyon 82 bin kişinin 2.15 dolar,20 milyon 721 bin kişinin de günlük 4.3 dolardan düşük geliri olduğu tespit edildi.
Tablo Türkiye için, tam bir felaket ama siyasi irade hala vaat ve söylemler yoksulluğu önleme gayret ve cabası içinde. Oysa yıllardır, bu lafları politikacılardan hep işittik. Vaatler ve söylemlerle yoksulluğa çözüm bulunamadığı gibi, siyasi otoritenin hataları sonucu daha da artarak felakete dönüştü.
AK Parti, yoksulluğu önleyeceğini ilan etti. Nitekim geçmişte AKP kurmayları, Türkiye'de 1 milyon kişinin mutlak, 18 milyon kişinin de göreli yoksulluk sınırı içinde olduğunu söyleyerek, mutlaka çözüm de bulacaklarını vaat etti. Ancak yoksul insanlarımıza insan onuruna yakışan ve arzu edilen boyutta yardım edilmedi.
Türkiye'de, üretim, yatırım ve gelir dağılımı dikkate alınmadığı sürece, yoksulluklarla ilgili vaat ve söylemler, dün, bugün olduğu gibi, gelecekte de mutlaka askıda kalacaktır. Ayrıca Türkiye'de, siyasi iktidarlar, artık laf ve söylemleri bırakarak, makro ekonomik stratejiler ve sektörel bazda yapılacak çalışmalar, yanın da ülke genelinde yapılacak yatırım ve üretimle, yoksulluğu önleme gayret ve çabası içinde olmalıdır. Doğrudan, yardım sağlamak dün ve bugün olduğu gibi, gelecekte de çözüm değildir.
Elbette Eskişehir'deki yoksulluk tablosunun, Türkiye genelinden pek farklılığı yok. Kentte, son yıllarda yatırımlar durma noktasına geldi. Pek çok işyeri kapandı. Göreli yoksulluk ise her geçen gün artıyor. Ne vilayetin, ne de belediyelerin, yoksullukla ilgili geleceğe yönelik bir plan, programlı ve stratejileri yok., IMF politikaları ile zor duruma düşen tarım kesimi ise yoksulluğu daha da artırdı.
Nitekim eski valilerimizden Sayın Çalışıcı' nın, kırsal kesimi Uganda'ya benzetmesi, Eskişehir'de, kırsal kesimimim içinde bulunduğu durumun, tek kelime ile özetidir. Maalesef IMF politikaları yanında, gizli işsizlik, eksik istihdam ve düşük prodüktivite, kırsal kesimde yoksulluğu artırdı. Büyük kentlere göçü de hızlandırdı. Kırsal kesimden kentlere göçün önlenebilmesi ve geriye dönüşü sağlanabilesi için de köy-kent gelir farklılıklarının mutlaka ortadan kalkması için, hasat ve ekim faaliyetlerinde prodüktivitenin artırılması, yanında köylerde yaşam standardının da yükseltilmesi şarttır.
Yoksulluk, kader değildir. Çaresi de " YATIRIM" ve "ÜRETİM" dir. O nedenle de Eskişehir' deki kurum/kuruluşlar ve kişi/kişiler, yoksulluğun ortadan kalkması için, yatırım ve üretime yönelik çalışmalara destek vermeli, bu alanda üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirmelidir. Ancak kentteki, bugünkü ekonomik politikalar ve süpermarketlere yönelik stratejiler, Eskişehir'i, "ÜRETEN" değil " TÜKETEN " kent haline getirdi. Yoksulluğa da zemin oluşturdu. Oysa yoksulluğun, tek çözümü, yoksul insanlarımız sağlanacak iş ve aşla mümkündür. Çünkü TAŞIMA SU İLE DEĞİRMEN DÖNMEZ.